A level перевод на турецкий
5,593 параллельный перевод
- with your "me" time? - I'm a level 41 kundu master.
- Dövüş Ustası'nda 41. seviyedeyim.
I'm only a level one clearance.
Yetki seviyem 1 de.
You're a level five Academy student?
- 5. seviye akademi öğrencisi misin?
'I'd say she's a level four rock chick.'
Dördüncü seviye bir Rock hatunu diyebilirim.
Not long ago, you were a level 5 S.H.I.E.L.D. agent.
Çok da uzun olmayan bir süre önce 5. seviye bir S.H.I.E.L.D. ajanıydınız.
Starting that program gave me a sense of ownership and a... and a level of passion that I didn't know I could have.
Programın başlamasıyla elimdekilere sahip çıkma yeteneğini kazandım ve sahip olduğumu bile bilmediğim bir tutkuyla işime sarıldım.
Tomorrow you'll be a Level 6 officer of the Imperial Court.
Yarından itibaren İmparatorluk Sarayı'nın altıncı dereceden memuru olacaksın.
It was a level three critical infrastructure breach.
Üçüncü seviye altyapı ihlali oldu.
There was a level three breach.
Üçüncü seviye ihlal vardı.
However, since going underground, they've become too radical for my blood, advocates for a level of destruction that... I find chilling.
Ama yer altına indiklerinden beri benim yapım için fazla radikal oldular benim tüyler ürpertici bulduğum seviyede bir yıkımın avukatları oldular.
I think things are gonna level out a bit.
İşlerin yoluna gireceğini düşünüyorum.
It is not a level playing field.
Eşit şartlarda değiliz.
Stan added a level of realism to superheroes that had never been seen before.
Stan süper kahramanlara daha önce hiç görülmemiş bir gerçeklik seviyesi ekledi.
You look at people like Peter Frampton or Jimmy Page or Jimi Hendrix, like, they're just at a level... there's just no way.
Peter Frampton, Jimmy Page, Jimmy Hendrix gibi isimler o kadar üst seviyede ki imkanı yoktu.
As a newly qualified officer at the municipal level as -
OPPLAND İLÇESİ LILLEHAMMER BELEDİYESİ... adamış bir insanım. Yeni eğitim görmüş bir devlet memuru olarak herkesin ikinci bir şansı hak ettiğini öğrendim.
I mean, he was a low-level lab assistant, for god's sake.
Düşük seviyeli bir laboratuar asistanıydı.
It'd take a serious electrostatic discharge to cause that level of tissue damage.
Bu seviyede doku zararı için ciddi miktarda elektrostatik deşarj gerekir.
Okay, you've lost your speed, yes, but nothing has changed inside you on a subatomic level.
Tamam, hızını kaybettin evet ama atomik seviyede aslında içindeki hiçbir şey değişmedi.
Now, as a probationary hire, you have a clearance level of one.
Deneme sürecinde olduğunuz için yetki seviyeniz 1.
Back a bit. It's got to be level.
Biraz geri, dengede durması lazım.
Alien metals interact with biology on a cellular level in a way that's impossible to replicate without a sample.
Uzaylı metaller bir örnek olmadan üretilmenin imkânsız olduğu yollarla biyolojiyle hücresel seviyede etkileşime geçiyor.
She's the first person ever that I have connected with on a deep, intellectual, and emotional level.
İlk defa birisiyle zihnen ve ruhen bu kadar derin bir bağlantı kurdum.
We got a stairway to the lower level.
Alt kata giden bir merdiven var.
The building plans filed with the city don't say anything about a lower level.
Şehir planlamasında bulunan planlarda öyle bir şey yazmıyor.
You want to start from Sue-level on down... the bottom-feeders, the band kids, the A.V. club, maybe some girl who was kicked in the head by a donkey and talks slow.
Sue'nun seviyesinden başlamalısın. Beş para etmez tiplerle, çocuk gruplarıyla, A.V kulüpleriyle ya da eşekten düşmüş kızlarla.
What's the blast radius of a nuclear weapon with a ten-kiloton yield detonated at ground level?
10 kilo tonluk nükleer bir silahın hasar alanı ne kadar?
Oh, it takes a high level of technical sophistication.
Yüksek seviye teknik gelişmişlik gerektirir.
And this vessel, it was - - it was ripped apart on a subatomic level by an archangel.
Bu beden bir baş melek tarafından atom altı düzeyinde parçalandı.
- I have been playing this game longer than you at a much higher level.
- Ben bu oyunu senden çok daha yüksek seviyede ve çok daha uzun zamandır oynuyorum.
I think that, on a personal level, I've been around him and there's a couple of things about him that I think are really beautiful.
Kişisel olarak onun etrafında oldum. Onu güzel yapan bazı özellikler var.
Let him sweat for a couple of hours, then... then grab him again, take it to the next level.
Birkaç saat terlesin, ardından onu tekrar yakalayıp bir sonraki seviyeye çıkarız.
I've never seen a copycat with this level of precision before.
Daha önce hiç bu düzeyde bir taklitçi görmemiştim.
But the idea that you can hack off what is effectively one of its limbs and on a cellular level messages crank into action, a whole new plant grows, a perfect biological replication of the original, that is pretty kick-arse.
Ama sinirini etkili bir şekilde yaprağın geniş kısmına boşaltabileceğin ve bir hücresel düzeyde iletiler, eyleme dönüşüyor yeni bir bitki büyüyor, gerçeğinin muazzam bir biyolojik kopyası işte bu fikir, manyakça bir şey.
But you came in here on a whole other level.
Ama buraya bambaşka bir seviye için gelmişsin.
with a lower level of suspicion than probable cause, the traditional standard.
Bu yasa hükümetin, geleneksel makul sebepler haricinde daha az şüphelenilen kişilerin de kayıtlarını toplamasına yetki veren kapsamlı bir izin kullanmasını sağlıyor.
I agree, and I mean, I had kinda time to set a stage where we all enjoy at least a minimum level of protection, you know, no matter who we are, who's involved in this,
... bir ortam hazırlamaya vaktim oldu. Kim olduğumuz, işin içinde kim olduğu gibi şeylerin bir önemi yok.
- I mean... - This is going to. This is going to That could raise the profile... of this whole political situation with whistleblowing to a whole new level.
Bu... bu... yozlaşan sistemlerin ifşa edilmesindeki politik konumu yepyeni bir seviyeye taşıyacaktır.
But in the jail's laundry, with all the machines running and the cement walls, the noise interference level would have to be a lot higher.
Ama bir hapishanenin çamaşırhanesinde makineler çalıştığı için arka planda parazit seviyesi çok daha yüksek olurdu.
This level of terror stalking is more in line with the acceleration process of a serial killer.
Bu seviyede bir ilerlemeyi gerçek anlamda seri katiller bile göstermiyor.
In all seriousness, Misha has brought "Supernatural" to a whole nother level, as we say in Texas.
Şaka bir yana, Misha Supernatural'a bizim Texas'ta dediğimiz gibi çok fazla şey kattı.
I suppose on some level, it's possible that he might have a point.
Bir bakıma haklı olduğu yanlar olabilir.
She had to pick a guy on his level.
O çocuğun seviyesinde birini seçmesi gerekliydi.
Looks like there's a bonus level.
Bir bonus seviyesi var, gibi görünüyor.
There was gunshot residue on his right hand, his gun was found beside him, and he had a blood tox level of.23.
Sağ elinde barut izi vardı. Silahı yanında bulundu ve kanında alkol vardı.
You know, 29 years ago in Sierra Leone, there was a farmer named Samwel Zuma who had the audacity to identify several low-level Mombasa operatives to local authorities.
Bilirsin, 29 yıl önce Sierra Leone'de Samwel Zuma adında bir çiftçi vardı, yerel yetkililere birkaç düşük rütbeli Mombasa işçisinin adını vereceği söyleniyordu.
Yeah, he helped me with research for a Derrick Storm novel, but back then he was just a mid-level guy. Detective McBride, if Eric was a doctor for the Carlucci Family, do you have any idea why he would've been targeted?
Dedektif McBride, Eric, Carlucci ailesinin doktoruysa neden hedef alınmış olabilir?
At about a second grade level, yeah.
Yaklaşık ikinci sınıf seviyesinde, evet.
- Boom. This much would level a city block.
Bu kadarı bir şehri yerle bir ederdi.
Normally, I ask you to keep your music at a reasonable level during my reading hours, but tonight feel free to enjoy it at whatever volume you wish.
Normalde okuma zamanın esnasında müziğin sesini kısmanı isterdim ama bu akşam istediğin şiddette dinlemekte özgürsün.
These erasers aren't level, which means you broke a pencil tip.
Silgiler aynı hizada değil, demek oluyor ki bir kalemin ucunu kırmışsınız.
I dealt with them more on a peer-to-peer level.
Daha çok eşler arası şekilde başa çıktım onlarla.