Hırsızlık tradutor Português
3,164 parallel translation
Hırsızlık mı?
Roubaste?
Dan, hırsızlık önemli bir suçtur.
Dan, plágio é um crime grave.
Başka bir hırsızlık daha. İngiltere Bankası!
Banco da Inglaterra!
Bana karşı dürüst olduğunu söyleyerek akla uygun hale getirebilirsin, ama bu hala hırsızlık.
Mas podes estar sempre a dizer que foste honesto comigo, mas mesmo assim não é justo.
Bir tane daha hırsızlık hükmü yersem biterim ben!
Se for condenado outra vez, estou acabado!
Bu basit bir hırsızlık değil Gerald.
Não é só um roubo, Gerald.
Hırsızlık, gasp... Ve Nate'i her zaman yanında götürüyor.
Assaltos, roubos e ele levava sempre o Nate com ele.
Şu hırsızlık yapan puştlardan biri.
Um desses assaltantes filhos da puta.
Sonrası soygun, hırsızlık, haraç kesme. Stan'in bir zamanki hâli gibi.
Depois, apanhámo-lo por roubo, assalto, extorsão, tal como o Stan nos bons tempos.
Hanımefendi, müşteri burada ve kızın hırsızlık yaptığını söylüyor.
Temos aqui a cliente, que diz que pode prová-lo.
Şu an yoğunlaştığımız konu Becky ve hırsızlık olayı.
Neste momento, o que nos interessa é a Becky e este roubo.
Hırsızlık olayıyla ilgili aramıştım.
Estou a ligar por causa daquela situação de roubo.
Bu hırsızlık mı?
Como pode ser roubo?
Seni hırsızlık konusunda programlamadılar mı dükkanlardan mal aşırma, soygun konusunda?
Eles não te programaram sobre roubo, furto, assalto?
Hırsızlık yaparken yakaladım.
Apanhei-o a roubar.
Hırsızlık.
Roubei.
Watergate de hırsızlık hakkında bir iki cümleydi.
Watergate foram só duas frases sobre um roubo.
Markete gelip hırsızlık yapmaya çalışanları korkuturum.
Sabes, afugentam pessoas como eu, que vão à loja tentar roubar as coisas?
Vurulma olayından sonra hırsızlık yapılmıyor.
Os roubos caíram depois de teres sido atingido.
Watergate de hırsızlık hakkında bir iki cümleydi
Watergate foram só duas frases sobre um roubo.
Hırsızlık devam ediyor, orası suç mahalli olmadı henüz.
Para quê? É um roubo em andamento... não uma cena de crime.
İşçilik, bilim adamlığı, rahiplik, sanatçılık, şifacılık, hırsızlık yaptım.
Fui operário, cientista, padre, artista, curandeiro, ladrão.
- Hırsızlık değil yani.
Acho que isso exclui roubo.
Hırsızlık yaptınız!
Roubaste-me!
Üzgünüm Bayan Başkan, ama oğlunuz hırsızlık yapıyordu.
Desculpe, Sra. Presidente, mas o seu filho estava a roubar.
Ayrıca hırsızlık yapmaması gerektiğini de iyi bilir.
E ele sabe que não deve roubar.
Sizin de bildiğiniz gibi, Rahibe Monica Jones protez diş takmıyor. Korkarım bir müddettir hırsızlık yapıyormuş.
Receio que ande a roubar há algum tempo.
Sanık, St Raymond Nonnatus'un rahibelerinden Rahibe Monica Joan olarak da bilinen Bayan Antonia Cavill, hırsızlıkla suçlanmaktadır.
Se me permite objetar, Irmã... - Quem é esta pessoa? - É o advogado de defesa, o Sr. Briggs.
Görünüşe göre kendisi öylesine kırılgan ki onları hatırlayamadı tıpkı ufak tefek hırsızlıklarını hatırlayamadığı gibi.
Não temos tempo a perder. Despachem-se. As queixas foram retiradas.
Evet.Şu global hırsızlık işine bulaşmış...
Falei com o Tornado, vocês não estão numa missão. Não numa oficial pelo menos.
hırsızlık suçundan enselendi ve üç yıldır içerdeydi.
Foi preso por pequenos roubos, e apanhou três anos.
Brody'yi Victor'a yakın tutmak zorundaydık, bu yüzden ona sahte hırsızlık suçlamasında bulunduk, ve onu Victor'un ne planladığını öğrenebilmek için içeri attık.
Tivemos de colocar o Brody perto do Victor outra vez, então colocámos acusações pequenas, atirámo-lo na prisão com o Victor para ver se o Brody descobria o que ele planeava.
İş ortağımın evine zorla girdiğimi ve cinayeti örtbas etmek için hırsızlık yaptığımı mı düşünüyorsunuz?
Acha que arrombei a casa do meu sócio e cometi um roubo para encobrir um homicídio?
Harlan sınırları içindeki tüm suçları biz kontrol edeceğiz koruma işi, hap, hırsızlık ve kumar bizim kontrolümüzde olacak.
Controlaremos todos os aspetos do crime nas suas fronteiras. Proteção, drogas, assaltos e apostas ilegais.
Hırsızlık veritabanında olsan ne kullanırdın?
Que ferramentas usarias, se estivesses na área de assaltos?
Merhaba, bir hırsızlık olayını bildirmek istiyorum.
Olá. Quero participar um assalto.
Hırsızlık yaptığına dair bir tutanak mı?
Um relatório da Polícia por roubar num loja?
Bar kavgaları, hırsızlık öfkeni başka yerlere yönlendirmek isteyebilirsin, Sal.
Lutas em bares e assalto. Talvez queira encontrar outra forma de gerir a sua raiva, Sal.
Hırsızlık için mi aradınız? Evet.
Ligaram por causa de um assalto?
Bir hırsızlık ihbarına bakıyoruz. Burası sizin eviniz mi?
Respondemos a uma chamada de assalto.
Hırsızlık ihbarı mı?
Chamada de assalto?
Ah, HPD Painter'i hırsızlık ve saldırıdan
A polícia prendeu o Painter no ano passado por assalto à mão armada.
Emily'e onun için hırsızlık yaptığını itiraf ettiremedim.
Não duvido nada que ele possa ter convencido a Emily a roubar por ele.
Hırsızlık sırasında yoldan geçiyormuş.
Ele disse que ia a conduzir e viu o assalto.
Hırsızlık için fazla uzun değil.
Não deu tempo para roubar muita coisa.
Hırsızlık için yapmadılarsa ne için yaptılar?
Se não foi roubo, então o que foi?
Bir hırsızlık durumu söz konusu.
É por causa de um roubo.
Çalışanlardan biri hırsızlık yaptı.
A minha funcionária que roubou.
Oğlum, hırsızlık yapıyor!
O meu filho!
Neden hırsızlık yapıyorsun?
Roubar.
Ayrıca o, tedavinin hırsızlık için dışarı çıkmama engel olacağını düşünseydi penisilini hiç yazar mıydı?
Bolachas e cama!