Ingilizçe tradutor Português
5,455 parallel translation
15 yaşındaydın ve o senin İngilizce öğretmenindi.
Tinhas 15 anos e ele era o teu professor de Inglês.
İngilizce konuşuyorum?
Falas inglês?
Janko yok, İngilizce konuşmak yok.
Não Janko... Não falar inglês.
Çünkü bu çocukların hiçbiri gerçek anlamda İngilizce bilmiyordu.
Tem sido essencial, porque nenhum deles fala Inglês.
İngilizce çalışmaya devam edin, sonra görüşürüz.
- Até logo!
Hayır, hayır, hayır, İngilizce.
- Não, não, em Inglês.
Hayır, hayır, İngilizce.
- Não, não. Em Inglês.
Ya İngilizce değilse?
E se não for inglês?
Bakalım, bu İngilizce konuşuyor mu!
Vê se esta fala Inglês.
İngilizce biliyor musun?
Tu falas Inglês?
- Ben pek hızlı İngilizce konuşamıyor.
O meu Inglês não é muito rápido.
Sonra, 55 kiloluk, ufak bir Filipinli çocuk geldi ve İngilizce bile konuşamıyordu.
Um dia, um pequeno miúdo filipino, de 55 quilos, aparece-me à frente e mal sabia falar inglês.
İngilizce dersi için şiir yazmıştın.
Tu escreveste um poema para a cadeira de inglês.
- Adam ingilizce bile konuşmuyor dostum.
Ele nem sequer fala inglês.
- İngilizce de konuşabiliyormuşsun.
E que falava inglês.
İngilizce konuşsam bile sana başka bir dil gibi geliyor yani.
Quando falo inglês, mas parece que falo...
- İngilizce, İngilizce!
Inglês!
İngilizce dersini beraber alıyoruz.
- Ela está na minha aula de Inglês.
Ne zaman ingilizce konuştuğumuzu duysa, bize ceza verirdi. Duvara asılı bir tablomuz vardı. Zavallı annem bile ondan nasibini alırdı.
Quando nos ouvia falar Inglês marcava-nos deméritos, havia um quadro onde às vezes até a minha mãe era incluída.
Bize düzgün bir ingilizce bile öğretememişti kaldı ki Fransız veya Rusçayı öğretsin.
Mal nos ensinou Inglês, quanto mais Francês ou Russo.
- İngilizce biliyor musun?
- Fala Inglês?
İngilizce biliyor musunuz?
Senhor... O senhor fala inglês?
İkimiz de dört farklı dil konuşuyoruz, İngilizce tabii ki, Fransızca, Flemenkçe ve çocukken uydurduğumuz bir başka dil.
Ambas falamos quatro idiomas diferentes, Inglés, claro, Francês, Dinamarquês e algo que inventámos quando éramos mais novas.
Hayır, İngilizce.
- Não a entendo.
İngilizce konuşabiliyor musunuz?
- Não fala inglês?
Ama İngilizce konuş, Javier.
Mas em inglês, Javier.
- İngilizce değildi.
- Não era nada inglês.
İngilizce habla mı?
Você "habla" inglês?
- Evet, İngilizce biliyoruz efendim.
Sim, nós falamos inglês, Señor.
İngilizce biliyor musunuz?
- Você fala inglês?
Bu kadar uzun sürdüğü için üzgünüm ama sanırım hem İngilizce hem Fransızca imzalamak zorundasınız.
Desculpe ter demorado tanto. Afinal o testamento tem de ser assinado em francês e em inglês.
- İngilizce biliyor musun? - Evet.
Fala inglês?
- İngilizce konuş o zaman.
- Sim.
- İngilizce.
Está em inglês.
İngilizce konuşamıyor ki.
Ele não fala inglês.
Aranızda İngilizce konuşan var mı?
Algum de vocês fala inglês?
- Karın İngilizce biliyor mu?
A sua mulher fala inglês?
- İngilizce biliyormuşsun.
- Disseram-me que fala inglês.
- İngilizce konuşuyor musun?
- Tu falas Inglês, não falas?
Neye gülüyorsun? Sen daha İngilizce bile bilmiyorsun.
Está a rir-se de quê?
Rusça "İngilizce bilmiyorum" demek bile yok mu?
Nem sequer "não falo inglês"... em russo?
- İngilizce biliyor musun?
Falas inglês?
İngilizce bilmediğinizi düşünmüştüm.
Pensei que não entendia inglês.
İngilizce, evet.
Inglês, sim.
O benim İngilizce öğretmenimdi.
Ele era o meu professor de inglês.
İngilizce biliyor musunuz?
Fala Inglês?
İngilizce!
Inglês!
Pardon ingilizce biliyor musun?
Desculpa, falas inglês?
Uh, İngilizce biliyor musun?
Falam Inglês?
İngilizce?
Inglês?
İngilizce biliyor musun?
Falam Inglês?
ingilizce 195
ingilizce biliyor musun 67
ingilizce biliyor musunuz 70
ingilizce konuş 43
ingiltere 1146
ingiliz 257
ingilizler 93
ingiltere mi 18
ingiliz misiniz 19
ingiliz mi 21
ingilizce biliyor musun 67
ingilizce biliyor musunuz 70
ingilizce konuş 43
ingiltere 1146
ingiliz 257
ingilizler 93
ingiltere mi 18
ingiliz misiniz 19
ingiliz mi 21