Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ A ] / A young

A young перевод на турецкий

21,181 параллельный перевод
We saw a young man with a bike, is he your intern?
Bisikletli genç bir adam gördük, stajyeriniz o mu?
Before closing my practice, I'd like to check it doesn't interest a young doctor.
Muayenehanemi kapatmadan önce genç bir doktorun ilgisini çeker mi diye bakmak istiyorum.
What's a young girl like you doing out here - hitchhiking at this hour? - I had an argument with my boyfriend.
Sizin gibi genç bir bayan bu saatte dışarıda niye otostop çekiyor?
Listen, I have a young lady here to see you, Varpu Miettinen.
Dinle, burada seni görmek isteyen genç bir bayan var Varpu.
I have training partners like Isiah Young to come out and train, who's a young star.
Genç bir yıldız olan Isiah Young gibi antrenman yaptığım partnerlerim var.
If you're a young guy an'you don't have the talent or you don't want to work on the talent, then don't do it, then.
Genç bir adamsan ve yeteneğin yoksa ya da yeteneğin üstünde çalışmak istemiyorsan o zaman yapma.
Wife and I were so happy to see a young couple moving in the neighborhood.
Eşim ve ben, mahallemize genç bir çiftin taşındığını görünce çok mutlu olmuştuk.
Took me under his wing from a young age.
Genç yaşta beni kanatları altına aldı.
I told him he was a young, foolish boy.
Genç, aptal bir çocuk olduğunu söyledim.
But you see, that made it very hard to discipline a young prince.
Yani genç prensleri böyle disipline sokmak oldukça zor olmuştur.
Oh, we've got a young one on the loose in the city.
Şehirde genç bir kaçak bulduk.
There's a young boy in there in a whole lot of pain.
İçeride çok acı çeken bir çocuk var.
Not having a father at a young age, coach Dan was like my father figure.
Genç yaşta bir babam olmadığından, Koç Dan baba figürüm gibiydi.
A young woman.
Genç bir kadın.
Look at you, a young woman now.
Nasıl da büyümüş, genç bir kadın olmuşsun.
A young man was next to me.
Yanımda genç bir adam vardı.
We're talking about a young boy who is capable of stealing, spitting, breaking stuff, kicking stuff, defacing stuff, stealing stuff, burning stuff and, uh, loitering and graffiti-ing. Well, look, we're... Yeah.
Burada çalan, tüküren, bir şeyleri kıran, tekmeleyen, tahrif eden, çalan, yakan, aylaklık yapan ve duvarlara yazı yazan bir çocuktan bahsediyoruz.
Mr. Decker, approximately two and a half hours ago, we had someone sitting where you are now... a young man from a fund that I'm not at liberty to name, and he was downright chatty.
Bay Decker yaklaşık 2,5 saat önce şu an oturduğunuz sandalyede başka birisi vardı. Adını zikredemeyeceğim bir fondan genç bir delikanlıydı ve pek bir konuşkandı.
She was a young woman when she agreed to be your sister.
Kızkardeşiniz olmaya karar verdiğinde çok gençti.
For a woman to make a name in the corporate world at such a young age... is 5611 very { axe Kin.
İş dünyasında, genç yaşta ün yapmak kadın için hâlâ çok zor.
Some time ago, a young man named Henry Brown shipped himself from bondage.
Bir süre önce Henry Brown adında genç bir adam kendini esirlikten kurtardı.
Three more, and he'll a be a young man,
Oğlum T.R. Sekiz yaşında.
A young woman was having a hard time and told her mom she wanted to give up, so her mom went to the kitchen and started boiling three pots of water.
Genç bir kadın zor zamanlar yaşıyormuş ve annesine artık pes etmek istediğini söylemiş. Annesi de mutfağa gidip üç demlik su kaynatmaya başlamış.
A young child tried to pull her to her feet, and as she lay on that dirt road, a Turkish cavalryman rode up and dispatched her with a single shot.
Küçük çoçuk yerde yatan kadını ayağa kaldırmaya çalışırken Türk süvarisi geldi ve yerde yatan kadını tek atışla öldürdü.
After the Japanese attacked Pearl Harbor, Yeva joined the Women's Army Corp and fell in love with a young Marine lieutenant.
Japonya'nın Pearl Harbor'a saldırısından sonra Yeva Kadın Ordu Birliği'ne katıldı ve orada bir Subaya aşık oldu.
A lot of lonely young men down here. Supposed to keep their hands off the merchandise.
Burada ellerini mallardan uzak tutması gereken o kadar yalnız genç adam var ki.
Mr. Julius is a very brilliant young man.
Bay Julius gerçekten çok zeki bir adam.
And I remember the young kid which was near me got a flying start.
Yanımdaki genç çocuğun uçarak başladığını hatırlıyorum.
You know, I was a bit naive. I was young.
Biraz toydum, gençtim.
Bugenhagen wrote the Vatican saying that he and Thorn believed the young boy to be the Beast from Revelation.
Bugenhagen'in Vatikan'a yazdığı mektupta o ve Thorn'un çocuğun kehanet edilen İblis olduğuna inandığını söylüyordu.
But you're actually a talented, creative, beautiful young woman.
Ama sen genç, becerikli, yaratıcı bir kadınmışsın.
What a delight to see such an attractive young woman like yourself interested in politics.
Sizin gibi genç ve çekici bir kadının politikayla ilgilenmesi ne kadar hoş.
You really are a brave young man.
Çok cesur bir delikanlısın.
These young men, all wonderful individuals, working together for a common goal, not just winning basketball games, but being there for each other, supporting each other, bringing out the best in each other.
Bu genç adamlar, tüm harika bireyler, ortak bir amaç için birlikte çalışıyorlar, sadece basketbol oyunlarını kazanmak değil, ama birbirleri için orada olmak, birbirlerini desteklemek, birbirlerinden en iyiyi açığa çıkarmak için bir aradalar.
Ah, fuck the firm... a bunch of rich, young lawyers.
Firmayı siktir et. Varlıklı, genç avukat sürüsü o kadar.
He seems like a nice young man
İyi bir adama benziyor.
Well, you're a smart young lady.
Sen zeki, genç bir bayansın.
But sources say the young man showed up earlier today to a downtown police precinct and clearly identified himself as the youngest Warren child.
Ancak, bazı kaynaklara göre, genç bir erkek bugün şehirdeki polis merkezine geldi ve Warren'ların en küçük çocuğu olduğunu açıkça ifade etti.
She's young, a college student.
Çok genç, üniversite öğrencisi.
A sad young man, like me.
Hüzünlü genç bir adam, benim gibi.
I do a Kissinger and it's Crosby, Stills, Nash, and Young this spring.
Bu bahar bir grup oluşturuyorum. Crosby, Stills, Nash, ve Young ile.
And get young Michael here some food and a bunk.
Genç Michael'a da yiyecek ve yatacak bir yer verin.
He is a typical, cocky, young officer, sure he can win the war on his own.
O tipik, beceriksiz, genç bir subaydır. Eminim kendi başına savaşı kazanabilir.
What a nice-looking young man.
Ne yakışıklı birgenç.
Many indicators that you have in common with most of my patients... but I will confess I have never seen a case... as advanced as this... in someone so young.
Pek çok hastamda gördüğüm bulguları sizde de görüyorum. Ama itiraf etmeliyim ki... bu yaşta hastaIığı bu kadar ilerlemiş birini... ilk defa görüyorum.
My mother died in a fire when I was young.
Annem ben küçükken biryangında ölmüş.
Ah Young and Nam Joo Yeon will put a show to look good.
İzle bak. Ah Young'la Nam Joo Yeon iyi intiba bırakmak için rol kesecekler.
You are a fine young man, Mr. Jackson.
Çok iyi bir insansınız Bay Jackson.
A kid we're all very excited about, Todd Hocheiser, wonderful young actor we found in Akron, Ohio in a nationwide talent hunt.
Hepimizin çok umutlu olduğu bir genç, Todd Hocheiser. Ülke çağında yetenek avcılığı yaparken Akron, Ohio'da keşfettiğimiz yetenekli bir oyuncu.
Young man, you don't follow for a very simple reason :
Genç adam, anlayamamanın sebebi oldukça basit.
Oh, you remind me of a certain young man growing up in Stratfordshire-on-Corningwell.
Bana Corningwell'de yatişen kendinden emin o genç adamı hatırlatıyosun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]