Kahve tradutor Português
17,705 parallel translation
Kahve getir.
Traz-me café.
- Kahve ister misin?
- Queres um café? - Não.
Belki bir yıl içinde hâlâ istersen seninle bir kahve içmek isterim.
se quiseres, gostaria de beber um café contigo e...
Bana bir kahve yaparsınız, değil mi Bay Pine?
Pode fazer-me um café, Sr. Pine?
- Kahve?
- Café?
- Kahve?
Café?
Size kahve ikram edebilir miyim?
Posso oferecer-lhe café?
Neden bir kahve almıyorsun?
Que tal um café?
Gerçek kahve.
Café a sério.
- Kahve için teşekkürler.
Obrigado pelo café.
- Size taze kahve yapayım.
Deixe-me fazer-lhe um café bem quente. Se fizer o favor.
Kahve kokusu mu o?
Cheira-me a café?
- Kahve içmeye ne dersin?
Quer tomar um café?
Kahve kaldı mı?
Ainda há café?
- Kahve, sade.
Café simples.
Bayan DeShazo, sanıyorum sırada siz varsınız. Ama öncesinde, kahve isteyen var mı?
Sra. Deshazo, minha querida, creio que é a próxima, mas, primeiro, alguém quer café?
Ben kahve istiyorum ama krema olmasın. Selam Julie, benim.
Eu quero café, mas não quero natas.
- Kahve içmek istermisin?
Quer ir beber um café?
Su var, kahve var.
Tenho água, café...
Burada insanlar Danimarka usulü kahvaltı poğaçaları istiyor ve önce kahve veriyorlar. Oturur oturmaz hem de. Portakal suyu bile vermeden önce.
Aqui servem bolinhos doces com café, para começar, assim que nos sentamos, antes até do sumo de laranja.
- Kahve içiyordu.
Ele estava a beber um café.
- Kendinize kahve alabilirsiniz. - Teşekkür ederim.
- Há café aqui, por favor sirva-se.
- Gidip birer kahve alalım.
- Vamos beber um café.
Tören, kahve aram sırasında.
A cerimónia será na minha pausa para café.
Bir bardak kahve alacağım sadece.
Quero só um café.
Bir bardak kahve vereyim mi?
Que tal um café?
Kahve. Kahve istiyorum.
Café, preciso de café.
Aynı küçük kahve yeri, aynı Koreli köfteler. Yalnız insanlar biraz daha az San Francisco tipliler.
Os mesmos cafés, as mesmas almôndegas coreanas, excepto que as pessoas de lá são menos... de São Francisco.
Burada durup birbirimize nasıl göründüğümüzden mi bahsedeceğiz, yoksa kahve içmeye gidelim de bana neden mesaj attığını açıklar mısın?
Vamos ficar aqui a falar do nosso aspecto, ou vamos ao café para me explicares a mensagem que me enviaste?
Küçük, mutlu edici buzlu kahve?
- Um café frio grande com leite de soja?
Bana bir bardak kahve getirebilir misin?
Pode trazer-me um café, por favor?
- Ne diyeceğim bence biraz kahve içelim, sonra da size firmadan biraz daha bahsederiz.
- Sabem que mais? Talvez um café. E, depois, podemos falar-lhes um pouco sobre a firma.
Çikolatalı kahve.
Café cubano.
Bugün seni kahve bardağına bakarken dalmış hâlde gördüm. Sağlam bir dakika baktın.
Vi-te hoje a olhar para a tua caneca de café, por um minuto fixamente.
Sana kahve ısmarlayabilir miyim?
Posso-lhe oferecer um café?
Geçen hafta kahve içmiştik.
- Tomamos um café na semana passada.
Sabahları kahve içilip tefekkür yapılır.
As manhãs são para café e contemplação.
- Kahve ve tefekkür, Flo!
- Café e contemplação, Flo!
Kahve ve kruvasanlardan daha fazla var.
Há mais café e croissants, se quiserem.
- Kahve lütfen.
Um café, por favor.
- Köşede bir dükkan var. Bana bir kahve getir, sade olsun.
Há uma bodega ao virar da esquina, traz-me um café.
Kahve istemiyorum, buraya gelmeden işleri hallederiz.
Bem, cancelei o café, duvido que acabe antes de chegar aqui.
Kahve çok kötü.
Este café é uma porcaria.
Bir şey içer misin? Su, kahve?
Precisas de alguma coisa?
Gel, sütlü kahve içelim.
Anda, vamos comer um creme de ovos.
Toby, bana bir kahve getir.
Toby, vai buscar-me café.
Kapılar, ışıklar, duşlar, Kahve makinesi bile
Desde as portas, às luzes, o chuveiro, até a máquina do café.
Evet, iki de kahve alsak iyi olur.
Sim. Estamos a precisar de dois cafés.
Kahve iyi gelir diye düşünmüştüm.
Pensei que o café tratasse disso. Cafeína e erva.
Git kahve falan iç.
Pode beber um café.
Bu sırada kimler kahve istemişti?
Entretanto, quem queria café?