Blinding перевод на турецкий
499 параллельный перевод
Because, from trillions of kilometres away, these small planets get lost in the blinding glare of their star's brightness.
Çünkü trilyonlarca kilometre uzakta, Bu küçük gezegenler yıldızlarının kör edici parlaklıklarında kayboluyor.
I live in a beautiful, blinding, swirling mist.
Görüşü engelleyen, baş döndüren güzel bir sisin içinde yaşıyorum.
Every morning, with the blinding sun with the tempest and the squall when the cold north wind blows, or with the burning hot one that comes from India our friends set out to sea with the fishermen from the island.
Her sabah, göz kamaştıran güneşe sahip, fırtına ve sağanak ile soğuk kuzey rüzgarı esiyor, ya da yanan birileri ile yerliler geliyor bizim dostlar, balıkçılar adadan denize açılıyor.
You shook it and the snow whirled out from nowhere in a blinding storm.
Çalkalarsın ve kar anında, uyarısız köreltici bir fırtınaya dönüşür.
Through the snow and sleet and hail... through the blizzard, through the gale... through the wind and through the rain... over mountain, over plain... through the blinding lightning flash... and the mighty thunder crash... ever faithful, ever true... nothing stops him.
Kar, dolu ve sulusepkeni tipiyi, fırtınayı rüzgar ve yağmuru dağların tepesini, düzlükleri çakıp duran şimşekleri ve göğün gürlemesini aşar gider hep güvenilir, hep doğru hiçbir şey durduramaz onu.
Speak of blinding again and you go with Pablo.
Bir daha bu konuyu açarsan, sen de onunla gidersin!
The lights got brighter, blinding me.
Işıklar parlaklaştı, kör ediyordu.
Such great, blinding brilliance, Mr. Marlowe.
Ne harika, göz kamaştırıcı bir deha bay Marlowe.
Fear bred superstition, blinding his reason.
Korku, insanın aklını kör ederek batıl inançları da doğurmuştur.
That wind of terrible and jealous beauty, that dark fire, that soaring, blinding music.
Azgın bir rüzgâr, kıskanç bir güzeldir, karanlık ateş, havada süzülüp, kör eden müziktir.
It was like you suddenly turned a blinding light... on something that had always been half in shadow.
Gölgede kalmış yarımın karanlığına birden vuran gözleri kör edici bir ışıktı sanki!
It does not surprise me that your beauty was blinding him.
Güzelliğinin onu kör etmesi karşısında hiç şaşırmadım.
It's blinding me.
Beni kör ediyor!
It's blinding me!
Beni kör ediyor.
It was Bithiah who drew a slave child from the Nile, called him son and Prince of Egypt, blinding herself to the truth and the pain of an empty womb.
Bithiah Nil'den bir kölenin çocuğunu çıkardı, ona oğlum ve Mısır Prensi dedi, gerçeğe ve boş bir rahmin acısına gözlerini kapattı.
You're blinding us!
Bizi kör ediyorsun!
Are you crazy? You're blinding me!
Delirdin mi be az kalsın kör edecektin beni!
When it passed over, the whole compartment lighted up with a blinding glare.
Üstümüzden geçtiğinde tüm kabin kör edici bir ışıkla kaplandı.
I'm with a fact the sound is similar, but what about the blinding light?
Seslerin benzediğini kabul ediyorum, ama ya o parlak ışık?
Like a blinding'flash.
Kör edici bir alev gibi.
It's blinding me.
Ve bu beni kör etmişti.
While a light,... a blinding awakening, overwhelms and covers everything in silence,... where we are no more than a dot, increasingly forgotten and distant.
Işık, kör eden bir uyanış her şeyi sessizlikte ezip kaplarken unutulmuş ve uzak bir yerde bir noktadan fazlası değiliz.
What a blinding vision!
Ne göz kamaştırıcı bir görüntü.
Blinding flash.
Büyük patlama.
Your kit's a blinding wonder, lad.
Çantan göz kamaştırıyor.
If we go up, we meet the blinding heart of Poidarac.
Eğer yukarı çıkarsak, Poidarac'ın kör edici kalbiyle karşılaşacağız.
The blinding dark is close now.
Kör edici karanlık kapandı artık.
It's a lie to say the sun is blinding.
Güneşin kör edici olduğunu söylemek yalan olur.
Ready with super-blinding BatpeIlets.
Kör edici Battop'ları hazırla.
And this thing is just blinding me!
Biraz şaşkınım. Ve bu şey gözümü kamaştırıyor!
For the Revolution which burns up everything in blinding brightness will only last as long as a lightning flash.
Sadece bir şimşek çakışı kadar sürecek kör edici bir parlaklıkla her şeyi yakıp yok eden İhtilal'in vakti geldi artık.
It radiates a blinding light, if you're close enough.
Kör edici bir ışık yayıyor, eğer yeterince yakınsan, tabi.
I didn't need to throw the blinding white light at all, Jim.
Kör edici beyaz ışığı vermem gerekmiyordu, Jim.
Those lights, those blinding white lights I can't stand them.
Tüm bu ışıklar, insanı sanki kör ediyor.
Yes! Blinding headaches!
Saf bir sefil haline geldim sayende...
And a blinding left hand.
Ve müthiş bir sol kroşe.
America's a blinding place for nightlife.
Amerika geceleri göz kamaştıran bir yer oluyor.
America's a blinding place.
Göz kamaştıran bir yer Amerika.
Blinding.
Kör etmek.
For Catholics, blinding.
Katolikler için ceza, kör etmek.
When we were in space, we saw a bright, white, blinding light. And then we saw the rim of the Earth melt.
Uzaydayken, parlak, beyaz, kör edici bir ışık gördük ve dünyanın eridiğini gördük.
When we were in space, we saw a bright, white, blinding light...
Uzaydayken, parlak, beyaz, kör edici bir ışık gördük...
And then there was a blinding flash... and I woke up on a stretcher.
Sonra kör edici bir ışık gördüm... ve bir sedyede uyandım.
The sun's blinding...
Güneş parlıyor...
She shone all the brighter to the point of blinding them all
Herkesin gözlerini kör edecek şekilde, en parlak bir şekilde ışıldardı.
Blinding the computer on its own mother ship!
Kendi ana gemisinin bilgisayarını kör etmek!
It's blinding.
Göz alıcı.
I was moved lifted out of my soul, and seemed to see all things in a new and blinding light.
Etkilendim ve ruhum yükseldi, ve her şeyi göz kamaştıran bir ışıkla gördüm.
Mr Kohler, it may be a blinding revelation to you that there are Nazis in Paraguay, but I assure you, it is no news to me.
Bay Kohler, Paraguay'da Naziler olduğunu öğrenmek sizi belki şaşırtmış olabilir, ama emin olun bu benim için yeni bir haber değil.
It becomes a blinding radiance.
Körleştirici bir parlaklığa ulaşır.
They said the glare off Norm was blinding the batters.
Norm'un göz kamaştırıcı parıltısının, vuruş yapan oyuncunun görüşüne engel olduğunu söylediler.