And it's only перевод на турецкий
6,397 параллельный перевод
He's the only person with power and the access to cover it up.
Bunu örtbas edebilecek ve gücü olan tek kişi o.
The fall of the cabal should have meant peace with the surface world, But attuma pushes only for war, And he'll destroy both our peoples to get it.
Komplo Grubu'nun çöküşü yeryüzü dünyası ile barış anlamına gelmeliydi ama Attuma sadece savaş istiyor ve onun için ikimizin de insanlarını yok edecek.
And now, Homer, it's only fair that I give yous a gift. I'm gonna set the clock in the bar to the correct time.
Şimdi de Homer, sana adil bir şekilde hediyeni vermek istiyorum.
A lot has been made out of generator parties, but there was only one generator and it was Mario's.
Bu jeneratör partilerinden çok yapıldı ama sadece bir jeneratör vardı. O da Mario'nundu.
It's only three-and-a-half hours on the train to Sunderland.
Sunderland trenle alt tarafı üç buçuk saat mesafede.
- And I told you it's the only way.
- Bende bunun tek yol olduğunu söyledim.
* oh, potatoes and molasses * * it's the only thing left on your task list * * they're short and stout, *
# patatesler ve pekmez # # yapılacaklar listende kalan tek şey # # kısa ve kalın #
And how was it in only a quarter of a million years, that's a thousandth of 1 % of the age of the universe, those atoms went from building weapons out of stone to constructing spacecraft?
Nasıl oldu da sadece çeyrek milyon yılda, ve bu evrenin yaşının yüzde birinin binde biri demek, taşlardan silah yapmaktan uzay araçları inşa etmeye geçti?
It was Euclid, it was Descartes, it was the great mathematicians and geometers, not only of Newton's time and before Galileo, but stretching all the way back to Euclid and the Ancient Greeks, and he got that knowledge from the written word, from books.
Öklit, Descartes, diğer büyük matematikçiler ve geometriciler, sadece Newton'un zamanından değil öncesinden Galileo, Öklit'e ve Antik Yunanlar'a bütün zamanı geriye doğru gidecek olursak, bütün o bilgiyi yazılı kelimelerden, kitaplardan edindi.
You can see what a physical experience it must be - not only the re-entry, which is, you know, ONLY an hour and it probably pulls four or five g, but after living on the space station for six months, to feel Earth's gravity,
Bunun nasıl bir fiziksel tecrübe olabileceğini görebilirsiniz - sadece geri dönüş değil, biliyorsunuz, sadece bir saat oldu ve büyük ihtimalle 4 ya da 5 G yediler, fakat uzayda 6 ay yaşayıp Dünya'nın yerçekimini, bu soğuk havayı tekrar hissetmek, hmmm, bu...
Here's the point - because every complex animal and plant shares that same basic building block we are very confident that it only happened once - somewhere in the oceans of the primordial Earth.
İşin özü şu : Çünkü bitki veya hayvan tüm karmaşık canlılar aynı temel yapı taşını paylaşıyor. İlkel Dünya'nın okyanusunda bir yerde bunun sadece bir kez yaşandığına eminiz.
Because it's not just only the patrons arriving in style, and then it looks like a funeral. No?
Sadece patronlar öyle gelirse burası cenaze gibi görünür.
That it's completely sexual and I only like you for your big, stupid penis?
Olayın tamamen cinsel olduğunu mu? Ve de seni sadece büyük şapşal penisin için sevdiğimi mi?
It was the only dish my mother knew how to cook, and when I eat it, I feel as though I am once again inside her womb.
Annemin pişirmeyi bildiği tek yemek ve onu yediğim zaman sanki tekrar annemin karnındaymışım gibi hissederim.
This was my only means of disabling his hold on me, and it failed.
Bu ona karşı elimde olan tek şeydi, ve başarısız olduk.
It's only a small sample, but we have colleagues at the FBI who would be more than willing to take a look, and if they were to shut you down for just one day... how much might you lose?
Bu sadece küçük bir örnek ama FBI'daki iş arkadaşlarımız bakmaya istekli olacaktır. Ve eğer sizi bir günlüğüne bile kapatsalar ne kadar para kaybederdiniz?
It's only a matter of time before she compels a doctor, and I don't want her finding out from a stranger, you know?
Zaten bir doktoru etki altına alıp söyletmesi an meselesi. Bunu bir yabancıdan duymasını istemiyorum anlıyor musun?
He's only been gone a day and already it looks like nobody's been in here for years.
Zavallı ihtiyar. Sadece bir gündür yok ve burası şimdiden kimsenin uğramadığı virane haline geldi.
You got to repot it during the peak growing season, which is between June and July, but you can only use a clay pot.
Büyüme döneminde saksısını değiştirmen lazım ki bu Haziran ve Temmuz arasında. Sadece kil saksı kullanabilirsin.
I was like, "Mary Ellen, who's the only person you know " who doesn't mess up? " and it's like, me.
Bu işi "batırmayan" tek kişi Mary Ellen oluyor sonra, o da ben oluyorum.
It's only a little, but it might get bigger because the hose, at this time of the year, it's always leaking and bursting, that pipe.
Şu anda küçük ama büyüyebilir. Çünkü yılın bu döneminde o borudan gelen hortumlar hep sızdırır, açılma yapar.
It's the only chance we have to figure out what happened to us, and reverse it.
Bize neler olduğunu anlayıp durumu düzeltebilmek için tek şansımız bu.
- And then it'll only be a matter of time... before there's a full-scale attack.
- Bunu nereden biliyorsunuz? - Ondan sonra geniş çapta bir saldırı düzenlenmesi sadece an meselesi olur.
Four decades of military service, and if I've learned one thing, it's when all is said and done, you're only accountable for one person.
40 yıl orduya verdiğim hizmet bana tek bir şey öğretti o da, her şeyden önemlisi sadece tek kişiye karşı sorumlu olduğundur.
And it's only a few years before the manta rays will be wiped out.
Manta vatozlarının neslinin tükenmesine sadece bir kaç yıl kaldı.
I only have three more months with you, and then you're 2,000 miles away, and it's dorm life and frat parties, and I'll seem boring by comparison.
Seninle yalnızca 3 ay daha geçireceğim sonra 2000 mil uzakta yurt hayatında ve erkek öğrenci birliklerinde olacaksın. Ben de sana sıkıcı gelmeye başlayacağım.
Not only as it's shown in Christianity and Judaism... but in Islam as well.
Sadece Hristiyanlık'ın ya da Musevilik'in değil İslam'ınkini de yansıtır.
And it's only a matter of time before I snap again.
Yine kafayı yemem an meselesi.
I think it is only right and proper that I refer this up to the Foreign Secretary.
Dost bir ülke söz konusuyken sanırım bunu Dışişlerine danışmam en sağlıklısı olacaktır.
And in the entire world, you are the only person who cares that it's housed in a perfect cube.
Ve nedense bütün dünyada sadece tek bir kişi.. .. o mükemmel küp tasarımla ilgileniyor.
It's only been a couple of days, and that's not a big accomplishment.
Ve sadece birkaç gün oldu ve bu büyük bir başarı değil.
It's good that someone is interested in my brain and not only in my body.
İyi biri olduğuna ilgilenen benim eşim, ve sadece vücudumda, bedenim - Hadi David, seni kabul etti.büyüleyici,
I want to ask you something. And you're gonna say, "oh, it's too soon." "I don't really know him well enough, we've only been out a couple times."
Sana sormak istediğim bir şey var ama "Henüz çok erken ve" "onu yeterince iyi tanımıyorum yalnızca birkaç defa görüştük." diyeceksin.
It's not only risky, but it's fiscally irresponsible... and doesn't make any sense, whatsoever.
Hem riskli hem de mali anlamda sorumsuzca bir hamle olur. Ayrıca elle tutulur hiçbir yanı yok.
But this would leave Ireland as the only country in the developed world without a publicly-owned forest. And it isn't even as though it's going to get rich out of it.
Ancak bu İrlanda'yı gelişmiş dünyada kamuya ait ormanı olmayan tek ülke olarak bırakacaktır ve bunun dışında bile zengin olacakmış gibi değil.
That's the only way I can say it ; it's everybody doing what they should do, and this is it!
Başka ne denir bilmiyorum. Herkes üstüne düşeni yapıyor. - Hepsi bu!
It's unprecedented for an aunt and uncle to sue for the custody of their niece when the biological father is not only alive and well.
Bir eniştenin, yeğeninin velayeti için dava açması pek alışagelmiş şey değil. Hem de biyolojik baba hayatta ve sağlıklı olmasının yanı sıra, ünlü bir yazarsa.
Well, maybe it's not a big deal to you, but she's my only sister, and we never go visit her.
Senin için olmayabilir ama o benim tek kız kardeşim ve onu hiç ziyaret etmiyoruz.
Well, your office is a bit of a mess, but it would appear the only items missing are his watch and wallet.
Şey, ofisin dağılmış durumda ama görünüşe göre kaybolan şeyler sadece onun cüzdanı ve saati.
..way more rock and roll than Liam Gallagher, ..it's the one, the only... Amy Winehouse!
ŞUBAT 2007 BRIT ÖDÜLLERİ... Liam Gallagher'dan çok daha rock'n roll, rakipsiz Amy Winehouse!
No, I only like cycling when it's combined with running and swimming.
Ben bisikleti yüzme ve koşuyla birlikteyken severim
It's only gonna take a second and it's very important.
Bu sadece bir saniyeni alacak ve çok önemli. Millet...
Mr. Massey will only be five more minutes, and then it's you.
Bay Massey'e sadece beş dakika daha lazım.
It s only bread and bit of broth. Ta.
- Ekmekle biraz et suyu çorbası getirdim.
But it's a track and report mission only.
- Ama bu sadece takip ve rapor etme görevi olacak.
You know, that's the only ball I have, and I didn't expect you to hit it that far.
Şey, elimdeki tek top oydu ve bu kadar uzağa atmanı beklemiyordum.
- It's only rock and roll, babe.
- Rock and roll, hayatım.
It's only water and...
- İçinde sadece su ve- -
And when it does, it's only a matter of time before the gangrene sets in.
ve koptuğunda, kangren olması an meselesi.
This inhuman system of exploitation will change, but only if we force it to change, and force it together.
Bu insanlık dışı istismar sistemi değişecek ama bu ancak biz onları buna zorlarsak ve birlikte zorlarsak olacak.
Over half a million hits, and it's only been up one day.
500 binden fazla hit almış ve çıkalı sadece bir gün olmuş.
and it's getting worse 25
and it's weird 29
and it's okay 46
and it's beautiful 32
and it's gone 41
and it's done 39
and it's your fault 41
and it's all because of you 31
and it's 505
and it's not fair 37
and it's weird 29
and it's okay 46
and it's beautiful 32
and it's gone 41
and it's done 39
and it's your fault 41
and it's all because of you 31
and it's 505
and it's not fair 37