Genç bir kadın tradutor Português
1,013 parallel translation
Çok çekici genç bir kadın, Gwen.
Uma jovem muito atraente, Gwen.
Ama genç bir kadının hayatını burada geçirmesi...
Mas para umajovem, passar a vida inteira aqui...
Londra sokaklarında korkunç canavarlar cirit atarken genç bir kadın etrafta dolaşamaz tabii.
J á não se pode passear por Londres... sem ver seres asqueirosos arrastando-se ao seu lado.
Genç bir kadın ceseti, suyun üzerinde yüzüyor.
Uma rapariga a boiar morta na água.
Senin gibi genç bir kadın kör bir adama kılavuzluk etmemeli.
Uma rapariga jovem como tu não deve guiar um homem cego.
Tüm bunlar, genç bir kadının başa çıkamayacağı şeyler gibi görünüyor.
Não parece algo que uma jovem possa... cuidar-se sozinha.
Genç bir adamla, genç bir kadından arkadaş olmamalarını isteyemezsin.
Não podes pedir a um homem e uma mulher para não serem amigos quando são vizinhos
Genç bir kadın gördün mü Hollywood filmlerinde oynayanlara benzeyen bir kadın?
Não viste uma Sra. tipo filme de Hollywood em Tecnicolor?
Sizin gibi genç bir kadın ıssız bir sahildeki kulübede... neden yalnız başına yaşar?
Por que uma mulher como você vive longe e sozinha numa cabana em uma praia abandonada?
Genç bir kadın olduğun an, hastalığa yakalanacaksın. - Hepiniz.
E assim que te tornares uma jovem mulher, apanhas a doença.
Sayın Yargıç çok fazla şarap ve brendi içmiş ve arkadaşlarınızla gürültülü bir şarkı söylemişsiniz. Swansea'den genç bir kadın hakkında şu...
O Senhor também bebeu muito vinho e conhaque... e depois pela noite cantou canções ruidosas com os amigos, sobre uma mulher de Swansea...
Karım, Thelma, genç bir kadın.
A minha mulher, a Thelma, ainda é nova.
Ama bir hayalet için fazlasıyla hareketli ve genç bir kadın.
É uma jovem demasiado activa para ser um fantasma.
Bir zamanlar çok güzel genç bir kadın vardı oldukça erdemli. Birdenbire dul kalmış bir kadın.
Havia uma jovem e bonita garota... muito virtuosa... que de repente tornou-se viúva.
Genç bir kadınım ve her gece burada yalnız uyuyorum.
Sou uma mulher nova que dorme só todas as noites.
Uyanırken annenin gülümsemesi, genç bir kadının yakan dokunuşu karanlık basarken de torunların kahkahası.
Um sorriso da mãe ao acordar, o íntimo e marcante toque de uma jovem e o riso dos netos nos últimos dias.
Beau öyle bir yere geldi ki, daha genç bir kadın istediğini sandı. - Bu da çoğundan iyi birisi.
O Beau achou que precisava de uma mulher mais nova e ela é melhor do que a maioria.
Bu tuhaf ülkede genç bir kadın olmak hiç kolay değil.
Não é fácil... ser uma jovem senhora nesta terra estranha.
Biliyorum, biraz erken konuşmuş oluyorum ama, ahlak konusu da gözetilmeli Julia genç bir kadın.
É claro que estou a falar prematuramente, eu sei. E temos de manter o decoro. Mas a Júlia é uma mulher jovem.
Senin gibi genç bir kadın...
Uma mulher como tu, ainda jovem...
Genç şık bir kadın.
Era outra mulher muito jovem.
Belki zavallı yaşlı bir kadının yaşam boyu biriktirdiği, ya da belki de genç bir çiftin yeni bir ev almak için sakladığı paradır
Talvez sejam as poupanças de uma pobre velhinha ou algum jovem casal o tenha poupado para comprar uma casa.
Sen iyi bir genç kadınsın. Benden hoşlanmadığına üzüldüm.
É uma boa jovem, e sinto muito que não goste de mim.
Jürinin saygıdeğer üyeleri, bir kadının "Disraeli'nin Hayatı" kitabını kendinden daha genç bir erkekle evlenmeyi düşünmeden de okuması mümkündür.
Membros do Júri, é possível que uma mulher leia "A Vida de Disraeli"... sem imaginar o matrimónio com um homem mais jovem que ela?
Ne tuhaf bir kaderdir ki, bu genç kadınınki.. .. kendisini pek çok şeyden yoksun etmiştir,.. .. ama hayattaki küçük şeylerin çekiciliğine karşı her zaman duyarlı olmuştur.
Estranho destino, o desta jovem espoliada de simesma mas tão sensívelao encanto dis - çreto dos pequenos nadas da vida.
Evet. Yakışıklı bir genç at üzerinde bir kadın ile birlikte geldi.
Uma bela moça a cavalo apareceu.
Anlaşılan evliliğin gereğini yapan genç bir erkek ve kadın görmüşüm.
Aparentemente, o que vi foi um homem e uma mulher entregues á glória matrimonial,
Jim pek çok kadın tanıyordu. Jules'u genç bir müzisyenle tanıştırdı.
Jim tinha várias. rranjou para ele uma jovem música.
Sonra bir genç kadının ortaya çıkışını ve daha sonra olanları anlattı.
a sua amizade, a vida em Paris antes da chegada de uma certa jovem, como ela lhes apareceu e o que se seguiu.
- Aynı genç kızla geldiğin gece kulüplerinde garsondum. Çok güzel bir kadın.
Sim, ainda bem que gostas, mas vou ter de sair e o meu crédito está um pouco em baixo.
Kadınlığa henüz adım atmaya başlayan bir genç kızın portresiydi bu.
Era o retrato de uma jovem que começava a ser mulher.
Şifalı suyu dağıtan kızlardan biri, çok çok güzel, genç ve eskil, bir çocuk, şimdiden bir kadın... kendine has, ışıltılı.
Uma das que dão água para curar. É lindíssima. Jovem e antiga.
Dünyada en son yapmayı isteyeceğim şey genç ve güzel bir kadını korkutmaktır. Tıpkı sizin gibi.
A última coisa no mundo que o velho Simon queria facer era assustar a uma bela jovem... como você.
Belki de bu, kadının güzelliği solduğunda ve kocası daha genç... bir kadına yöneldiğinde son çare olarak başvuracağı bir şey.
Bem, talvez sirva de recurso quando suas belezas acabarem e seus maridos se voltarem para alguém mais jovem.
Özel küçük bir olay, dostum, benim ve genç kadın arasında.
Um pequeno assunto privado, meu amigo, entre esta jovem e eu.
O güzel çift, o genç adam ve kadın, Batı Amerika'da kendilerine yeni ve güzel bir hayat kurmak için Eski Avrupa medeniyetlerinden kalkıp geldiler.
Esse lindo casal, este homem e esta mulher jovens, veio de muito longe, de uma antiga civilização europeia, procurar uma nova e prometedora vida no Oeste americano.
Genç ve güzel bir kadın.
não é?
Ondan sonra, şelalenin oraya yerleşir, kendime balık avlamak için bir gölet yapar, bir kaç tane de genç kadın alırım.
Depois conseguirei um par de mulheres jovens, uma vara de pescar, e as acamparei numa cascata.
Kendilerini yeniden genç, çekici ve arzulanan bir kadın gibi hissettiren Max Bialystock olmasaydı.
Max Bialystock... que as fez sentirem-se jovens... e atraentes e desejadas, de novo?
Yaşlı bir erkeğe kabilelerini yönetecek oğul verecek genç kadın.
Uma jovem esposa que me dará um filho, para liderar as tribos.
İyi bir kadın düşünecek kadar genç.
O suficiente para pensarmos numa boa mulher.
Abanır üstlerine sırtüstü yatarken genç kızların. öğretir onlara kadın olmayı. gerçek bir kadın olmalarını sağlar.
É a bruxa que, quando as donzelas dormem de barriga para o ar, as aperta e as ensina a resistir, fazendo delas mulheres fortes.
Bu genç kadın bir Nazi.
Esta jovem é uma nazi.
Bu üç adama kaçışlarında yardım eden bir de kimliği bilinmeyen bir kadın var sadece genç, güçlü ve iri yarı olduğu biliyor.
Os três homens foram acompanhados por uma mulher desconhecida... descrita apenas como jovem, forte e selvagem..
- Hayır, genç kadınlar... Farklı bir dokunuş bayanların hoşuna gidiyor.
Não, as mulheres gostam do toque continental.
Gerçek bir genç kadın...
Uma verdadeira virgem...
- Auteuildaki gizemli hayatından bir yıl sonra - genç kadın, Villefort'un korkusu yüzünden bir çocuk getirdi
Depois de um ano de vida secreta no Auteuil, a jovem, para irritação do Villefort, deu a luz a um menino.
Bangkok'daki genç ve bekar bir kadının maceraları.
As aventuras de uma rapariga solteira em Bankok.
Başrollerde, kadınların mutfaktan çıkmaması gerektiğini düşünen komiserinden sürekli fırça yiyen alkolik, huysuz ama sevecen bir üsteğmen ve feminist görüşlü genç, güzel ve cıvıl cıvıl bir kadın polis var.
As personagens principais incluem um Delegado amargo mas com bom coração, que está sempre a ser repreendido pelo Comissário, um detective esperto e duro, que bebe demais, e acha que lugar da mulher é na cozinha e uma brilhante jovem polícia feminista, que luta pelos direitos das mulheres. Estamos fartos de mulheres polícias.
Kendini tazeleyen orta yaşlı bir adam ve baba kompleksine sahip yılgın bir genç kadın.
Homem de meia-idade, reafirmando-se como homem de meia-idade e uma mulher jovem, aterrorizada pelo complexo do pai.
Genç ve gaddar bir kadın için karısını ve ailesini terk eden yaşlı adam evine döner.
Homem de meia idade deixa mulher e família, por jovem mulher sem coração.
genç bir kız 20
genç bir adam 28
genç biri 17
bir kadın 232
bir kadın mı 37
bir kadın olarak 17
bir kadının 32
bir kadına 18
kadın 780
kadınım 29
genç bir adam 28
genç biri 17
bir kadın 232
bir kadın mı 37
bir kadın olarak 17
bir kadının 32
bir kadına 18
kadın 780
kadınım 29
kadınlar 410
kadınları 28
kadınların 29
kadınlara 22
kadının 24
kadını 18
kadın yok 19
kadın mı 89
kadın değil 18
kadın da 16
kadınları 28
kadınların 29
kadınlara 22
kadının 24
kadını 18
kadın yok 19
kadın mı 89
kadın değil 18
kadın da 16
kadın nerede 26
kadınlar ve çocuklar 24
kadın kim 20
kadınlar mı 20
genç kız 23
genç bayan 296
genç efendi 21
genç adam 490
genç mi 23
genç hanım 33
kadınlar ve çocuklar 24
kadın kim 20
kadınlar mı 20
genç kız 23
genç bayan 296
genç efendi 21
genç adam 490
genç mi 23
genç hanım 33