Olan olmuş tradutor Português
412 parallel translation
Eğer bu başvuruyu yırtmama izin verirsen, olan olmuş geçen geçmiş diyeceğim.
Se me deixares rasgar estes impressos, esquecemos tudo.
Olan olmuş.
O que é terminado é terminado.
Olan olmuş.
O que aconteceu, já lá vai.
Olan olmuş artık.
O que está feito está feito.
Olan olmuş artık.
O que está feito, está feito.
Evet, olan olmuş.
Sim. Está feito.
Olan olmuş.
O que está feito, está feito.
Sakin olun! Olan olmuş zaten!
Ele está mal.
Olan olmuş artık.
Näo é possível colar uma chávena partida.
Olan olmuş, biten bitmiş bir kere. Ne diyeyim?
O fato, feito está.
- Olan olmuş.
- O que está feito, está feito.
Olan olmuş.
O que está feito está feito.
Olan olmuş artık, uzatmaya gerek yok. At ölmüş, tekmelemeyi bırak.
O cavalo está morto, pára de lhe bater.
Olan olmuş.
Leite derramado...
Olan olmuş.
Já não há nada a fazer.
Olan olmuş bir kere.
O que está feito, está feito.
Olan olmuş, hepsi öldürülmüştü.
Foi uma carnificina. Ninguém foi poupado.
Ama olan olmuş. Neden tekrar önüme koyuluyor?
Nós mostramos que podemos ser mais inteligentes e ultrapassa-los.
Olan olmuş biten bitmiş.
Não é novidade.
Karen, inan çok üzüldüm. - Ama olan olmuş. Bundan sonra...
Karen, claro que estou abalado, mas o que passou passou.
Suçlu ben olmuş olsaydım, altında oyuk olan büyük bir taş bulur ve ganimeti yıllarca orada saklardım.
Se eu fosse o culpado, procurava uma pedra grande com um buraco debaixo e esconderia as coisas roubadas durante anos.
En az Vermont, Ohio, Virginia Kaliforniya ve Illinois kadar güzel olan bu yerler kesimhanedeki bir dana gibi paramparça olmuş ve durmadan kan akar bir durumda.
Uma parte do mundo tão bonito quanto Vermont e o Ohio... e a Virginia e a Califórnia e o Illinois... As mentiras rompem e sangram como um bezerro num matadouro.
Merhum Bay Thomas Cardew, çok hayırsever kişilikli yaşlı bir beyefendi, beni bulmuş ve bana Worthing ismini veren de o olmuş, çünkü o zamanlar popüler bir yer olan Worthing'e birinci mevki bir bileti varmış.
O falecido Sr. Thomas Cardew, um senhor de idade... de disposição muito bondosa e caridosa... encontrou-me e deu-me o nome de Worthing... porque tinha um bilhete de primeira classe... para Worthing no seu bolso naquela altura
Önceden zor kararlar verme durumu olan hastalarınız olmuş muydu?
Já teve doentes que lidassem com decisões de comando complicadas?
Olan olmus.
O mal já está feito.
Olmuş olanı kimse geri döndüremez fakat şunu bilmeni istiyorum ki işlerin istediğimiz gibi gitmediği için üzgünüm.
Ninguém pode voltar atrás e desfazer o que já está feito, mas... Bem, quero que saibas que... Lamento que as coisas não tivessem resultado.
Yüce Tanrım, sevdiğim bu kadını koru, sonunda karım olmuş olan bu kadını koru...
Meu Deus, protege a mulher que amo e que agora é minha esposa.
Var olmuş olan her şeyin, her yerde yok oluşu.
De tudo o que existe, em todas as partes.
Göktaşıyla olan çarpışmanın dışında bence daha fazlası olmuş.
Creio que ficou mais do que danificada na colisão com o meteoro.
Scotty'nin ona olan inancı da etken olmuş mudur?
Diriam que a fé do Scotty nela foi um factor determinante?
Bir zamanlar, siyah olan beyaz bir adam İnsan Oğlu olmuş.
Dizem que um preto branco se tornou Ser Humano.
Pulford, o, faro satıcısıdır, Birinden olmuş olan, ateşin altında yuvarlaklaştırır,
Pulford, ele é o dealer do faraó, acabou um jogo sob fogo.
Olmuş olanı değiştirmenin doğuracağı sonuçlar hakkında bir şey bilmiyoruz.
Nós não sabemos a conseqüência de Manipular o passado das pessoas.
Bunun gibi bazı gezegenler artık yok olmuş bir yıldızın kalıntıları olan dev gaz bulutsularına komşu olacak.
De alguns mundos como este, avistar-se-à uma vasta nebulosa gasosa, restos de uma estrela vulgar, que existiu em tempos e já desapareceu.
Olan olmuş bir kere.
O que aconteceu, já passou.
Ve pharisaer'ler ikinci kez kör olmuş olan adamı çağırıp şöyle dediler :
Pela segunda vez, [os Fariseus] convocaram o homem que tinha sido cego, e disseram
Rehber, bilginin ve bilgeliğin standardı olmuş olan Büyük Galaksi Ansiklopedisinin yerini almış durumda. Çok eksiği olmasına ve yazarları belli olmamasına rağmen, eski, sıradan çalışmayı iki önemli yönden geride bırakmaktadır.
'O Guia já se sobrepôs'à grande Encyclopaedia Galactica'como repositório padrão de todo o conhecimento e sabedoria,'pois, embora, registe muitas omissões e contenha muitos apócrifos,'suplanta em muito o antigo, mais dado ao trabalho pedestre,
Halk kazanan taraf olmuş ve kaybeden kimse yokmuş. Gel de bunu işinden olan fakir ve şanssız insanlara anlat.
Quem ganha é a comunidade, e ninguém fica a perder, excepto o infeliz especialista que fica sem modo de vida.
150 yıl önce olmuş olaylar için, mantıklı olan, varolan belgeleri referans kabul etmektir.
Para o que houve há 150 anos, nada mais prudente... que recorrer à documentação existente.
Buralara çok uzak olan, yok olmuş bir gezegenden geliyorum, ismi Thundera.
Sou de um planeta distante que foi destruído, chamado... Thundera.
N'olmuş? Bunda yeni olan ne?
E qual é a novidade?
Buradaki yabancı bir hükümet elçisi olan beyefendi, bir kaza eseri, olabilecek en şeytani suçun kurbanı olmuş.
Explique. Desculpe, senhor. É que...
Benimle olan meseleden sonra, iyiliklerin olmuş.
O que fez depois é bem conhecido.
Şimdi onun yerine gelen Bay John Keating ile tanışacaksınız. Bu okuldan mezun olmuş olan Bay Keating, birkaç yıl boyunca Londra'daki saygın bir okulda öğretmenlik yaptı.
Mais tarde vão conhecer o substituto, o Sr.John Keating, diplomado nesta escola e que há vários anos ensina na muito conceituada Chester School, em Londres.
Harap olmuş hayatlarda güzel olan bir şey yoktur.
Arruinar vidas nem tem nada de certo.
Duyduğum iyi niyet ve dostluk sözlerinden etkilenmiş ve hatta müteessir olmuş olarak size söz veriyorum, bir zamanlar düşmanımız ama şimdi demeye cesaret edebilirim ki dostumuz olan bu ulusa karşı ülkemin politikasını değiştirmek için elimden gelen gayreti göstereceğim.
Impressionado ou poderei até dizer comovido pelas palavras de boa vontade e amizade, que ouvi. Prometo-vos que tudo farei para alterar a política do meu país em relação à nação que foi, em tempos, nossa inimiga mas que é, agora, e julgo poder atrever-me a dizê-lo uma nossa amiga.
" Eğer sesi olan bizler o sesi yanıbaşımızdaki insanlara yapılan zulme karşı yükseltmezsek, onların ölümlerine ortak olmuş oluruz.
"Se os que têm voz... " não a levantarem em indignação... " perante o tratamento que dão a outros seres humanos...
Eğer burada olan şey bir tren kazası değilse, ne olmuş peki?
Se não foi um comboio a descarrilar, o que sucedeu?
Tuhaf değil mi? Savaşın, sonunda burada, tüm nüfusu hasat yüzünden yok olmuş bir gezegen olan T'Lani lll'de sona ermesi.
É irónico que a guerra acabe aqui, por cima de T'Lani lll, cuja população inteira foi dizimada por harvesters.
Organik olan herşey iz bırakmadan yok olmuş.
Tudo o que era orgânico foi basicamente obliterado.
Tatlı ama sıradan bir kız olan Bayan Campbell'la evlendikten sonra Bay Dixon, Bayan Fairfax'a aşık olmuş olabilir.
Creio que, depois de pedir a mão da Srta.
ölmüş 552
olmuş 102
ölmüş mü 150
olmuş mu 16
ölmüştü 64
ölmüştür 17
ölmüşler 29
olmuş yani 32
olmuş bil 39
ölmüş olamaz 20
olmuş 102
ölmüş mü 150
olmuş mu 16
ölmüştü 64
ölmüştür 17
ölmüşler 29
olmuş yani 32
olmuş bil 39
ölmüş olamaz 20