Genç bir adam tradutor Português
1,410 parallel translation
Daha genç bir adam.
- Um homem mais novo. - O do trabalho é mais novo que eu.
Bir kaç ayda genç bir adam oldu.
Nos últimos meses, tornou-se um homenzinho.
Ne de olsa, böylesine sert yönetilmesi gereken büyük bir şirket,... genç bir adam için bile, stres dolu olabiliyor.
No entanto, o dia a dia rigoroso de gerir um conglomerado multinacional e vasto seria stressante, mesmo para um jovem.
İmparatorluğun bölünmesini engellemek için, ki bu daha önceki Türk devletlerinde ve İslam dünyasında vuku bulmuştur, genç bir adam babasının ölümünden sonra sultan olduğu zaman diğer bütün kardeşleri yok etmek zorundadır.
De maneira a impedir que o império se dividisse, como tinha acontecido a outras dinastias turcas, que dominavam o mundo islâmico, quando um homem jovem se tornava sultão devido à morte do seu pai, todos os outros irmãos tinham de ser eliminados.
O bir headstrong ve itici genç bir adam.
Que é um jovem voluntarioso e impulsivo.
3 hafta önce sana genç bir adam yollamış.
Ele enviou um jovem a você aproximadamente três semanas atrás.
En yaşlı adam seçildiğimden beri artik genç bir adam olmadığımı fark ediyorum.
Agora que sou o homem mais idoso da cidade, começo a perceber que já não sou um jovem.
Kendimi canlı hissediyorum, Teal'c. Genç bir adam gibi... 80'lerinde.
Sinto-me vivo, Teal'c, como um jovem de 80 anos.
Bu çok üzücü bir öykü. Hayati korkunun enstrümanları tarafından tamamen yok edilmiş genç bir adamın öyküsü.
É uma história muito triste sobre um jovem rapaz cuja vida foi completamente destruída por estes instrumentos do medo.
Nasıl olur da senin gibi genç bir adamın bekleyeni olmaz?
Como é que ainda estás sozinho? Não tens ninguém à tua espera em casa?
Gazetede bir haber okudum. Genç bir adam trende tanıştığı bir kızı arıyormuş.
Hoje o jornal falava de um rapaz que conheceu uma miúda no comboio.
Bu Chicago'nun son yıllardaki en romantik hikayesi. Genç bir adam, rüyalarının kızını bulabilmek amacıyla, şehrin her tarafına... ... ilanlar veriyor.
É a história mais romântica que Chicago vê há anos, a de um rapaz pondo posters e cartazes por toda a cidade na tentativa de encontrar a mulher dos seus sonhos.
Ve karınızla birlikte boğulan Stephen Burkett'ın tarifine uyan genç bir adamı.
" Senta-te. Não acontecera nada. Seja paciente.
Doğrulanmayan söylentiye göre genç bir adam.
- A que se refere?
Sağlıklı genç bir adam bir kaç dakika yaşayabilir.
Um jovem saudável pode sobreviver até um minuto.
Dr. Benton, genç bir adam sizi arıyor.
Doutor Benton, há um jovem aqui fora que lhe está procurando.
Yanıma en iyiler tarafından eğitilsin diye genç bir adam verecekler.
Vão pôr um jovem a trabalhar comigo para ser treinado com o melhor.
Bizim için çalışan genç bir adam. Barone Temizlik'te. Adam...
Um jovem que trabalhava para nós na Barone Sanitation morreu.
Her şeyi yapabilir, ama hala rehbere ihtiyacı olan genç bir adam.
Ele pode ser onipotente mas ainda é um garoto que precisa de uma direção.
Ray gibi genç bir adam.
Um homem tão jovem como o Ray.
İşte burada genç bir adam var, Scott Sumner.
Agora, nós temos aqui um jovem, Scott Sumner.
işyerindeki adam, benden bir kaç yaş daha genç.
Uns anos.
Taş yağmuruna rağmen, adam yanıma kadar yaklaşıp bana iki peso verdi ki bu benim gibi genç bir "köylü" için, çok büyük bir paraydı.
E a atirar-lhe pedras. Apesar da chuva de pedras o homem abeirou-se de mim e deu-me dois pesos, o que, naquela época, era uma fortuna para um guajiro como eu ;
Süleyman, tereddütsüz bir şelikde Mustafa'nın idamını emretti... sonra günlerce, genç adamın cesedinin başında oturdu ve başkalarının O'na dokunmasını reddetti.
Sem hesitar, Solimão ordenou a execução de Mustafa. Depois sentou-se ao lado do corpo do jovem durante dias não permitindo que alguém lhe tocasse.
Genç adam, sende bir kahramanın cesareti var.
Já pensaste porque o molho especial é tão especial?
Neyse, Bayan Havesham güzel bir genç kız olmuş ve bir adam çıkagelmiş. Hikayenin ürkütücü kısmına geliyorum.
Continuando, a Sra. Havesham tornou-se uma bonita jovem senhora e cedo surgiu um homem, o que me traz à parte cruel da história.
Ve anlaman gereken şey bu davranışın uygun bir davranış olmadığıdır genç adam, Taam mı?
Tens de compreender que este comportamente é incorrecto, jovem!
Dikkate değer bir genç adam.
Ele é um jovem notável. ... em associação...
Uh genç adam, bir alt sınıfa gönderilmek istemiyorsan sorularımıza düzgün cevap vermeni öneririm!
Jovem, se não queres chumbar, sugiro que comeces a cooperar.
Herhalde sen olmadığın için Eminim genç askerlerini çok iyi eğitiyorsundur hepimiz senin nasıl harika bir adam olduğunu, kalbinin nasıl sevgiyle dolu- - "
Tenho a certeza que transmites aos soldados a alegria que sentias nesse desporto. Todos sabemos o quanto tu és inspirador para os outros... e como o teu amor... "
Bu adamın nasıl ve neden bir öğretmeni öldürdüğünü ve genç bir öğrenciyi kaçırdığını anlamaya çalışıyoruz.
Estamos a tentar perceber os motivos que levaram este homem a assassinar uma professora e a raptar uma aluna.
Benim gibi genç bir iş adamı bulurlar.
Procuram um alvo novo como eu.
Genç adam, pardon ama bu bir eleme.
Meu rapaz, isto é uma audição.
Genç adam için bir Mauresque.
"Moresque" para o moço.
Bu yüzden. Hiç bir genç adamın seni süzmesini istemiyorum...
Porque nesta casa grande vocês andam em roupas minúsculas.
O günden sonra bir daha görmediği genç adam, Kanada'ya yerleşme hayalleri kurduğunu... ve bunun için bir böbreğini 20.000 dolara satmaya hazır olduğunu söylemiş.
O jovem, que depois desapareceu, disse-lhe que o seu sonho era instalar-se no Canadá e que para isso estaria disposto a ceder um dos seus rins, que lhe renderiam entre 10 a 20 mil dólares.
- İçeride bir genç adam var...
- Está aqui um jovem.
Pianonun üzerindeki fotoğrafların arasında, genç bir adam var. O Michael.
Está uma foto sobre o piano de um rapaz entre os outros.
Genç adam bir telefon görüşmesi yaptı.
Os tipos novos fazem uma chamada.
Yani her şey, genç ve nasıl denir, fırsatçı bir adamın
Como direi?
Evet beni rahatsız eden genc bir adam vardı.
Sim havia um homem jovem me perturbando.
Doğrulanmayan söylentiye göre genç bir adam.
Ele era resoluto.
Ve karınızla birlikte boğulan Stephen Burkett'ın tarifine uyan genç bir adamı.
- Cartas? Telefonemas? Telegramas?
Ve bir adamın peşinden gidişinin seni hep genç kılmasını!
E de como te manterias jovem se andasses atrás daquele homem.
Hayır, genç adam, bulamıyorum... - Öyle bir isim yok. - Tekrar kontrol eder misiniz?
Não encontro o nome no livro.
Bir tetikçiyi arıyoruz. Bir adam dün gece genç bir zenci kızı kaçırıp tecavüz edip vurmuş.
Sequestrou, violou e alvejou uma jovem negra.
Kim bilir, belki ben de yakında kendime uygun bir genç adam bulurum.
E quem sabe se em breve não procurarei um homem mais novo?
Arabayla Tibbetts'ı eyalet sınırında bir ormana götürdü orda ona işkence etti ve genç adamı öldürdü.
Levou ao Tibbetts a um bosque em outro estado, onde o sodomizó, torturou e assassinou.
Gazlı bez, tampon, genç bir cerrah adamın içinde bir şey unutmuştu.
Gase, esponjas. Algum jovem cirurgião deixou alguma coisa dentro deste homem.
Hayatımda hiç bu kadar aptal davranan bir grup genç adam görmedim.
Nunca vi um grupo de rapazes manifestar tamanha estupidez.
Bu akşam iyi vakit geçirmeni istiyorum bu yüzden istediğin bir şey- - Yüzüme bak, genç adam. Bak Elliot, anlaşmamız şu.
Pronto, Elliot, é assim.
genç bir kız 20
genç bir kadın 21
genç biri 17
bir adam var 42
bir adam 202
bir adam vardı 32
bir adamın 26
bir adam öldü 19
bir adam öldürdüm 17
adam 944
genç bir kadın 21
genç biri 17
bir adam var 42
bir adam 202
bir adam vardı 32
bir adamın 26
bir adam öldü 19
bir adam öldürdüm 17
adam 944
adamı 23
adama 80
adams 109
adamım 2484
adamim 23
adamın 29
adam ol 18
adamlar 55
adamım benim 32
adamlarım 38
adama 80
adams 109
adamım 2484
adamim 23
adamın 29
adam ol 18
adamlar 55
adamım benim 32
adamlarım 38
adamın biri 39
adam haklı 53
adamımsın 21
adam deli 37
adam kim 19
adam öldü 39
adam nerede 23
adama bak 17
adamımız o 17
adam kaçırma 35
adam haklı 53
adamımsın 21
adam deli 37
adam kim 19
adam öldü 39
adam nerede 23
adama bak 17
adamımız o 17
adam kaçırma 35