O zaman tradutor Português
179,935 parallel translation
O zaman ona ulaşmalıyız.
Então, é melhor despacharmo-nos.
O zaman artık daha fazla zaman kaybetmeyelim.
Não desperdicemos mais tempo.
Eğer herhangi biri karakan oluyorsa, eğer herhangi biri alevi alabiliyorsa, O zaman artık kana güvenemeyiz.
Se qualquer um pode ser um Natblida, se qualquer um pode receber a Chama, então não podemos confiar no sangue.
Sen git o zaman.
- Então devias ir para lá. Agora.
O zaman kırıp girelim.
Então devíamos arrombá-la.
O zaman kimseyi korumaz.
Assim não protegia ninguém.
O zaman Ark'taydık.
Estávamos na Arca.
O zaman neyi durdurduğumuzu biliyorduk.
Nós sabíamos o que estávamos a impedir nesses momentos.
O zaman bununla savaşalım. Hayır.
Então vamos lutar contra isto.
O zaman fazladan kostüm verelim ona.
Então damos-lhe o fato extra.
Size söz veriyorum, eğer birlik olursak, eğer biz wonkru'ysak, o zaman küllerimizden tekrar yükseleceğiz.
Mas prometo-vos que se ficarmos juntos, se formos... Wonkru... Das cinzas renasceremos.
- Uyumluluk sorunu yok o zaman?
A compatibilidade não é problema.
bu bir sır değil... fakat o zaman bile, yaptığın her aptalca şey, kardeşini korumak içindi.
Mas mesmo nessa altura, as estupidezes que fazias era para protegeres a tua irmã.
Geçmişe takılıp kalmak istemiyorsun. O zaman bunu da kabullen.
Se não quer pensar no passado, pense no seguinte :
- İyi o zaman.
- Muito bem.
O zaman neden geldiniz?
Então porque estão aqui?
O zaman kalıcı trakeostomi yapacağız.
Nessa situação, nós estaríamos perante uma traqueotomia permanente.
Tanımasını sağla o zaman.
Então faz com que ele te conheça.
O zaman gidip uyuyacağım. Ölü gibi.
Nesse caso, eu vou dormir, como os mortos.
Dinlenelim o zaman.
Vamos fazer isso então.
Helena'nın bulunmasına yardım edeceğim, o zaman bebekleri alacağız. Ve mutasyonu olabildiğince hızlı elde edeceğiz.
Eu ajudo a encontrar a Helena, depois fazemos o parto e extraímos a mutação o mais depressa que conseguirmos.
O zaman davetsiz misafirimiz bizi dinliyor.
Então o nosso intruso está à escura.
O zaman ben kararımı verdim.
Então já decidi.
Yanlış yazdın o zaman.
- Talvez tenha escrito errado.
O zaman tahta senindir.
Então ele é todo seu.
Tamam, o zaman beni duruşmaya çıkarırsanız doğruyu söylemem gerekecek.
Bem, então... Se eu tiver de depor terei de dizer a verdade.
O zaman ben de ultrason dersini seçiyorum.
Nesse caso é melhor um ultrassom.
Tamam o zaman.
Tudo bem, então.
O zaman çok iyi bir iş çıkarıyorsun.
- Então está de parabéns.
O zaman konuşabiliriz demek ki.
Então, acho que podemos conversar agora.
O zaman geldiğinde Dr. Edwards seni desteklemek için yanında olacak.
E quando isso acontecer, a Dr.ª Edwards estará lá para te apoiar.
- Çok fazla zaman yok.
O tempo urge.
Bellamy zamanında yetişebileceğimiz tek kişiydi.
O Bellamy foi o único a quem conseguimos chegar a tempo.
O, biraz zaman gerekecek.
O, vou precisar de algum tempo.
Kodu silemezsek ve hasarın daha kötü hale gelmesini engeleyemezsek beynine kendini iyileştirmesi için zaman tanı.
A menos que consigamos purgar o código. Impedir mais danos. Dar tempo ao teu cérebro para se reparar a ele próprio.
ama fedailiği her zaman kanıksadık. Bugün bunu bir kez daha ölçeceğiz.
Mas sempre vivemos, com o sacrifício, e hoje seremos testados,
Ne zaman bir seçim yapsam birileri ölüyor.
Escolha o que escolher, morre sempre alguém.
Diplomasi zamanı sona erdi Marcus.
Acabou-se o tempo para a diplomacia, Marcus.
Komutanların zamanı geçmişte kaldı.
O tempo dos comandantes, já passou.
Alev'in zamanı geçmişte kaldı, şimdi senin zamanın.
O tempo da Chama, já passou. Este é o teu tempo.
- Zamanımız tükeniyor.
Não há tempo. - O quê?
O bunu her zaman göremedi fakat ben gördüm.
Ela nem sempre se apercebia, mas eu sim.
Zamanımız tükendi.
Acabou-se o tempo.
Belki başka bir zaman daha farklı düşünürdüm. Ama bu bizim bugünümüz. Ve geleceğimiz.
Noutra altura, talvez pense de outra forma, mas este é o nosso presente e o nosso futuro.
Neyi bulmak için, nereye bakacağını her zaman biliyorsun.
Sabes sempre onde e o que procurar.
Umarım çakallar ve satıcılar kapınızı aşındırmaya başlamadan önce yeni evinize yerleşmeniz için gerekli zamanı size verirler.
Só espero que os burlões e traficantes te deem o tempo e o espaço de que precisas para te acomodares, antes de começarem a bater à porta.
Babanı bulduğunu ne zaman söyleyecektin?
Quando me ias dizer que encontraste o teu pai?
İnsanlar her zaman uyguladığımız yöntemin her zaman en iyi yöntem olmadığını yeni bir bakış açısının tehdit oluşturmadığını da fark ettiler.
As pessoas sabem que o jeito como sempre fizemos não é sempre a melhor escolha, e que uma nova perspectiva não tem de ser uma ameaça.
O zaman artık ameliyathanen yok.
Então já não tens BO.
Gidip ufak çocukları kes. Çok uzun zaman oldu.
Vai abrir umas crianças, já não o fazes há muito tempo.
İstediğin kadar zamanın var.
Tem o tempo que precisar...
o zaman sen 17
o zaman görüşürüz 43
o zaman ben 17
o zaman git 34
o zaman bile 16
o zamanlar 81
o zaman konuşuruz 17
o zaman sorun yok 23
o zamandan beri 75
o zamana dek 17
o zaman görüşürüz 43
o zaman ben 17
o zaman git 34
o zaman bile 16
o zamanlar 81
o zaman konuşuruz 17
o zaman sorun yok 23
o zamandan beri 75
o zamana dek 17