Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ B ] / Big deal

Big deal перевод на турецкий

12,498 параллельный перевод
Every time you have sex it's a big deal.
Her seks yapışın büyük bir olaydır.
And I didn't appreciate what a big deal it was at the time, but Sharon taking me in, that might be the difference between what happened to Alice and what happened to me.
O zamanlar ne büyük bir nimet olduğunu anlamasam da Sharon'ın beni evine alması hayatımın Alice'inkinden çok daha farklı bir yere gitmesine neden oldu.
Uh, big deal.
Abartılacak bir şey değil.
I don't understand why interviewing Slider was such a big deal.
Kaypak'la röportaj yapmamı niye büyütüyorsunuz anlamadım.
It's no big deal.
Sorun değil.
You said it wasn't a big deal.
Büyütmeye gerek yok dedin.
It's not a big deal.
Büyütmeye gerek yok.
No big deal. Truth battle accepted okay?
Doğruluk savaşı isteği kabul edildi.
It's a big deal.
Büyük bir olay.
Why's it such a big deal?
Niye bu kadar büyütülüyor?
It's no big deal.
Takma kafana.
Thank you for today. Everyone was really happy. That's no big deal.
Annen gibi yaşayıp sana geri dönerse onu kabul eder misin?
Big deal, town this size.
Böyle bir kasaba için büyük bir mesele.
What's the big deal?
Bu kadar önemli olan ne?
What's the big deal?
Niye bu kadar önemli ki?
I found somebody going through my recycling bin last week. Big deal.
- Geçen hafta biri çöpümü kurcalıyordu.
You know, it's not a big deal.
Biliyorsun bu büyük bir anlaşma değil.
You could still use the manpower, Mr. Six few cuts ain't no big deal.
Hala insan gücü kullanabilirsiniz, Bay Six. Birkaç kesikten birşey olmaz.
Big deal.
Ne kadarda önemli.
It's no big deal.
Büyütülecek bir şey değil.
Oh. I cut myself getting out of those zip ties. No big deal.
Düğümden kurtulmak için kendimi kestim ama sorun değil.
Yeah, it's not a big deal to you guys'cause you dumped her on me.
Evet, sizin için zor değil çünkü Sue'yu bana bırakıyorsunuz.
Don't make a fuss. It's not a big deal.
- Abartmaya gerek yok canım.
It's a big deal. - You got it.
- Evet, önemli bir şey.
It's no big deal.
Problem olmaz.
Then Michael blew all that by spending a wild night at Sultry Dolls, throwing around ransom money like it was no big deal.
Sonra Michael Ateşli Bebekler'deki çılgın gecesinde her şeyi batırdı. Sanki önemsiz bir şeymiş gibi fidye parasını saçıp savurdu.
Life like that would be no big deal.
Hayat dediğin nedir ki?
- This is a big deal.
- Büyük iş.
Darren Cross. He's a big deal.
- Darren Cross önemli biri.
But before he was a big deal, he was my assistant.
- İyi de öyle olmadan önce yardımcımdı.
I have a laser guy. He started out small in Austin, but now he's a big deal.
Austin'de küçükten başladı, ama şimdi önemli biri.
Honestly, being fatherless was never a big deal for me, and... then the other day, I came across a BuzzFeed listicle called "28 Reasons Why Having a Dad Is the Best,"
Doğrusunu söylemek gerekirse babasız kalmak pek bana sıkıntı yaratmadı, fakat... Ertesi gün BuzzFeed dergisinde... "Bir Babaya Sahip Olmanın 28 İyi Nedeni" diye bir şey gördüm.
I don't see what the big deal is, okay?
Bu kadar abatılacak ne var anlamıyorum. Tamam mı?
Okay, well, then you know it's not a big deal.
O zaman bunun o kadar da zor olmadığını biliyorsun.
Sous Chef's no big deal.
Yardımcı şeflik o kadar da abartılacak bir şey değil.
Hey, it's no big deal.
Bu kadar dert etmene gerek yok.
Kind of a big deal around here.
Burada biraz havalı biriyim.
Axeman's Jazz Fest is a big deal, Cami.
"Baltalı Adam Festivali" büyük bir olaydır, Cami.
That's a big deal.
Bu önemli bir şey.
It's a big deal he has a friend.
Önemli olan şey bir arkadaşı olması.
- Come on, do that BoJack thing where you make a big deal and everyone laughs, but at the same time we relate, because you're saying the things polite society won't.
- Hadi ama, pireyi deve yaptığın için herkesin sana güldüğü ama toplumun söyleyemediklerini söylediğin için özdeşleştiğimiz BoJack olsana.
It would be fun if you liked me, because I'd prove my parents were wrong to never support me, because I earned the admiration of an authority figure, proving I have intrinsic worth, but it's not a big deal or anything.
Gerçi sevsen eğlenceli olurdu. Ailemin desteklememesinin hata olduğunu ispatlardım. Başka bir otorite figürünün hayranlığını kazandım.
- BoJack, it's not a big deal.
- BoJack, önemli değil.
- What's the big deal? - You don't understand.
- Neden bu kadar önemli?
It's no big deal.
Hiç önemli değil.
It's not that big a deal. I was, I was close by, so...
Yakındaydım.
You really think it wasn't a big fucking deal?
Bunun gerçekten önemsiz birşey olduğunu mu düşünüyorsun?
Ah, no big deal.
- Mühim değil.
It's not that big of a deal.
Zor bir şey değil.
Mara Salvatrucha for the past few months, so, uh, a big-ticket arms deal makes sense.
Büyük bir silah anlaşması mantıklı gelir o yüzden.
Okay. No big deal.
- Tamam.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]