English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ S ] / Saçmalıyor

Saçmalıyor tradutor Português

573 parallel translation
Tanrı aşkına, bu adam ne saçmalıyor?
- Que conversa é aquela?
Saçmalıyor. İyi bir nişancıdır.
Ele está a dizer disparates, ele tem uma excelente pontaria.
Saçmalıyor, yalan söylüyor, öldürmekle ilgili şakalar yapıyorsun.
Isso não é engraçado. Se você quer ser amigos,
- Saçmalıyor.
- O que ele diz não faz sentido.
Saçmalıyor!
É um idiota!
Hem saçmalıyor hem de yalan söylüyor.
Là está ela na tagarelice, a mentir.
- Saçmalıyor işte
- Ela não sabe?
Saçmalıyor Lara.
Ele é escumalha, Lara.
Evet. Saçmalıyor.
Sim, escumalha.
- Sadece saçmalıyor.
- É um mentiroso!
- Bunlar ne saçmalıyor böyle?
Não percebo nada do que eles estão a dizer.
- Saçmalıyor muyum?
Mas eu amo-o. - Sou ridícula?
Bu son mektubu okuduğumda fedakârlık yapıyor olmalı diye düşündüm ama saçmalıyor işte!
Recebi a carta e pensei, como ele se tinha sacrificado tanto. - Só tretas.
- Saçmalıyor muyum?
- Gastar saliva?
Adalet korkusundan böyle saçmalıyor.
Será o medo da Justica que o faz divagar?
Bu adamı açığa almakta haklılar, saçmalıyor.
Agora compreendo porque é que todos estão a queixar-se dele.
Saçmalıyor muyum, yoksa burası birden soğudu mu?
Estou a imaginar coisas, ou ficou frio de repente?
Sanat anlayışınız farklı diye saçmalıyor.
Deu uma desculpa qualquer sobre diferenças artísticas.
Saçmalıyor. Dünyanın sonu geliyor ve bunu ben başlattım. Artık çok geç.
Não diz coisa com coisa.
- Saçmalıyor.
- Isso é treta.
- Rita, bay Buttinger hakkında saçmalıyor.
A Rita está a inventar tretas sobre o Sr. Buttinger.
Onu uçakta da görmüştüm. Saçmalıyor!
Eu reconheci-o do avião.
Öyle saçmalıyor ki, karşısında donup kalıyor insan.
Eu olho fixo para ele. Não perceberias uma coisa destas.
Senin hatun bir süredir saçmalıyor.
Ela está arruinando tudo.
Bu herif neler saçmalıyor böyle?
De que merda está ele a falar?
Bayan Froy'un yüzünün Bayan Kummer'ınkiyle değişmesi saçmalığına inanıyor musun?
Pensa que eu substitui a cara de Sr.ª Froy pela de Madame Kummer?
Altın yüksüğü dokuzuncu kattan aldığı saçmalığını anlatıyor.
Ela tem uma história idiota de ter comprado o dedal de ouro no nono andar.
Müşteri Bay Eric Praline Cardiff Arms Park'taki bu büyük olayın ihtişamı ve hatta saçmalığı karşısında afallıyor.
O grande cliente, Mr. Eric Praline, que está inevitavelmente aterrado pela magnificência, até mesmo pelo absurdo desta grande ocasião, aqui em Cardiff Arms Park, está finalmente espantado.
Bu saçmalığı uyduruyorum ve sonra gerçek çıkıyor.
Eu imaginei esta charada e agora ela ganhou vida própria.
- Bu saçmalığa inanıyor musun?
- Acreditas nesse disparate?
Bu saçmalıklara sen inanıyor musun?
Acreditas nesta treta toda?
Oh, bu saçmalığa inanıyor olamazsınız.
Oh, não acredito nessas bobagens.
Bu robotun saçmalıklarına inanıyor musunuz?
Acredita realmente que aquele daggit é de confiança?
Saçmalıyor.
Ele está a brincar.
Bale grubu saçmalığından kaçıyor değilim.
Não que me importe pertencer ao corpo de ballet.
Hakkında duyduğum narkotikten ayrılıyor saçmalıkları doğru mu?
Ouvi dizer umas coisas. Vais sair dos Narcóticos?
Bütçe ile eleman yokluğuna ve buranın dağılıyor olmasına katlanırım ama bu saçmalığa katlanmam!
Posso bem com o baixo orçamento, a falta de pessoal e isto em ruínas, mas não admito esta trampa!
- Sen bu vudu saçmalığına inanıyor musun, Blair? - Childs?
Blair, acreditas nesta treta?
Buralar fazlasıyla saçmalık kaynıyor zaten.
Bem, este enorme disparate aqui.
Bu saçmalıkları kim yazıyor?
Quem é que escreve estas porcarias?
George, bu saçmalığa inanıyor musun?
George, você acredita desta merda?
- Bakın göstereyim. - Tüm bu saçmalıklara inanıyor musun?
Acreditas nestas coisas?
Ne onlarla ne de onlarsız yaşanmıyor. - Bu ne saçmalık böyle!
Não podemos viver com elas, e não conseguimos viver sem elas.
İnsanlar bu saçmalığa bayılıyor!
Eles estão a usar-te para vender os seus jornais nojentos.
Bu Sovyet saçmalığı belki satrançta işe yarıyordur ama burada işe yaramıyor.
Talvez essa treta Russa, funcione com o xadrez, mas não aqui.
- Kapa çeneni! Saçmalıyor.
- Cala-te!
Gördün mü, saçmalıyor, Aubrey. Hayır, ben ne yaptığımın farkındayım.
- Eu sei o que faço!
Amerika Amerikalılarındır. Bu saçmalığa inanıyor musun?
A America é dos Americanos.
Flamingo denen otelle ilgili saçmalık en eski dostlarımdan Benny Siegel tarafından uzatılıyor.
Aquela trágica confusão do Flamingo é da responsabilidade de um velho amigo meu. Benny Siegel.
Kapat şu saçmalığı! Başımı ağrıtıyor!
Desliga esra merda, dá-me dores de cabeça!
- Saçmalıyor muyum?
- Pergunra ao Sonny!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]