Seçeneğim yoktu tradutor Português
895 parallel translation
Sayın Ekselansla böyle talihsiz bir karşılaşma istemezdim ama başka seçeneğim yoktu.
Sra Teasdale, lamento o incidente com Sua Excelência, mas não tive outra escolha.
Başka seçeneğim yoktu.
Não tive alternativa.
Başka seçeneğim yoktu.
Não havia escolha.
Başka ihtimal olmadığını farkettim. Başka seçeneğim yoktu.
Dei-me conta de que só tinha esta oportunidade... e não podia desperdiçá-la.
Şey, elbette, fakat seçeneğim yoktu.
Ora, é claro, mas não tinha escolha.
- Başka seçeneğim yoktu.
- Não tive escolha.
Fahişelikten başka seçeneğim yoktu. Zamanla da alıştım, alışması kolaydı.
Aos poucos... comecei a prostituir-me.
- Başka seçeneğim yoktu, Scotty.
- Eles não me deram escolha, Scotty.
Birileri bu davaya... yeniden Clouseau'nun gelmesini çok istemiş uymak dışında bir seçeneğim yoktu.
Ele disse-me que pessoas extremamente influentes queriam o Clouseau no caso. - Tive de aceitar.
Müthiş üzgünüm bayım, fakat başka seçeneğim yoktu.
Não tive alternativa.
Sana iyi şanslar. Ama bundan başka seçeneğim yoktu. Bu korkaklara erkek bile demem ben.
Admiramos-te mas não nos deixaste opção... a não ser esta.
Geçen gece senden ayrılmak biraz zor geldi bana, ama başka seçeneğim yoktu.
Foi dificil deixar-te ontem à noite mas não tive escolha.
Başka seçeneğim yoktu.
Não me foi possível agir de outro modo.
Benim hakkımda hüküm vermeden önce şunu bil ki Fraser'ı açıkta yakalamak için başka seçeneğim yoktu.
Antes de formarem algum juízo de valor sobre mim... foi a única forma de apanhar o Fraser desprevenido.
Başka seçeneğim yoktu.
Não tinha alternativa.
- Başka seçeneğim yoktu!
- Não podia fazer outra coisa.
Başka seçeneğim yoktu.
Não tive outra opção.
Sattığım için üzgünüm ama başka seçeneğim yoktu.
Tive pena por ter que vender, mas não tive muita escolha.
Seçeneğim yoktu, anladın mı?
Não tive escolha, sabes.
. Başka seçeneğim yoktu. Son gök mavisi Cadillac'ı, süt beyazı bir pislik almıştı.
Um branco qualquer tinha comprado o último Cadillac azul céu.
- Başka bir seçeneğim yoktu.
- Não tive outra opção.
Affedersiniz Albay ama başka seçeneğim yoktu.
Lamento, Coronel, mas não tive escolha.
Mac, başka seçeneğim yoktu!
Mac, não tinha alternativa!
Şey, belki de başka seçeneğim yoktu.
Porque não tinha alternativa.
Başka seçeneğim yoktu, var mıydı?
Não tive escolha, pois não?
Başka seçeneğim yoktu.
Não tive escolha.
- Sana gelmekten başka seçeneğim yoktu.
- Não tive outra solução. - Espera.
Seni öldürmemesi için başka seçeneğim yoktu.
Mal consegui evitar que ele viesse dar cabo de ti.
Başka seçeneğim yoktu, beni oraya dört ay önce tayin ettiler.
Eu não tive escolha. Transferiram-me há quatro meses atrás.
Seçeneğim yoktu.
Não tenho outra hipótese.
- Başka seçeneğim yoktu.
- Não tive alternativa.
Çünkü sonuçta, başka seçeneğim yoktu.
Depois dele morrer, fiquei sem opções!
Başka seçeneğim yoktu.
Mas tens de compreender que já tomei a minha decisão.
çılgınca olduğunu biliyordum... fakat gerçekten başka seçeneğim yoktu.
Eu sabia que era loucura, mas eu não tinha escolha.
Başka seçeneğim yoktu.
Não tive escolha...
"Başka seçeneğim yoktu, Joyce!"
Não tive escolha, Joyce!
"Başka seçeneğim yoktu, Joyce!"
eu não tive escolha, Joyce!
Başka seçeneğim yoktu.
Não tive alternativa!
Ne yazık ki başka seçeneğim yoktu.
Infelizmente não tive outra escolha.
Seçeneğim yoktu.
- Não tive escolha!
Gerçekten başka seçeneğim yoktu.
Foi melhor para ele.
- Başka bir seçeneğim yoktu.
Não tive escolha.
- Fazla seçeneğim yoktu.
- Não tive grande escolha. - Porque não?
Seçeneğim yoktu galiba.
Acho que não tinha muita escolha.
Yoluma çıkanlara ateş açmaktan başka seçeneğim yoktu.
Não tive alternativa a não ser disparar a matar para conseguir sair dali.
Seni buraya getirmekten başka seçeneğim yoktu.
Eu não tive opção. Tive que te trazer aqui.
Müdahale etmekten başka seçeneğim yoktu. Emile Vigeon!
Vigeon, Emile.
Başka bir seçeneğim yoktu efendim.
Não tive escolha, senhor.
- Ah yine bu Bonzo filmlerinden bahsetme, kontrat imzalamıştım başka seçeneğim yoktu. - Hayır hayır!
Brian, és tu?
Başka seçeneğim yoktu.
Não tive outra escolha.
Pek seçeneğim yoktu yani.
Suponho que não tive escolha no assunto.