English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ Z ] / Zamanlarını

Zamanlarını tradutor Português

5,398 parallel translation
Ben hastalara bakarken muhafızlarım da zamanlarını mutfakta geçirmeye başladılar.
Os meus guardas começaram a ficar na cozinha enquanto atendia os pacientes.
Sence Jüri'nin noktaları birleştirmesi ne kadar zamanlarını alır? - Açıklayabilirim.
Agora, de quanto mais acha que um júri irá precisar para ligar uma coisa à outra?
O zamanlar biraz kafan dağınıktı.
Quando isso aconteceu, não estavas muito bem.
O zamanlar kralın milislerinde yüzbaşıydı.
Ele era capitão na milícia do rei nessa altura.
O zamanların en romantik şarkısıydı.
A canção romântica favorita na época.
Sen ve Donna'nın da bir zamanlar benim yaşımda olduğunuzu düşünmek zor.
Custa-me imaginar a ti e a Donna com a minha idade.
Vegas bilgisayarcı tiplerin kumar oynamadığını fark etti bu yüzden hemen yan alanda porno fuarı düzenliyorlar. - Her yıl aynı zamanlar.
Perceberam que os informáticos não jogam, por isso, marcaram uma convenção de pornografia aqui ao lado, pela mesma altura, todos os anos.
Yılın bu zamanlarında tatil noktası için pek de uygun değildir.
Não é, propriamente, um local para férias nesta altura do ano.
Tüm o zamanlar yanımda olmasaydın, şu an tekrar yapılanmaya çalışıyor olmazdık.
Se não tivesses ficado por aqui esse tempo todo, não conseguiríamos reconstruir.
Bir zamanlar Jalina'nın gözsüz cesedinden kurtulmak için yardımına ihtiyacım vardı benim de.
Houve uma altura em que precisava de ti desesperadamente para me ajudares a livrar-me do cadáver sem olhos da Jalina.
O zamanlar iyi bir kılıç ustasıydın Ston. Raiga o zamanlar ayaklarını görebilecek kadar zayıftı.
Eras um grande espadachim no teu tempo, Ston, e o Raiga ainda conseguia ver os pés.
Eski zamanların hatrına.
- Pelo velhos tempos.
Tüm zamanların en iyi koleksiyonu, değil mi?
É a maior colecção de todos os tempos, não é?
Bazı zamanlar oldu, kısılıp kaldığım mermilerin kafamın üstünde vızıldadığı...
Teve vezes, tipo, paralisava, e eu ficava, tipo, sabe, sobrecarregado.
İhtiyarların bize doğrudan yalan söylediğini düşündüğümüz ve onlara döve döve gerçeği söyletmek istediğimiz zamanlar oldu.
Nós, sobre os anciãos, desconfiávamos que mentiam e houve momentos em que nós só queríamos, espancá-los e fazê-los dizer a verdade.
" Aklın büyük bir şokla yüzleştiği zamanlar vardır. Kendisini delilikle gizler.
" Há momentos em que a mente lida com tamanho choque, que esconde a si mesma na insanidade.
O zamanlar kasabanın belalılarıydılar.
Eram rapazes problemáticos na época.
O zamanlar hava aracınız yoktur.
Mas não tinha um drone naquela época, pois não?
Yılın bu zamanlarında kapalıdır, ama Emma da seninle gelecek.
Estará fechada neste altura do ano, mas, a Ema vai contigo.
İlk zamanlarımızı hatırlıyor musun? Bazı şeylerin kanunların dışında da dönebileceğini sana söylemiştim.
Lembras-te quando começámos e eu disse-te que às vezes é preciso fazer coisas que não estão nos livros?
Kaliforniya'nın ilk zamanlarından mı?
Isto é do início da Califórnia?
Son zamanların çok zor geçtiğini biliyorum, Jared.
Sei que tem sido uma época muito difícil, Jared.
Yılın en kötü zamanları olduğunu söyledi.
Ele diz que é uma má época do ano.
Bir zamanlar tanrı hediyesi gibi bakardın onlara.
Já lá vai o tempo em que gostavas delas como se fossem Clóris em pessoa.
Bir zamanların ünlü Gilliam Doğal Gaz Şirketi...
Ainda não terminámos.
Satın alma zamanları gelmiş şirketleri bulan algoritmadan bahsediyorum.
- O algoritmo que ele desenvolveu para identificar empresas prontas aquisição.
Bir zamanlar... Bir zamanlar o konumda senden başka hiçbir kadının olamayacağından emindim.
Houve uma época... em que eu acreditava que... nenhuma outra mulher faria este papel... excepto tu.
Bir zamanlar Tanrı'nın sesini de duyduğumu sanırdım.
Uma vez acreditei ter ouvido a voz de Deus.
Kur yapmakla kaybettiğim zamanlar, gözetlemek, takip etmek. Kadının gözlerinde yatan ışık, olmuştu kalbimin yıkımı.
O tempo que perdi a cortejar, a observar e a perseguir, a luz que reside nos olhos das mulheres, foi a ruína do meu coração.
Yılın bu zamanları sivri sineklerin ortaya çıkması için çok erken.
- Ainda é cedo este ano para os mosquitos.
Bu zamanların hepsinde hep bu yerlerdeydim ben.
Estive em todos estes lugares em todas estas alturas.
İnanmazsın ama o zamanlar pek gözde biri değildim.
Podes não acreditar nisso, mas, não era tão popular naquela época.
Bir zamanlar ateş bulundu. Mağara adamının birinin "kötü fikir" dediğine eminim.
Uma vez, havia fogo, tenho a certeza que havia um homem na caverna a dizer, "má ideia".
Bir zamanlar annemle arkadaştınız.
Vós e a minha mãe já foram amigas.
Bak, annem çıktığın her kıza zor zamanlar yaşatacak. Ama bu kızı ilelebet saklayamazsın.
Ouve, a mãe vai arranjar sempre problemas com qualquer miúda que tu namores, mas não pode esconder a garota para sempre.
Burada, her "kayıt" ın başlangıcında sanırım tarih ve zamanlar var.
Aqui, no início de cada gravação, acho que temos datas e horas.
Hepsi yılın farklı zamanlarından.
Todas em diferentes épocas do ano.
Bir zamanlar ilk Avustralyalıların yürüdüğü yollarda yürümek beni şey yaptı...
Percorrer os trilhos outrora pisados pelos primeiros australianos,
Bu zamanların tadını çıkart.
Aproveita o tempo que temos.
"Tüm Zamanların En Abartılmış Dokuz Filmi"
"Os Nove Mais Sobre Avaliados Filmes de Todos os Tempos."
Bu kemer tokasını bir zamanlar muhteşem Wyatt Earp takarmış.
Esta é a fivela que em tempos foi usada pelo grande Wyatt Earp.
Vay be, eski çılgın zamanlarımı hatırlattı bana.
Faz-me lembrar os tempos de farra.
Zor zamanların üstesinden gelmem için güç vermişti bana.
E fez-me sentir forte o suficiente para superar os momentos duros.
Çünkü bir zamanlar sana karşı gerçekten bir şeyler hissetmiştim sen insanları korumak isteyen bir adamdın.
Porque houve uma altura em que tive sentimentos por ti. Quando eras um homem que queria salvar pessoas.
Ve tüm zamanların çocukları!
Crianças de todas as idades!
Neyse... O aylar hayatımın ne güzel aylarıydı çünkü o zamanlar sadece eldivenli bir adamdım.
Enfim... esses foram os melhores meses da minha vida, porque eu era apenas um tipo a usar luvas.
Biliyor musun, Jimmy, şu an babamın bana bir zamanlar söylediği şeyi aktarmak için güzel bir fırsat.
Sabes, Jimmy, esta é a altura ideal para eu te dizer algo que o meu pai me disse.
Tüm zamanların en iyi oyuncusu olmak kaderimdi.
Eu estava destinado a ser o maior actor de todos os tempos.
Tüm zamanların en muhteşem deniz gösterisi, lordum
Peço-vos, falai livremente. O maior espetáculo naval de todos os tempos, meu senhor.
O zamanlar küçüktün biliyorum ama bir kadın gördüğünü söylemişsin.
Era pequenina, eu sei, mas disse-lhes que viu uma mulher.
Prens Kuragin ile bir zamanlar birbirinizden hoşlandığınızı varsayıyorum.
Imagino que a prima e o Príncipe Kuragin em tempos... se sentiram atraídos um pelo outro.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]