Oyuncak tradutor Português
3,863 parallel translation
Ben sikilip bir kenara atılacak bir oyuncak değilim.
Não sou um brinquedinho que pode ser posto de lado.
Babamın yaptıkları oyuncak gibiydi!
Eu como os brinquedos que o meu pai construia!
Bunlar oyuncak değil.
Isto não são brinquedos.
Dört, her şeyi yerleştirip son olarak oyuncak ayım Big Jojo'yu eklemek.
Quatro : pôr tudo dentro de uma mala e acrescentar o meu urso de peluche.
Bir oyuncak değil, dokunma.
Não é um brinquedo. Não tocas nisso.
- Çocukken en sevdiğin oyuncak hangisiydi?
Qual era o teu brinquedo preferido quando eras miúdo?
Çok sevdiğim buna benzer küçük bir oyuncak arabam vardı.
Uma vez, eu adorei um carrinho, parecido com este.
Gerçekten oyuncak olmuşsun.
És mesmo um fantoche.
Oyuncak bebek evine baksana.
Isto é, olha-me para a casa de bonecas.
Oyuncak bebek evim vardı.
Eu tenho casa de bonecas.
Oyuncak değil o, çok değerli.
Não é um brinquedo. É muito valioso.
Siz çocuklar, onun bir oyuncak olduğunu sanmıştım, Ama gerçek bir silahtı!
Malta, pensei que isso era um brinquedo, mas era uma arma real!
Hey siz, onlar oyuncak değil.
Ouçam, essas bolas não são brinquedos.
Ve oyuncak sizi izliyor ve amacınıza ulaşana kadar sizi suçlu hissettiriyor.
Depois, a boneca olha para ti e faz-te sentir culpado até conseguires o objectivo.
Bu oyuncak bana daha iyi bir iş bulmamı sağladı.
Esta boneca ajudou-me a arranjar um emprego melhor.
Şu kadın yine müstehcen oyuncak bebek koleksiyonundan bahsetmiş. Adamın biri de penisinin fotoğrafını göndermiş. - Bir gün görmeye değer bir şey haline gelecek demiş.
Aquela mulher voltou a escrever sobre a sua ousada colecção de bonecas e outro tipo enviou uma foto do seu pénis, com tempos disponíveis de visualização.
Fotoğraf da çekiyordur, bundan eminim. Kurbanlar öldükten sonra. Ona göre kurbanlar birer oyuncak.
Tenho a certeza que ele tira fotografias... depois de elas estarem mortas.
Sen bir kedi, bir lastik kesip, bir kız oyuncak çaldı.
Que roubou um brinquedo da filha, um gato, furou um pneu.
Oyuncak bir ayı ya da C :
Uma bonita actriz de Hollywood ; B :
Oyuncak ayı.
Ursinho de peluche.
- Lise yapımı Erkekler ve Oyuncak Bebekler'den beri.
No liceu fizemos o "Eles e Elas".
Bilirsin, onunla yeni tanıştım ama Bainsley'i cidden özledim. Seni öldürüyor olmalı, öyle bir oyuncak bebeği kaybetmek. Pardon, dostum, gidiyorum.
Mal a conheci, mas já tenho saudades da Bainsley, tu deves estar de rastos por perder aquela brasa.
Macintosh oyuncak bile değil. Bir şaka.
O Macintosh nem é um brinquedo, é lixo.
- Oyuncak satarım.
- Vendo brinquedos.
Oyuncak satıp dünyaya neşe katan birisi nasıl böyle bedbin ve kaderci olabilir?
Como pode alguém que vende brinquedos, alegrando o mundo, ser tão pessimista e derrotista? Você é obscuro. - Obscuro?
Bir bakalım, "İnanılmaz Aile" izleyebiliriz, "Oyuncak Hikayesi," "Manhattan'da Sihir."
Podemos ver "Os Super Heróis", o "Toy Story", "Uma História de Encantar".
- Ulaşması epey zor bir oyuncak.
De difícil acesso.
Gördünüz mü, hizadayken, oyuncak bir asker gibi müziğin ritminde yürüyen biriydim.
Quando eu também andava na linha, a marchar ao som da música como um rapaz soldado.
Yani, dairesi oyuncak mağazası gibi.
Quero dizer, o apartamento dele parece uma loja de brinquedos.
Ona oyuncak almışlar.
Compraram-lhe brinquedos.
Oyuncak değil o.
Posso tê-lo de volta?
Sana biraz daha oyuncak getirdim.
Viva, trouxe mais brinquedos.
Benzin istasyonunu oyuncak tabancayla soymuştum.
Roubei uma estação de serviço com uma pistola de brincar.
Oyuncak tabanca yüzünden mi buradasın yani?
Então, o que está a dizer? Está aqui por causa de uma arma de brincar?
Ve senin sekizinci doğum günü partinde ilk aldığın oyuncak bebeği hatırlıyorum.
E lembro-me de quando recebeste a tua bonequinha de vestir no teu oitavo aniversário.
- Tahminimce Will Schuester'un korkunç oyuncak bebek evinden kaçıp bir çeşit kızıl barınağına sığınmıştır.
Deduzo que ela tenha dado entrada nalgum asilo para ruivos algures, agora que escapou da realista casa das bonecas malditas do Will Schuester.
Yoksa bir "beyefendi" nin zalimce vaatlerine kanıp adamın elinde oyuncak olacak.
Antes que ela se entregue a algum cavalheiro de promessas cruéis.
Elinde oyuncak olduğumuz kadına tapmanın, Bizleri acımasızca ayakları altına alan,
" o tormento que me consome, o beijo dessa mulher,
Oyuncak silahlarını al götür.
E toma as tuas pistolas de brincar.
Oyuncak Hikayesi : Baş Belasına Karşı
TOY STORY DO TERROR!
Oyuncak için tekrar teşekkürler.
Mais uma vez obrigado pelo brinquedo.
Thomas'a dikiş dikmeyi öğretti ve büyünce güçlü olsun diye Julia'nın tüm oyuncak bebeklerini alıp, yerine oyuncak araba verdi.
Obrigou o Thomas a aprender a costurar, tirou as bonecas da Julia e deu-lhe camiões para ela crescer durona.
Terk edilmiş bir depoda oyuncak bir araba buldum.
Encontrou um carro de brincar num armazém abandonado. Eu apenas queria...
Canın istemeyince rafa kaldıracağın bir oyuncak değilim ben.
Não sou um brinquedo que tu podes tirar da prateleira sempre que te apetece.
Getirmeye devam et oyuncak bebek.
Mantém-o a sair, boneco Ken.
Yerde sadece 3 tane oyuncak vardı!
Apenas tinha 3 brinquedos no chão!
Bize grup sağlık sigortası yaptı Noel için oyuncak toplamamıza yardım etti.
Ajudou a organizar o Natal.
Onu üzdüğümü düşünüyorum ve böyle biriyle beraber olamam çünkü bana baktığında sadece bozuk bir oyuncak görüyor.
Acho que o deixo triste, e não posso estar com alguém assim porque... Quando ele olha para mim, tudo o que ele vê é um brinquedo partido.
"SERİ KATİL VURULDU" "Charles Lee Ray, Chicago'da bir oyuncak mağazasında öldü."
Charles Lee Ray morre numa loja de brinquedos.
Kocanızın neden oyuncak satın aldığını biliyor musunuz?
Sabe porque é que o seu marido teria ido comprar brinquedos?
- Ya da sadece bir oyuncak arabadır.
- Ou apenas um brinquedo.