Zayıflıktan tradutor Português
49 parallel translation
Ben zayıflıktan hoşlanmam.
Não gosto de fraquezas.
Göreve dönebileceğim. Geminin kontrolünü almaya çalışırken gösterdiğim zayıflıktan dolayı üzgünüm.
Peço desculpas pela minha fraqueza anterior quando tentei tomar o controlo da nave.
Bu yalnızca zayıflıktan kaynaklanıyor.
É apenas fraqueza.
- Zayıflıktan ne anlıyorsun bilmiyorum ama açlıktan kendini öldüren yaşlı Valerius'u görmüştüm kıyaslayınca o adam bile daha şişman sayılır!
- Não sei o que considerais magra. Mas vi o velho Valério dois dias depois de se matar à fome, e tinha melhor aspecto do que ela tem agora.
Tebrik ederim beyefendi, bana zayıflıktan bahsetmeyin de.
Bom, as melhoras para si, sr. E não me fale em doenças.
Tebrik ederim beyefendi, bana zayıflıktan bahsetmeyin de.
Ainda bem, cavalheiro. Não me faleis em enfermidades.
Zayıflıktan bıktım artık.
Estou farto de fraquezas.
İş hayatında başarılı olmak istiyorsanız, bu üç zayıflıktan kurtulmalısınız.
São os três demónios que têm de matar, para serem bem sucedidos nos negócios.
- Neyimiz var? - Hasta, sol tarafındaki zayıflıktan şikayetçi.
A paciente queixou-se de falta de forças no lado esquerdo.
Hazır zayıflıktan bahsetmişken, anne, elindeki ne, külçe altın mı?
Por falar em fraco, o que tens aí, barras de ouro?
Olanlar, anlık bir zayıflıktan ibaretti.
O que se passou foi uma fraqueza momentânea.
Senden zayıflıktan başka birşey sezmiyorum.
Só sinto fraqueza em ti.
"Bir zayıflıktan kaçamazsınız"
" Não podemos fugir de uma fraqueza.
Ne, ne tür bir zayıflıktan bahsediyoruz?
De que tipo de fraqueza estamos a falar?
Umutsuzluktan, zayıflıktan bıktım, intikam istiyorum!
I é alimentado para cima de meu desamparo, I querem vingança!
Zor-El, sarı güneşin bana hayallerimin ötesinde yetenekler kazandıracağını söylemişti ama kesinlikle bu tür bir zayıflıktan bahsetmemişti.
O Zor-El disse-me que o Sol Amarelo me daria capacidades que ultrapassavam os meus sonhos, mas nunca falou em nenhuma fraqueza fatal.
Ellerinde ya da bacaklarında zayıflıktan bahsetti mi?
Ele referiu fraqueza nas mãos ou nos pés?
... ruhsal zayıflıktan olabilir.
- Se devem a fraqueza mental.
Genel olarak zayıflıktan nefret et, ama en çok kendininkinden.
Odeia-a nos outros, mas acima de tudo, Odeia-a em ti mesmo.
Zayıflıktan faydalanmak isteyeceklerdir.
Querem tirar partido da mediação.
Zayıflıktan faydalanmak isteyeceklerdir.
Querem tirar proveito da sua mediação.
Şiddet zayıflıktan beslenir ve o da zayıflık konusunda iddialı. Duygusal yönden gelişmemiş, ileri derecede erkeklik gösterisi.
Toda a crueldade vem da fraqueza, e este aqui é emocionalmente imaturo e muito agressivo.
Suçlu bir baba tarafından terk edildin zayıflıktan ve utançtan ölen bir annen var.
Abandonada por um pai que era um criminoso de carreira, uma mãe que morreu de... fraqueza e vergonha.
Geçici bir zayıflıktan faydalandı.
Ele aproveitou-se de uma fraqueza temporária.
Karşı taraf avukatı her türlü zayıflıktan yararlanmak için bunu aleyhime kullanmaya teşebbüs edecektir.
Os advogados contrários tentarão explorar qualquer fraqueza.
Benimki yalnızca güçten ya da zayıflıktan anlar.
Ela só entende, poder e fraqueza.
Bu zayıflıktan Deathstroke olarak faydalanmaya kalktı.
Explorou essa fraqueza como Exterminador.
Louis, özrümü kabul etmek istemiyorsan sorun değil ama buraya zayıflıktan gelmedim.
Louis, se não queres aceitar o meu pedido de desculpas, tudo bem. Não estou aqui numa posição de fraqueza, estou numa posição de força.
Bir zayıflıktan faydalandılar.
Eles exploraram uma fraqueza.
Kendimizi fanilikten, zayıflıktan ve sindirilmişlikten azat etmek için bu bedeninin kanını akıtıyorum.
Sangro este corpo para nos libertar, sem mais mortais fracos e cobardes.
Kalbinde zayıflıktan eser yok.
O teu coração não mostra nenhum sinal de fraqueza.
Bana zayıflıktan bahsetme ihtiyar.
Não me fale de fraqueza, velho.
Zayıflıktan bahsetmişken kolundan ısırık aldığını iddia eden duvarımda zincirlenmiş bir kurt var.
Por falar nisso, tenho um lobo acorrentado à parede que diz ter-te arrancado um naco do braço. Vem até cá.
Dagda Mor herhangi bir zayıflıktan faydalanır ve kıza olan ilgin seni zayıf düşürüyor.
O Dagda Mor vai explorar a tua fraqueza. E os teus sentimentos pela rapariga tornaram-te vulnerável.
Zayıflıktan.
Por pura fraqueza.
Zayıflıktan beslenirim, beni daha güçlü kılıyor.
Alimento-me da fraqueza. Fico mais forte.
Bak kadınları güçlü kılan şey zayıflıktan korkmamamız.
Agora, sabes... Aquilo que torna as mulheres fortes, é o facto de termos a coragem de sermos vulneráveis.
Tarikatlar zayıflıktan beslenir.
Os cultos caçam os fracos.
"Zayıflık ve hastalıktan, baygınlıklardan kaçın."
" Cuidado com os desmaios e com os desfalecimentos.
Güneş ve ışıktan bahsetmişken biliyorum zayıflığını hatırlatmama gerek yok "sıcaklık sendromu".
A proposito de calor, e sol... suponho que tu não te lembras da tua fraqueza....... que se chama "Síndrome do Calor".
Çünkü zayıflıktan nefret ederler.
Porque detestam fraqueza.
Kindarlıktan daha ilginç zayıflıkların vardı.
Tinhas defeitos mais interessantes do que o rancor.
Yan çapraz bağ dokularının zayıflığına bakarsak, sakatlıktan olmuş.
Provavelmente devido a uma lesão... dada a redução dos ligamentos colaterais.
Davranışımın zayıflık veya duygusallıktan ileri geldiğini sanmıyorum.
Não creio que o meu comportamento foi gerado por fraqueza ou sentimentalismo.
Karım gittikçe zayıflıyor ve ağabeyim de açlıktan ölecek.
A minha mulher está a definhar e o meu irmão passa fome.
Lance kanseri atlattıktan sonra, Ferrari zayıflığını güce çevirmenin bir yolunu buldu.
Ferrari transformou a fraqueza em força.
Sen zayıflıktan nefret edersin.
Odeias fraqueza.
İkinizin etrafında bir balon yarattım bir şey yapmadınız ama onun içinde boğuldunuz öldükten sonra bile sizi korumaya çalıştım ikinizin de benden nefret etmesine şaşmamalı çünkü içinizdeki Langston'lardan hep nefret ettim zayıflıktan sonunda her şeyim açık, derinlerde bir yerde daima ikinizden de nefret ettim.
Criei uma bolha em torno de ambos, e não fizeram nada além de se sufocar nela. Mesmo depois da morte, tentei protegê-los. Não admira que me odeiem.