English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ Z ] / Zamanımızda

Zamanımızda tradutor Português

611 parallel translation
Bizim zamanımızda farklıydı. Parası iyi, adil bir işti.
Havia bom dinheiro e igualdade para todos.
Bizim zamanımızda, bir genç kur yapmak için sokağın ortasında dikilmezdi.
Nos meus tempos, um jovem não ficava na rua principal a cortejar.
En iyi zamanımızda bizi elden çıkarıyorlar!
Nós no auge e eles querem pôr-nos a pastar.
"Zamanımızda bazı bilim adamları... "... bunun organure değil, yapay bir yapı taşı olan... "... gambous amalga olduğuna inanıyorlar. "
Alguns cientistas... hoje crêem que não é'organure'mas apenas'gambous amalga'... uma estrutura artificial...
Bu şekilde farklı bir tarih akışı yaratarak,... kendi zamanımızda bıraktığımız insanların hiç bilemeyeceği bir olay örgüsünü tetiklemiş oluruz.
Então ter-se-ia posto em movimento, uma sequência diferente dos factos históricos, que aqueles que ficaram para trás na nossa linha de tempo, nunca teriam conhecido.
Zamanımızda manastırlarda bowling bandları olduğunu bilmiyordum.
Nem sabia que havia pistas nos conventos.
Ama şu "bizim zamanımızda" cılardan olan bir erkeğe asla dayanamam.
Mas nunca suportei um homem que fosse um dos "nostálgicos".
- Tam olarak bilmiyoruz. Biri 1943'te ve diğeri zamanımızda yapılan... 2 deneyin elektromanyetik sahaları... bir şekilde sonradan bağlandı.
Não sabemos com certeza Os campos eletromagnéticos criados em duas experiências, uma em 1943 e a outra agora, tocaram-se.
Kesinlikle. Bizim zamanımızda bile mümkündü, ama bu şekilde değil.
Absolutamente possível, mesmo em nossa época.
Bizim zamanımızda beyzbol sihirli kozmik gerçeklerle dolu bir din olabilir aynı zamanda temel ontolojik bir sır da olabilir. Fakat aynı zamanda bir iştir de.
O beisebol pode ser uma religião cheia de magia, verdades... cósmicas e mistérios ontológicos fundamentais de nossa era... mas é também um trabalho.
Bizim zamanımızda hâlâ hayatta.
Ele ainda está vivo em nosso tempo.
İyi ki bizim zamanımızda böyle değildi.
Isso não era assim em minha época de estudante.
Ayrı geçirdiğimiz bu zaman, aramızda mesafe olursa ikimizinn de daha mutlu olacağımızı anlamamı sağladı.
Este tempo afastados fez-me perceber que ambos seríamos mais felizes, com uma distância entre nós.
Zaman çok kötü, iyi adamlarımızı yanımızda görmek isteriz.
Com tanta instabilidade, precisamos cá dos homens bons.
Las Palmas'a vardığımızda sizin kaptan orada değilse işte o zaman sizinle gerçekten ilgileneceğim.
Ao chegar a Las Palmas, e esse capitão não estiver, verá o que é alvoroçar.
Ne zaman bir yere seyahat etsek etrafımızda genç, güzel insanlardan oluşan küçük bir topluluk olurdu.
Tínhamos sempre um grupo de gente perfeita à nossa volta, quando viajávamos.
Eminim, bunca zaman onu yanımızda bu yüzden sürükledin!
Por isso quis que trouxéssemos aquele pobre infeliz!
Natasha ve ben çevre yollar üzerinden Alfakent'i arkamızda bıraktığımızda Okyanus Zamanına göre saat 23.15'ti.
Eram 23.15, hora oceânica quando Natasha e eu saimos de Alphaville pela avenida periférica.
Ben ise her zaman aranızda olmayacağım. Birazcık yağı bana çok görme.
Não regateies este pouco óleo... pois, para mim, não o tiveste sempre.
Yıllar önce, büyük mücadele zamanında Çİn İmparatoru'nun ordusundaydım ve düşmanlarını yenip tahtını tekrar güvene aldığımızda,
Há anos, comandei os exércitos do Imperador da China, em tempos difíceis. Quando os seus inimigos foram esmagados e o seu trono de novo seguro, deu-me este presente.
Yaşlandığımızda hatırlayacağımız bir deneyimdi. Umarım ona daha uzun zaman vardır.
Bem, senhores, pelo menos, é uma experiência que recordaremos na velhice, que não virá tão cedo, espero.
Sonra serbest kaldığımızda biz ileri bir zamana fırlayacağız. Sizleri bunların oluşmadığı zamanın öncesine göndereceğiz.
Então, quando nos soltarmos seremos lançados à frente no tempo, e transportá-lo-emos de volta antes que tudo isto aconteça.
kendini evinde say artık aileden biri sayılırsın... sana kanımız kaynadı çok iyi anlaşacağımız ortada... başımızın üstünde yerin var evin demirbaşlarından biri olabilirsin... fazla bir şeyimiz yok ama neyimiz varsa paylaşırız... burada kimse burnu büyük değildir herkesin payına bir şeyler düşer... yine de ev sahibi geldiği zaman tedbirli olmak iyidir... kendini bizden say bunun lafı bile olmaz... çünkü aramızda görüştükten sonra deriz ki artık kendini... artık kendini bizden say!
considera-te em casa considera-te da família simpatizámos tanto contigo que se vê que nos vamos entender considera-te instalado como parte da mobília não temos muito p'ra dar mas o que temos partilhamos aqui ninguém é mais do que o outro mas há sempre chá p'ra todos e tem o rolo da massa à mão quando o senhorio aparecer considera-te um amigo não queremos confusão já pensámos e podemos afirmar considera-te... considera-te um de nós!
Ancak uyuşturucu işte fonksiyon göstermiyorsa, o zaman düşünce kalıplarımızda bir değişiklik olmuş olmalı.
Mas, se o tranquilizante não funciona, impõe-se uma alteração dos nossos padrões de pensamento.
O zaman onu yanımızda götüreceğiz.
Então vamos levá-lo connosco.
- Bu, sizin zamanınızda hiç yapılmadı mı?
- Isso não se dizia no seu tempo?
Hayatımızda ilk kez bir tarafta birikmiş biraz paramız olduğunun belki de farkına varmama ve daha çoğunu da kazanma fırsatı olduğunu düşünmeme neden oldu. Şimdi kimin daha hızlı silah çektiğini öğrenme zamanı değil. Bu gösteriş budalası iyi olmasa da, şansı yaver gidebilir.
Ele fez-me perceber que pela primeira vez temos algum dinheiro... e a chance de conseguirmos mais... e é burrice tentar descobrir quem é mais rápido... se nós ou algum exibido que pode ter sorte, mesmo não sendo bom.
O zaman sizin yanınızda kalsın. Siz kazanırsanız ben de kazanırım.
Fique com elas, se ganhar, eu ganho.
Her zaman aynı hikaye, 300 yıldır dönüp dolaşıyor, eğer çok zekiysen, neden başından beri bizim tarafımızda değildin?
É sempre a mesma conversa, há 300 anos ; se são assim tão importantes por que não se juntaram à greve?
Emin misin? Yanımızda götüreceğim. Biz içmek için zamanımız var.
Podemos Ievá-Ia, e ir beber um copo ao "Whisky-a-Go-Go".
Seni arıyordu. Sizin zamanınızda söylendiği gibi ona "kur yaptım" ve senin şu eski plakların eşliğinde yanak yanağa dans ettik.
Fiz-lhe a corte um pouco como diria na sua época e dançámos ao som dos velhos conjuntos seus.
Bir başımıza kaldığımızda Berlin'e döneceğimiz zamanın hayalini kuruyorduk.
Estávamos sempre solitários, sonhando com a hora em que regressaríamos a Berlim.
Ama yaşarken hakkımızda söylenen şeyler tarihin söylediği şeyler değildir her zaman.
Mas o que se diz sobre nós enquanto somos vivos não é sempre o que a história dirá.
Atları aldığımızda ya da alırsak, o zaman ne olacak?
Depois de termos os cavalos, se conseguirmos, que fazemos?
Bak. Ormanın dışına çıktığımızda koruculardan yeterince uzakta oluruz. O zaman dinlenebiliriz.
Depois que sairmos da floresta, estaremos livres dos Owsler... aí, poderemos descansar.
Bu deliklere dalıp çıktığımızda kendimizi hayal edilemeyen ilginç bir zaman diliminde ve bölgesinde bulacağız.
Mergulharemos lá dentro, para emergir nalgum inconcebível e exótico, lugar e tempo.
Şimdi yetenek belirleme zamanı, bayanlar baylar. Lütfen sıradaki yarışmacılarımızda yetenek belirlemeye çalışın.
Bem, é hora de descoberta de talentos, senhoras e senhores, por isso vejam se conseguem descobrir algum talento nos nossos próximos concorrentes.
Şimdi son derece meşgulüm, fakat sizin olayınızda araştırma yapmak için zaman ayıracağım.
De momento estou muito ocupado, mas pretendo investigar o seu caso.
Her zaman yanınızda mı taşırsınız?
- Trá-la sempre consigo?
O zaman bu aramızda sır gibi birşey olsun, tamam mı?
Bem, então podemos manter segredo, ou assim, está bem?
Aramızda kalsın, ama zaman zaman... bu yavruyu ayağa kaldıramayacağımızı düşündüğüm oldu.
Aqui entre nós, houve algumas vezes... em que pensei que não conseguiríamos pôr esta querida de pé.
Balayınızda mutlu zaman geçirirsiniz umarım.
Que corra tudo bem na vossa lua-de-mel.
Sizin hakkınızda bilgi sahibi olmak için biraz zaman ayıralım.
Mas vamos fazer uma paragem e ficar a saber um pouco mais sobre vocês.
Aynı deniz gibi. Sanırım ölüm, her zaman bir yanımızda.
Como o mar julgo que a morte está sempre connosco.
Ancak, siz her odadan çıktığınızda... fiziksel bir acı hissetmeye başladığım zaman... birden uyandım.
Só quando comecei a sentir uma verdadeira dor física, sempre que vos ausentáveis, é que compreendi.
O zaman bize, dün akşam otel odanızda Istvan Boday'la buluşmanızı açıklar mısınız?
Então pode contar-nos sobre o encontro que teve ontem à noite... no seu quarto no hotel com lstvan Boday?
Bizim zamanımızda erkeklerin yeri.
Vamos para o chão e toca a dar-lhe.
Balayımızda Al'in onca zaman .. kendini tutmadığını anladığımda bile bu kadar üzülmemiştim.
Sinto-me pior do que na lua-de-mel quando vi que o Al não se continha.
Ancak zamanında pişirime başlamadığımızda bunu hep bilir gibiydi.
Mas parecia saber se não tivéssemos começado a cozer a horas
O zaman onu, bizim hakkımızda da bilgilendirebilirsin.
Então também o pode informar acerca de nós.
Onun zamanına biraz daha yaklaştığımızda, belki verebilir.
Quando nos aproximar-mos do tempo dele, talvez lhe consiga responder.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]