But in перевод на турецкий
157,766 параллельный перевод
I didn't know it at the time what he was thinking, but in hindsight, I'd say it was, "One day, I'm gonna throw Margaret through this window."
O zamanlar ne düşündüğünü bilmiyordum, şimdi geriye baktığımda, "Bir gün, Margaret'i bu camdan aşağı atacağım." diye düşündüğünü söylerdim.
At this age, the transition would be a very difficult one for them... but in a few years, it won't be your decision to make anymore.
Bu yaşta, geçiş dönemi onlar için çok zor olur ama birkaç sene içinde bu kararı vermek size düşmeyecek.
But you'll have the most beautiful new waterfront... with ducks in it, ducks that have babies.
O bir koku! Ama yepyeni ve güzel bir rıhtım olacak. Ördekler de olacak.
Okay, but what if you're really just a brain in a vat somewhere in a lab and that was just a bunch of electrical signals to make you think you pinched yourself?
Tamam ama ya aslında bir laboratuvarda, bir varildeki bir beyinsen ve demin kendini cimciklediğini düşünmene sebep olan elektrik sinyalleriyse?
But, well, according to Spinoza, the donkey isn't actually rational because making a choice is a good in itself.
Ama Spinoza'ya göre eşek aslında mantıklı değildir çünkü seçim yapmak iyiliktir.
But she was in town.
Ama şehirdeydi.
Look, I appreciate what you're trying to do, but it's daft you putting your kids lives in danger when I've got a good card right here.
Bak, yapmaya çalıştığın şey çok hoş ama burada sağlam bir kartım varken çocuklarının hayatını... -... riske atman saçma.
I'm trying so hard here to get you to turn yourself in, you know, but I'm gonna need a little effort on your part, Joe, like where did you move your wife's corpse from the closet?
Seni kendine getirebilmek için çok çaba sarf ediyorum ama Joe senin de çaba sarf edip karının cesedini bölmeden alıp nereye götürdüğünü söylemelisin.
Forensics is still checking the items in the cigar box for prints, but we have been able to identify the women they belong to.
Adli tıp hala sigara kutusundaki izleri kontrol ediyor bu sayede hangi kadına ait olduğunu anlayabileceğiz.
I mean, one nail in the head could be a financial dispute. But the bonus 13 nails?
Bir çivi olsa borç sorunu derdik ama diğer 13 çivi?
I understand your client's income isn't ideal for paying sex workers in cash, but sound decision making isn't exactly his strong suit, is it?
Müşterinin maaşının seks işçilerine nakit ödeyecek kadar iyi olmadığını anlıyorum ama sağlam kararlar verebilen birisi değil, değil mi?
But you and Macy are persons of interest in this case because Macy was having an affair with Jamie.
Macy, Jamie ile ilişki yaşadığı için bu davada sen de şüpheli oldun.
Now I go back to look for it, but it's not there because you, you've got it in your house.
Ayakkabımı aramaya gidiyorum ama bulamıyorum çünkü sen evine aldın.
Uh, by all accounts, she was quite the catch, but the man in the song wouldn't marry her because he loved the sea so much that he couldn't be away from it.
Söylentilere göre kız tam evlenilecek kadınmış fakat şarkıdaki adam onunla evlenmemiş çünkü denizi o kadar çok severmiş ki uzak kalamamış.
And, Cabe, you said only a handful of people watched Patel's ad, but guess what- - it made it to Denmark.
- Ve Cabe Patel'in reklam filmini bir avuç insan izledi demişti ama bil bakalım ne oldu Danimarka'ya kadar gitmiş.
But with drugs, bodies end up in the desert.
Ama uyuşturucuyla, bedenler çöle dönüyor.
I was about to engage a masterful attack, the Bishop's Gambit, but then Walter sneezed on my knight.
Ustaca bir saldırı yapmak üzereydim Fil'in Fedası ama Walter atımın üstüne hapşırdı.
She's in pool one, but we're both in pool two.
Grup birde, ama biz grup ikideyiz.
But I just got you back in my life.
Ama seni daha yeni buldum.
And I hate to do this, but regulation says I need to cuff you to bring you in.
Ve bunu yapmaktan nefret ediyorum ama yasaya göre içeri almam için... -... seni kelepçelemem lazım.
You're right, but what would be the fun in that?
Haklısın, ama bunun nesi eğlenceli olurdu ki?
I mean, Regina may have charged in to save Robin the Hero's life, but me?
Yani, Regina Kahraman Robin'i... kurtarmak için harekete geçebilirdi. Ama benim için yapar mı?
Regina, I know you want to believe in her, but not everyone is redeemable.
Ona inanmak istediğini biliyorum Regina... ama herkes bağışlanabilir değildir.
But, for the first time in... well, forever... I'm okay with that.
Ama şimdiye kadar... ilk defa... bu benim için sorun değil.
Sorry to commandeer your vessel, Captain, but I'm afraid for what I have planned, you can't be in Storybrooke.
Gemine el koyduğum için üzgünüm Kaptan... ama korkarım planladığım şey için... Storybrooke'da olmaman gerekiyor.
Maybe it's just teenage stuff, but sometimes I just- - I get the feeling that maybe everything's not all right in Paige Land.
Belki ergenliktendir ama bazen Paige'in Dünyası'nda her şey yolunda değilmiş gibi bir hisse kapılıyorum.
I don't think you'd ever tell him straight out, but you might end up saying something or acting in a way that would draw suspicion, and we can't risk that, Paige.
Doğrudan doğruya söyleyeceğini sanmıyorum ama şüphe çekebilecek bir şey diyebilirsin ya da davranışta bulunabilirsin, bu riske giremeyiz Paige.
But they were all so proud of themselves that they took in a boat person.
Ama aynı zamanda, bir mülteciyi evlerine aldıkları için kendileriyle gurur duyuyorlardı.
We've disagreed about how to run the Burov operation in the past, but you were right.
Burov operasyonunu nasıl yürüteceğimiz konusunda fikir ayrılığına düşmüştük ama siz haklı çıktınız.
He said he understood, but it's the CIA.
- Anladığını ama CIA'in meselesi olduğunu.
Th-there's no money in here, but... here.
Burada para yok ama alın.
Now, I know it's a little unusual in the middle of the school year, but we've got his attention now. We don't want to lose it.
Eğitim yılının ortasında sınıf yükseltmek alışılmadık bir şey, biliyorum ama çocuğun dikkatini çekmişken kaybetmek istemiyorum.
But if there was a grain that could resist pests, drought, fungi, the poorest people in the world could feed themselves- - even in third-world countries or under the worst dictatorships.
Ama haşarata, susuzluğa mantarlara dayanabilecek bir tahıl elde edilirse dünyanın en yoksul insanları karınlarını doyurabilecek, üçüncü dünya ülkelerinde ya da en kötü diktatörlüklerin altında yaşasalar bile.
But it would make food supplies cheap and reliable around the world everywhere- - in Africa, Asia, places where people suffer through cycles of famine.
Ama gıda kaynaklarını dünyadaki her yerde daha ucuz ve güvenilir yapacaktır. Afrika'da, Asya'da yıllar boyu açlık sürecinden geçen insanların yaşadığı yerlerde.
I like to say Mary Kay can't change your genes- - not that you gals need any help in that department- - but our rich, creamy foundation will seal in moisture and keep your skin silky, smooth, and sassy.
Hep şöyle derim, Mary Kay genlerinizi değiştiremese de gerçi siz hanımların o konuda bir yardıma ihtiyacınız yok ama zengin ve kremli fondötenimiz nemi hapsederek cildinizin ipek gibi pürüzsüz ve canlı görünmesini sağlar.
But I know that nothing in my life made me feel as good as getting baptized.
Ama hayatım boyunca hiçbir şeyin vaftiz edilmem kadar iyi hissettirmediğini biliyorum.
But everybody is in it together.
Ama herkes ortak.
And realizing it leads to empathy, but empathy leads us to help others, to make sacrifices in our own life for the benefit of someone else.
Bunun farkına varmak empatiyi empati de başkalarına yardımcı olmamızı başkaları uğruna kendi hayatımızda fedakârlıklar yapmamızı sağlar.
It's not absolutely conclusive yet, but they just translated an intercept from Thailand showing travel for a group of known KGB officers coming in and out of the country at the same time Gaad was murdered.
Henüz kesin değil ama Tayland'dan gelen bir sinyali yeni çevirdiler. Bilinen KGB ajanlarından bir grubun Gaad'ın öldürüldüğü sıralarda ülkeye girip çıktıklarını gösteriyor.
The point is when you're walking in the dark you don't know the answer, but you have an instinct for how to move forward.
Olay şu, karanlıkta yürürken cevabını bilmesen de nasıl ilerleyeceğine dair bir içgüdün vardır.
But they transport a lot of other things in the diplomatic pouch, too.
Ama diplomatik çantada taşıdıkları daha bir çok şey var.
When you're walking in the dark you don't know the answer, but you have an instinct for how to move forward.
Karanlıkta yürürken cevabını bilmesen de nasıl ilerleyeceğine dair bir içgüdün vardır.
But we just started talking about Claire Louise, growing up seeing more of the world, speaking Spanish...
Claire Louise'in dünyayı görerek büyümesiyle ilgili konuştuk. İspanyolca konuşması falan.
But... maybe she wanted to see us read them right in front of her.
Ama onun önündeyken okuduğumuzu görmek istemiştir belki.
You are the greatest kid in the world, but I have to think of you like you could be a spy.
Dünyanın en harika çocuğusun sen ama senin bile casus olabileceğini düşünmem gerekiyor.
Pretty much every road in the area, so I am sorry to say, folks, but you're all stuck here.
Neredeyse bu bölgedeki bütün yolları, bu yüzden üzgünüm ama millet, buraya sıkışıp kaldınız.
- It's economical, but with this kind of foot traffic, you're gonna see substantial smashing and matting in less than five years.
- Ekonomiktir,... ama bu tür çok kişinin yürüdüğü yerlerde,... beş yıldan da az sürede parçalandığını ve... o kadar dayandığını görürsün.
I say, "I'd like to do an invulnerable impersonation of my mother", but I don't wanna do it in front of a sports bar, where the Raisin Bran Bowl is playing "and nobody's listening."
Annemin çetin versiyonunun taklidini yapmak isterim ama televizyonda Amerikan futbolu varken ve kimse dinlemezken bir spor barında yapmak istemiyorum, derim.
But there's always one strawberry toaster pastry left in the hallway vending machine.
Ama koridordaki otomatta her zaman bir tane çilekli hamur işi vardır.
I'm not, but I do have a million in cash in case something goes down.
Ben değilim ama bir şey olursa diye nakit bir milyon dolarım var.
I know... I bought this already, because it's my own merch, but wouldn't I be interested in having a little more?
Biliyorum, bunu ben zaten aldım çünkü kendi ürünüm ama biraz daha almak istemez miydim?
but in the end 317
but in order to do that 29
but in my defense 43
but instead 336
but in a good way 48
but in the meantime 283
but in time 33
but in my experience 31
but interesting 19
but in fact 88
but in order to do that 29
but in my defense 43
but instead 336
but in a good way 48
but in the meantime 283
but in time 33
but in my experience 31
but interesting 19
but in fact 88