A diversion перевод на турецкий
877 параллельный перевод
I think that the enemies that are attacking up front are a diversion.
Önden saldıran düşmanlar sadece bir şaşırtmaca.
- Yes, to create a diversion.
- Evet, Dikkatleri başka tarafa çekmek için.
The Marshal needs a diversion, and I serve him in choosing as I chose.
Mareşalin bir oyalamaya ihtiyacı var ve benim görevim ona hizmet etmektir.
If she is just a diversion for you, please leave her be.
O sizin için sadece bir eğlenceyse, onu kendi haline bırakın.
That we were just to create a diversion for an assault tomorrow night on the Turkish side.
Yarın akşam Türk tarafındaki bir saldırı için dikkati başka yöne çekeceğimizi.
When you create a diversion, it's for a reason.
Dikkati başka yöne çekmenin bir amacı vardır.
This was just a diversion for both of us.
Bu her ikimiz içinde sadece bir oyalanma olurdu.
Can your people create a diversion for us?
Adamların bizim için bir olay çıkarabilir mi?
One of you create a diversion in that woman's bedroom.
Biriniz kadının yatak odasında bir karışıklık çıkarsın.
When you reach the canal, turn left and follow the water until you see three lights... hanging on a diversion sign.
Kanala geldiğinde sola dön ve tabelalara asılı ışıkları görene kadar nehir boyunca devam et.
- What kind of a diversion?
- Nasıl dikkat dağıtacaksınız?
It's a diversion to keep us off the arms shipment.
Dikkatimizi silah teslimatından uzaklaştırmak için.
Well, unless you created a diversion.
Yani, sen bir oyalama yaratmadıkça.
British and Canadian forces landed an hour ago at Dieppe - a diversion from an all-out invasion elsewhere.
İngiliz ve Kanada kuvvetleri Dieppe'a indi. Muhtemelen sahile yapacakları bir saldırıyı gizlemek için yanıltma taktiği uyguluyorlar.
Spock, you and Chekov create a diversion.
Spock, sen ve Chekov tartışma çıkarın.
Create a diversion.
Dikkatlerini başka yöne çekip,
I think it was a diversion.
Belki de dikkat dağıtmak niyetiyle yapıldı.
If you create a diversion, I'll find the control room and open the force field.
Onları oyalarsan, kontrol odasına geçer güç alanını açarım.
I thought I could escort the treasure safely by using a diversion
Şaşırtmaca yaparak Hazineyi güvenle taşıyacağımı sandım
Even the Mayor of Los Angeles will be there, which means the party is the perfect opportunity to create a diversion and gain access to the mansion.
Los Angeles Belediye Başkanı bile partide olacak,.. ... bu da partinin, dikkatleri başka yöne çekip, malikaneye giriş imkanı yaratması açısından mükemmel bir fırsat olması demek.
But there's no alarm system and that's the worst because... that means no one's going to get lazy watching, knowing the alarm will pick up... their mistakes, which means the whole thing has got to be a diversion job.
Ama alarm sistemi yok, ki bu en kötüsü çünkü... en ufak hatada yerlerini bir alarmın alacağını bilen nöbetçilerin, tetikte olacağı anlamına geliyor. Ve bu da işin dikkat dağıtarak yapılacağını gösteriyor.
But soon he notices that Spartacus's march is just a diversion manoeuvre.
Ama sonra anlamış ki, Spartacus'ün manevrası... sadece onu kandırmak içinmiş.
You create a diversion.
Sen dikkatleri dağıtacaksın.
He thought it was really a diversion from the whole point of the war.
Bunun savaşın gidişatını farklı bir yöne çekeceğini düşündü.
- His words are a diversion.
- Sözleri bir şaşırtmaca.
There's been a heavy traffic volume, with references to object " "A-F" "and A-O. A-O is a mystery, maybe a diversion. But I think we've identified" "A-F" ".
Telsiz görüşmelerinde sık sık saldırı hedefleri olarak "A-F" ve "A-O" belirtiliyor. "A-O" sadece bir yanıltma manevrası olabilir, fakat sanırım, A-F'yi tam olarak çözdük :
The northern force, under Hosogaya, strikes the Aleutians as a diversion. To keep Nimitz's attention away from our main objective.
Kuzeyde bulunan Hosogaya birlikleri Aleutian'a bir şaşırtma saldırısı düzenleyerek, Nimitz'in dikkatini üzerlerine çekecekler.
I could start a diversion.
Dikkatlerini dağıtabilirim.
I made a diversion earlier
Yapacağımı zaten yaptım
These munition bunkers can be a diversion.
Bu cephane ambarlarıyla dikkatlerini dağıtıp üs merkezine gidebiliriz.
- Can't we create a diversion?
- Şaşırtamaz mıyız?
We need a diversion here tonight.
Bu gece bize eğlence lazım.
That's just a diversion.
Bu sadece bir şaşırtmaca
We need a diversion.
Bir karışıklığa ihtiyacımız var.
We could create a flamboyant diversion.
Göz alıcı bir şaşırtmaca yapabiliriz.
And now, as a pleasant diversion, may I please introduce myself?
Şimdi ortamı şenlendirmek için izin verirseniz kendimi takdim edeyim.
Your story is a delightful diversion, my friend.
- Hikâyen ortamı neşelendiriyor dostum.
Lieutenant, I've suspected you of using this hospital as a place of diversion.
Teğmen, bu hastaneyi eğlence yeri olarak kullandığınızdan şüpheleniyorum.
Sort of a- - sort of a little diversion, as it were.
Biraz zaman geçirtecek bir gösteri.
And my wife always says, "What is life without a little diversion?"
Karım her zaman der ki "Zaman geçirecek şeyler olmasa hayat nedir ki?"
- That was just a diversion...
- Yaptığın fresk Leonardo da Vinci'nin duvar resminden bile üstün tutulmadı mı?
Response to T'Pau's request for diversion of Enterprise to Vulcan hereby approved.
T'Pau'un, Enterprise'ın Vulcan'a gitmesi ricası onaylandı.
It's a useless, intellectual diversion - worse than other diversions.
Faydasız, entelektüel bir meşgale. Diğer meşgalelerin en kötüsü.
The notice of periodicals made to believe that a diversion was everything.
Haberlerde her şey toz pembeydi.
I need your help for a slight diversion. - Of course.
- Yardımınıza ihtiyacım var.
I could use a little diversion.
Biraz eğlence fena olmazdı.
What you need, sir, is a little diversion, isn't it?
Efendim size biraz değişiklik lazım.
That was a dangerous diversion, Sir Sorceror.
Bu tehlikeli bir eğlenceydi Büyücü Efendi.
To convince an audience that an illusion is real the magician creates a plausible diversion.
Sihirbazlar bir yanılsamayı... inandırıcı kılmak için makul bir akıl çelici kullanır.
It's a diversion.
Dikkatini dağıtmak için.
Well, I've heard that poker can be a pleasant diversion, if it doesn't get too intense.
Pokerin keyifli bir oyun olabildiğini duymuştum. Tabii eğer çok büyümezse. - Sen oynamıyor musun Koç?