A beautiful girl перевод на турецкий
1,114 параллельный перевод
To get along with a beautiful girl You gotta be a touchdown getter you bet
Güzel bir kızla anlaşabilmen için mutlaka iyi bir touchdown'cı olman gerek.
Such a beautiful girl.
Böyle güzel bir kız.
I'd be on the street at a stoplight, or go into an elevator. There's a beautiful girl. I don't know.
Caddede kırmızıda durduğumda, ya da asansöre girdiğimde güzel bir kız vardır.
Such a beautiful girl.
Çok güzel bir kızsın.
There is a beautiful girl graduate student and the district attorney who is brilliant and sometimes cuts corners.
Yeni mezun olmuş güzel bir kız ve zaman zaman ucuza kaçan harika bir bölge savcısı var.
- She's a beautiful girl.
- Güzel bir kız.
What a beautiful girl I've got!
Güzel değil misin?
Violet, you is a beautiful girl.
Violet, sen çok güzel bir kızsın.
Generally speaking, it's dangerous for a beautiful girl like you... to be hitchhiking at night.
Senin gibi güzel bir kız için geceleri otostop... yapmak çok tehlikeli
And you're rather attractive for a beautiful girl with a great body.
Sana gelince... sen fazla çekicisin. Harika vücutlu güzel bir kız.
A beautiful girl surrounded by people.
İnsanların tarafından kuşatılmış güzel bir kız.
So here I was, stuck with a beautiful girl.
İşte böylece, güzel bir kıza takılıp kaldım.
"Suppose there was a beautiful girl like you, then?"
Ne yani, senin gibi güzel bir kız görmeyi mi umuyordun?
A beautiful girl like you should never go out in the dark alone.
Senin gibi güzel bir kız karanlıkta yalnız kalmamalı.
- A wealthy family, a beautiful girl... - No! No!
- Temiz bir aile, güzel bir kız...
"I'm gonna be a beautiful girl"
Lucy diyor ki, "Güzel bir kız olacağım."
- Like a beautiful girl.
- Güzel bir kız gibi.
Who'd believe that such a beautiful girl would date me?
Senin gibi güzel bir kadının benim gibi biriyle çıktığına kim inanır ki?
You're a beautiful girl, Joanie.
- Sen çok güzel bir kızsın, Joanie. - Teşekkürler.
Do you need a beautiful girl, sir?
Güzel bir kız ister misiniz? Efendim.
You're a beautiful girl.
Çok güzel bir kızsın.
She was a beautiful girl, and it's a tragedy.
O güzel bir kızdı, ve bu bir trajedi.
That's the best thing a girl can be in this world, a beautiful little fool.
Bu dünyada bir genç kızın yapabileceği en iyi şey, küçük, güzel bir budala olmak.
You will pay court to a beautiful young girl.
- Kendime zarif bir kız ayarlayacaksın
I may not be the most beautiful girl... but I could make a man as happy...
Dünyadaki en güzel kız olmayabilirim ama bende bir adamı, başkaları gibi mutlu edebilirim.
It's a compliment that means... "beautiful girl."
Bir iltifattır, "güzel bayan" anlamında.
You have a beautiful face, like a girl.
Çok güzel bir yüzün var, bir kız gibi.
But if one day, you weren't really in love but, let's say, aroused by a girl who is younger, more beautiful...
Ama bir gün,... diyelim ki genç ve güzel bir kız yüzünden bana karşı aşkın bitti....
A refined and beautiful girl like you should not see things like that.
Senin gibi saf ve güzel bir kızın böyle şeyleri görmemesi gerekir.
She's a beautiful girl.
Çok güzel bir kızdır.
Only as a girl You are even more beautiful now.
Yalnızca çocukluğunu. Şimdi çok daha güzelsiniz.
The hunter in the wood saw a country girl who was beautiful.
# ormandaki avcı gördü köylü kızını, # hoş mu hoş.
A pretty girl and a beautiful dog.
Güzel bir kız ve harika bir köpek.
The running characters include a crusty but benign lieutenant who's always getting heat from the commissioner a hard-drinking detective who thinks women belong in the kitchen and a brilliant and beautiful young girl cop... -... who's fighting the feminist battle.
Başrollerde, kadınların mutfaktan çıkmaması gerektiğini düşünen komiserinden sürekli fırça yiyen alkolik, huysuz ama sevecen bir üsteğmen ve feminist görüşlü genç, güzel ve cıvıl cıvıl bir kadın polis var.
A girl as beautiful as that could be in a better place
Bu kadar güzel bir kız daha iyi yerlerde olmalı.
Oh, what a great big beautiful girl.
Ne kadar harika, büyük güzel bir kız.
You get a fixation on a beautiful young girl.
Güzel genç bir kıza odaklanıyorsunuz.
Once upon a time, there was a very pretty girl... who lived in a beautiful box and everybody loved her.
Bir zamanlar, çok güzel bir kutuda yaşayan çok tatlı bir kız vardı... ve herkes onu severdi.
"Once upon a time, there was a girl with golden hair... who went to live in a beautiful house."
"bir zamanlar altın saçlı bir kız vardı... güzel bir evde yaşamaya giden..."
Childhood should be beautiful I'm rather uncomplicated, no problems, no conflicts I face life with a smile I'd like that to continue l'm a girl who doesn't reconcile dreams with their practical realization
Çocuk olmak çok güzel bir şey. Sorunsuz, olaysız büyüdüm. Yaşam yüzümde bir gülücük bıraktı.
You're just obsessed... by a beautiful, young, unattainable girl.
Sen ise... güzel, genç ve ulaşılmaz bir kıza saplanmışsın.
You're a very beautiful girl.
Sen çok güzel bir kızsın.
Only when I am afraid that I will a beautiful young girl down.
Sadece güzel bir kızın beni ret edip kalbimin kırılmasından korkuyorum.
And I was blinded by the ambers of memory and a million thoughts about the most beautiful girl in town.
Kentin en güzel kızının hatıraları ve aklımdaki milyonlarca düşünce ile körelmiştim.
You have been saying that I'm beautiful ever since I was a very little girl.
Küçüklüğümden beri hep güzel olduğumu söyledin.
This beautiful queen had a little girl... whose name was Marika.
Bu güzel kraliçenin bir kızı varmış... Adını Marika koydular.
California's like a beautiful, wild girl on heroin...
Kaliforniya çok güzel, eroin kullanan vahşi bir kız gibi.
She's a clever girl and a beautiful one.
Zeki ve güzel biri.
Ah. You're a very beautiful girl.
Sen çok güzel bir kızmışsın.
A very beautiful girl.
Çok güzel bir kız.
Please, sir, this is important. Can you just tell me, is there a girl living there, mid 20's, 5'3 ", blonde, beautiful face, great figure, fresh skin, full lips... and young, vibrant, alive?
Bana sadece söyleyebilir misiniz, orda yaşayan sarışın yirmili yaşlarının ortasında sarışın biri, güzel yüzlü, müthiş biçimli, taze ciltli, tam dudaklı... ve genç, hayat dolu, diri?
a beautiful 55
a beautiful woman 29
beautiful girl 48
girl 5298
girls 4202
girlfriend 1187
girly 48
girls' night out 16
girlie 124
girl power 27
a beautiful woman 29
beautiful girl 48
girl 5298
girls 4202
girlfriend 1187
girly 48
girls' night out 16
girlie 124
girl power 27
girls' night 20
girlfriends 145
girl talk 30
girl stuff 27
girls laugh 17
girls laughing 18
girl trouble 22
girl this time you're all alone 21
a beauty 26
a bear 71
girlfriends 145
girl talk 30
girl stuff 27
girls laugh 17
girls laughing 18
girl trouble 22
girl this time you're all alone 21
a beauty 26
a bear 71