Bir kadına tradutor Português
6,965 parallel translation
Bir kadına rapor vermek ile ilgili problemi olan varsa başka bir yere transfer etmek için görüşme başlatabilirim.
Se alguém tiver problemas em responder a uma mulher, posso providenciar-lhe uma transferência para outro local.
Meme uçlarına allık süren bir kadına benzemiyorsunuz.
Não parece ser uma mulher que passaria rouge nos mamilos.
Eminim ki babam parasını artık evli olmadığı ve geçinemediği bir kadına bırakmak istememiştir.
Duvido que o meu pai quisesse deixar o seu dinheiro à mulher com quem já não era casado nem estava junto.
Bir kadına baktığın ne kadar süreli bir ilişkin var, bir saat mi?
O que possivelmente tu sabes sobre cuidar de uma mulher num relacionamento após, o que, uma hora?
Anlaşılan bir kadına aşık olmuş. Çalıştığı insanlarla bağlantısı olan bir esrarkeşe.
Aparentemente, apaixonou-se por uma drogada, ligada às pessoas para quem trabalha.
Sen akıllı bir kadına benziyorsun.
Você parece-se com uma mulher razoável.
İlk defa bir kadına giyinmesi için yardım etmediğini tahmin ediyorum.
Imagino que não seja a primeira vez que ajuda uma senhora a vestir-se?
Şunu bil ki senin karşında, bir kadına asla böyle sarılmazdım.
Só quero que saibas que eu nunca abraçaria outra mulher daquela forma à tua frente.
Bir kadına zarar verirsen ölürsün.
Magoas uma mulher, morres.
Yani kurbanı tamamlamak için hâlâ bir kadına ihtiyaçları var.
Dix Turner. Precisam de uma mulher para concluir o sacrifício.
- En son ne zaman bir kadına dokundun?
- Há quanto tempo não tocas numa mulher?
Gerçek şu ki, Welch o pozisyonda asla bir kadına müsaade etmeyecekti.
A verdade é, que o Welch nunca vai deixar outra mulher ficar com esta vaga.
Tanrı'yla evli bir kadına bile kur yapmadan duramıyorsun değil mi?
Não respeitas nem mesmo uma mulher casada com Deus?
Bütün günümü fetal şant yerleştirme ameliyatını izleyerek geçirdim. Benden nefret ettiğinden emin olduğum bir kadına yağcılık yaptım.
Passei o dia a ver uma colocação de desvio fecal, a tentar agradar a uma mulher que eu aposto que me odeia.
Bir kadına bakıyordum da. Geçen gece vurulup getirilmişti.
Uma vítima de tiro que trouxeram ontem.
Yakın bir zamanda kadın bir terzi yanına uğrayacak.
Uma costureira virá visitar-te em breve.
İnsanlığı yönetme peşinde kadın ve çocukları toplama kamplarına atan bir ordu.
Um exército que coloca mulheres e crianças em campos de concentração.
Bu yüzden asla bir kadınla siyaset tartışma noktasına gelmem.
Por isso é que eu faço questão de nunca debater política com uma senhora.
Bir İngiliz subayı tarafından sorgulanan bu kadına böyle davranamazsın.
Não tem direito a essa mulher, não enquanto está a ser questionada por um oficial Britânico.
Yeri evi olan ve çocuklarına bakan bir kadın.
Uma mulher cujo lugar é em casa, a cuidar dos filhos.
Kardeşime ve onu daha iyi bir adam yapan kadına.
Então, ao meu irmão e à mulher que faz dele um homem melhor.
Chatsworth'ta ata binen bir kadın hendekte parlak bir şeyler görmüş.
Uma senhora a cavalo em Chatsworth viu algo brilhante numa vala na beira da estrada.
- Geçen hafta çatıda bir kadın öldürüldü.
Uma mulher foi morta num telhado, na semana passada.
Emma, buz büyüsü kullanan bir kadın tarafından buzun altına hapsedildi.
A Emma está encurralada por gelo feito por magia por uma mulher.
Annem bir hayalet tarafından ele geçirildikten sonra böyle olduğunu söyledi. Ayrıca kadınlar hamamına gitmişsin.
Mas, a mãe disse que isso foi depois de teres sido possuído por um fantasma, e teres entrado numa casa de banho de mulheres.
Sözde babam başka bir kadınla birlikte yaşıyordu ve annem de depresyona girdikten sonra kendi canına kıydı.
O meu pai juntou-se com outra mulher... e a minha mãe suicidou-se, após ter tido uma grande depressão.
3 battaniye ve bir attan daha değerliyim. İşaretli beyaz kadına ulaşmanı sağlayacak kadar değerliyim.
Valho mais do que três cobertores e um cavalo, o suficiente para te levar à mulher branca tatuada.
Evet, bu senin de bir kadınla buluştuğun gece, değil mi?
Bem, isso foi na mesma noite que foste no teu encontro, não é?
Bir kadının randevu için saçına çekidüzen vermesi hoşuna gitmez mi?
- Não adora quando... uma mulher se arranja para um encontro?
Ve sevdiğim kadını ikinci kez kaybettim. Hepsi bir haftada oldu.
E perdi a mulher que amo pela segunda vez, tudo na mesma semana.
Adam bir kanser araştırma kurumunda CEO ve kadın da Lille Üniversitesi'nde öğretmenlik yapıyor.
Ele é o CEO de uma fundação de pesquisa acerca do cancro, e ela ensina na Universidade de Lille.
Kendini sevdirebildiği elinde kalan tek adamı adamın kızına kaptırmaktan deli gibi korkan bir kadın.
Uma mulher assustada prestes a perder a última pessoa que conseguiu enganar para que a amasse para a filha deste.
Almanya'da benim için ayarlanmış bir kadınla evlendim.
Eu casei com uma mulher que me arranjaram na Alemanha.
Ve sonra onu bir kere daha bulmaya çalışırken tekrar ve tekrar yanlış kadınla evlenerek hayatına neredeyse zarar verdi.
Então quase arruinou a vida ao casar com mulheres erradas tantas vezes, a tentar encontrá-la de novo.
Evet yanıldım Harris. Ama senin bir şeyler sakladığına o kadar emindim ki kadının asıl amacını anlayamadım.
Eu estava errada, Harris, mas eu estava tão certa de que escondias alguma coisa, que nem pensei nela.
Ama oğlunuzun hedefleri kadınlar. Bu da demek oluyor ki hayatındaki en önemli kadının, cinayetler serisini tetikleyecek bir travmaya yol açtığı anlamına gelir.
Mas, os alvos do Devin são mulheres, o que significa que uma mulher lhe fez algo traumático para desencadear a onda de mortes.
Ve köydeki bir kadın da bunca adaletsizliğin ve ölümün, bu dünya ile öteki arasındaki kapının... açık kalmasına neden olduğunu bazı ölülerin ise kapının yanlış tarafında kaldığını iddia ediyor
E uma mulher da aldeia afirma que toda esta morte e injustiça deixou uma porta aberta entre este mundo e o próximo, e alguns dos mortos estão no lado errado.
Tekerlekli sandalyeye mahkum bir kadının ne zaman ne isterse onu yapmasına izin veren biri olmaktan gına geldi artık.
Estou cansado de ser a pessoa que confere se ela tem tudo o que quer, quando quer.
Bu kadın Havana'daki Latin-Amerikan tıp fakültesinde eğitim görmüş bir sanatçı.
Ela é uma artista, treinada na escola de medicina latino-americana em Havana.
O para tüm dünyada terörü finanse etmek için kullanılıyor ve bir kadın için bunların olmasına izin vermeyeceğim.
Esse dinheiro vai espalhar terror por todo o mundo, e não vou deixar isso acontecer por causa de uma mulher.
Doktorlar, kadının beyin ölümünün gerçekleştiğini söyledi. Çocuğu alana kadar onu bir yaşam destek ünitesine bağladılar.
Declararam morte cerebral e ligaram-na há máquina, até que possam entregar a criança com segurança.
Bu ne demek? Kadına hemen Saint Kitts'de veya Solvang'da yeni bir hayat mı kurdun?
Quer dizer que já lhe deste uma vida aconchegada, em Saint Kitts ou em Solvang?
Neyse, ben kaçtım. Robotik laboratuvarına gidip çalışan bir kadın yapmaya ne kadar yaklaşmışlar bakacağım.
Pronto, vou bazar e espreitar o laboratório de Robótica para ver se estão perto de criar uma mulher robô.
Bir kadının işten çıkarılmasına yol açan aynı davranıştan bir erkek ödüllendiriliyor.
Um homem branco é recompensado pelo mesmo comportamento que levou uma mulher ao despedimento.
Masum bir kadının kötü adamın işini bitirerek korkunç bir hata yapmasına mani olmaktan bahsediyordum.
Falei sobre impedir uma mulher inocente de cometer um erro terrível, ao eliminar o bandido.
Bu iş bittiğinde o kadına müthiş bir şey borçlusun.
Deves a essa mulher algo espectacular quando isto tudo terminar.
Zamanının çoğunu yabancılarla yatarak ya da uyuşturucu kullanarak geçiren bir hayat kadını.
Uma prostituta local que gastava a maior parte do tempo dela ou na cama com estranhos ou a injectar drogas.
Ama kaldıramadığına göre zayıf ya da yaralı olabilir, belki de bir kadındır.
Esta pessoa não conseguiu, o que sugere que pode ser fraco ou estar ferido ou possivelmente uma mulher.
Bir kadının hayatına karşılık tüm kasaba.
É a vida de uma mulher por uma cidade inteira.
İç savaş döneminde Nathan Whitmore adında bir asker sayısız savaşa katılıp tanınmayacak hale gelmiş ve sevdiği kadına geri dönmek için bir şekilde hayatta kalmış. Sonunda evine, çiftliğine göre döndüğünde ise karısını yatakta kendi kardeşi ile yakalamış.
Um soldado da guerra civil Nathan Whitmore horrivelmente desfigurado após incontáveis batalhas de alguma forma sobreviveu a todas só para conseguir regressar a casa para a mulher que ele amava, e quando ele finalmente chegou na sua fazenda, ele a encontrou na cama com seu irmão,
Annene göre, bu aynı zamanda İskoç kadınlarına özgü bir şeymiş.
De acordo com a tua mãe, esse também é um trato vulgar entre as mulheres escocesas.
bir kız 192
bir kızım var 22
bir kere daha 137
bir kahve 26
bir kez 117
bir kez olsun 43
bir kere 190
bir kız mı 24
bir katil 56
bir kitap 34
bir kızım var 22
bir kere daha 137
bir kahve 26
bir kez 117
bir kez olsun 43
bir kere 190
bir kız mı 24
bir katil 56
bir kitap 34
bir karar verdim 25
bir kız var 17
bir karar ver 16
bir kadın 232
bir kez daha 333
bir kadın mı 37
bir kuş 32
bir kız vardı 25
bir kelime 22
bir kahraman 27
bir kız var 17
bir karar ver 16
bir kadın 232
bir kez daha 333
bir kadın mı 37
bir kuş 32
bir kız vardı 25
bir kelime 22
bir kahraman 27