But in fact перевод на турецкий
1,665 параллельный перевод
But in fact, the lines overlaid on the tracks... are the same size at both ends.
Oysa alttaki çizgiler demir çizgiler demiryolunun arasında kalmış gibidir. Ancak gerçekte görülen her çizgi grubu diğeriyle aynı boydadır.
But in fact working together, they fine tune the Earth's temperature by controlling the amount of carbon dioxide in the atmosphere.
Ama aslında birlikte çalışarak Dünya'nın ısı derecesine ince ayar veriyorlar. Atmosferdeki karbondioksit miktarını kontrol altında tutuyorlar.
But in fact troops simply made it up, or even shot civilians to fulfil their performance targets.
Aslında birlikler sallama rakamlar üretiyordu. Hatta performans hedeflerine ulaşmak için öldürdükleri sivilleri de hesaba katıyorlardı.
But in fact we lose the fight before the first shot. Not it was this way, Tallis?
Ama ilk kurşunda kaybedeceğimizi biliyorduk di mi Tallis?
They act like tough guys, but in fact they're soft-hearted.
Sıkı görünmeye çalışıyorlar. Ama aslında çok yumuşak kalpliler.
But in fact he's getting them to keep watch on me.
Ama aslında gözlerini üzerimden ayırmamaları için kocam gönderdi.
"Forcing a mistrial may seem of little benefit to either side, " but in fact, it can be a boon to the defense.
" Davanın usülden reddini istemek her iki taraf için de yararsız gibi gözükse de savunma için bir lütuf gibi olabilir.
Okay, yeah, but you were more upset over the fact that I didn't stop him from going in the first place.
- Tamam evet ama onu durdurmadığım gerçeğine daha çok üzülmüştün.
I'm sure there could be any number of things, but i'm gonna start with the fact that you don't know anything about where sydney drake is.
Eminim birçok şey vardır ama ben Sydney Drake'in nerde olduğu hakkında hiçbirşey bilmediğinle başlayacağım.
In fact, i can't do what you do, but i still shout it from the rooftops.
Senin yaptıklarını yapamıyorum ama gene de tüm dünyaya haykırıyorum.
It's a sad fact, but half of all marriages end in divorce.
Üzücü bir gerçek ama evliliklerin yarısı boşanmayla sonuçlanıyor.
You sampled every bodily fluid, peeked in her brain, violated a cadaver's privacy, dug up a body, but missed the fact that she was still seeing things that weren't there.
Bütün vücut sıvılarını test ettiniz, beynine baktınız, mezardan çıkartarak bir cesedin mahremiyetine zarar verdiniz, ama hâlâ orada olmayan şeyleri gördüğü gerçeğini gözden kaçırdınız.
But, in fact, what we've learned is that planets around other stars... are remarkably different from the representatives... we have around our Sun.
Fakat gerçekten, bu yıldızların etrafında dönen gezegenlerden öğrendiğimiz bilgiler Güneş'imiz etrafında dönen gezegenlerden dikkat çekecek kadar farklı bilgilerdir.
In fact, we call it ice, even though it's not cold... because the water molecules... will be arranged in a structure like ice... but only due to its high pressure.
Biz buna "buz" diyoruz ama soğuk değil. Çünkü su molekülleri, buzun moleküler yapısı gibi düzenlenmiş biçimdedir. Fakat bu "buz" sadece basınç altında oluşuyor.
But beneath Eugene's headgear thrived an active imagination and a useful gift for aeronautical model building, as well as the hope that someone might not dislike him for the simple fact that he was different.
Ama Eugene'in başlığının altında etkin bir hayal gücü ve yararlı bir havacılık modeli yapma yeteneği yanında birisinin sırf kendisinin de farklı olmasından dolayı onu beğenmemezlik etmeyeceği umudu vardı.
Victor Narramore didn't see who killed him, but he did see how he was killed, and he was, in fact, killed with kindness.
... Victor Narramore onu kimin öldürdüğünü görmemişti. ... ama nasıl öldürüldüğünü görmüştü. Ve o, aslında, "iyilik" ile öldürülmüştü.
- But doesn't change the fact that you were in Philadelphia when Ray was murdered.
- Ama bu, Ray öldüğünde Philadelphia'da olduğun gerçeğini değiştirmiyor.
We may take it for granted that snow and ice are very much part of our world and that glaciers and ice sheets seem to be a permanent feature of the landscape but, in fact, nothing could be further from the truth.
Kar ve buzun dünyamızın ayrılmaz bir parçası olması gerektiğini zannedebiliriz. Buzullar ve buz örtüleri Yeryüzü'nün kalıcı şekilleri gibi görünebilir. Ama kimse gerçeklerden kaçamaz.
It's astonishing enough to think that the Mediterranean evaporated once, but, in fact, this sea has come and gone many times in the last few million years.
Akdeniz'in bir zamanlar tamamen buharlaştığını düşünmek yeterince şaşırtıcı ama aslında bu deniz son birkaç milyon yıl boyunca defalarca kuruyup tekrar geri gelmiş.
Each one of their entries consists of only a few sentences at best and only refer to the Christus or the Christ, which in fact is not name but a title.
Her birinin, bu konu hakkında yazdıkları en fazla birkaç cümleden ibarettir ve yazılar "Christus" ya da "Christ" hakkında yazılmıştır, ki bunlar aslında isim değil unvandır.
Look, I don't know where you came from, but if you have any interest in staying alive in the O.Z.., you better get one fact straight real fast.
Bak, nereden geldiğini bilmiyorum, ama eğer O.Z.'de canlı kalma gibi bir niyetin varsa, bir gerçeği çok hızlı şekilde anlamalısın.
But then I realized that, in fact, this page is covered by a transparent image map.
70 lerin güreşlerini seyrederek harcayabilirdim. Ama sonra anladım ki, gerçekte, bu sayfa saydam bir resim haritası ile kaplıydı.
But I tell you that in fact they took advantage
Evet, koreli bir çiftle oynadık. Benim satışlara iyi gelecek çünkü alışverişten konuştuk
I know it wasn't easy for you to break it off with him, Mother but take comfort in the fact that you did the right thing.
Anne, biliyorum ondan ayrilmak kolay olmayacak ama senin rahatin için en iyisini yaptin.
In fact, given the odds, it's probably more likely. But you weren't.
Aslına bakarsan, bunun olma ihtimali daha yüksek.
But the fact was Simon was the best in the business, and everyone knew it.
Fakat gerçek şu ki, Simon habercilik işinde en iyisiydi ve herkes de bunu bilirdi.
- But... this underscores - Order, order. the fact that I'm in no way responsible for anything that may have happened in the Emporium today.
Ama şunu belirteyim bugün Dükkân'da her ne yaşandıysa benim, olanlarla hiçbir alâkam olamaz.
That's what she says, but in actual fact, she doesn't really have a black girl's ass.
O da aynı şeyi söyler ama gerçek şu ki poposu, zenci poposuna benzemiyor.
Well, it's a bit like an opera, but in actual fact, it's a rock opera.
Biraz operaya benziyor, ama aslında rock opera. Bu anlamda da modern bir müzik.
In fact, I don't know if it's the drugs, but you've been wrong about most of these weapons.
Aslında, uyuşturucudan mı yoksa içkiden mi bilemiyorum, Ama bu silahlar hakkında çoğunlukla yanıldın.
But I'm interested in how the father could be, in fact, a portrait of you.
Acaba senin betimlemene göre bir baba nasıI olmalı?
Not it is wise to confront the one enemy in such a state, Tallis, but in fact, we don't have any option.
.. başka da şansımız yok.
But then there's junkies where all the horrible places they've been, all the horrible shit they've done, the fact that they come back from it makes them better people than if they'd never used in the first place.
Ama bazı bağımlılarsa bütün o kötülüklerden kötü yerlerden gelmelerine rağmen onları kullanmadan önceki insandan çok daha iyi bir insan oluyorlar.
But, in fact, I will be very good, and that will be very interesting for me.
Ama, aslında, ben çok iyi olacağım ve bu da benim için çok ilginç olacak.
You didn't, but you did want to hang the woman who'd left you for another man, and the fact that it entailed killing a woman who'd been like a mother to you didn't seem to worry you in the least.
İstemediniz, ama sizi bir başka erkek için terk eden kadını astırmak istediniz. Bu amacın, size anneniz gibi davranan bir kadını da öldürmenizi içermesi sizin için hiç önemli değildi.
But you see, like so many murderers, you thought you were being so clever, when, in fact, you were being really rather stupid.
Ama katillerin çoğu gibi sen de kendini çok zeki sandın, ama gerçekte budalalıktı yaptığın.
In fact, I will reserve a center table, sit here with you, hold your hand while you write or chase cock, whatever it is you do. But I can't let you leave with Lloyd. I'm sorry.
Aslında, burda bir ana masa kiralayacağım, seninle oturacağım, elini tutacağım ya da sen yazarken aletinle ilgileneceğim ama burdan Lloyd ile çıkama izin veremem.
She was told he was Arthur Hunt, an under-gardener who died when she was a baby, but, in fact, she was born the wrong side of the blanket.
Hepimiz çok üzüntülüyüz.
But in fact you wheeled him to Michael's room where Verity lay, and then...
- Nerede o? - Öldü ve gömüldü?
Guffey was in your house, but probably after the fact.
Guffey evinizdeymiş, ama büyük ihtimalle, eve olay olduktan sonra girmiş.
It is my belief, these men in fact are not rebels, but common thieves.
Bana göre, bu adamlar aslında isyancı değil, sıradan hırsızlar.
But he was very careful with money, extremely mean, in fact.
Ama para konusunda çok dikkatliydi hatta çok cimriydi.
In fact, we didn't find just one specimen but a chamber of bones belonging to at least seven individuals.
Hatta, tek bir tür bulmakla kalmadık, en az 7 farklı bireye ait bir kemik yığını bulduk.
she would never be going to any dances anywhere for all of eternity, because Wyatt Forrester had not invited her to the Spring Fling, but was, in fact, rumored to be going with her most hated enemy, Crystal Beckman instead.
Cumartesi gecesi, okulundaki büyük dansa gitmeyeceğini ama bundan sonra da sonsuza dek hiçbir yere, hiçbir dansa gitmeyeceğini, çünkü Wyatt Forrester'ın onu bahar şenliğine davet etmediğini ama işin aslı onun yerine en nefret ettiği düşmanı Crystal Beckman ile gideceğine dair söylentiler olduğunu.
Despite the fact that this board has done nothing, but get in my way.
Buna rağmen yönetim kurulunun tek yaptığı, bana engel olmak.
Look, I don't know where you came from, but if you have any interest in staying alive in the O.Z.., you better get one fact straight real fast.
Bak, senin nereden geldiğini bilmiyorum, ama O.Z.'de sağ kalmak gibi bir amacın varsa, bir gerçeği çok çabuk öğrensen iyi olur.
You can believe in black serial killers or not, But the fact is they do exist. And it's only a matter of time before he kills another girl.
Siz siyahi seri katiller olduğuna inanmasanız bile bu bir gerçek ve bir kızı daha öldürmesi an meselesi.
you, in fact... but what if you got conked on the head and ran off with a pirate?
sen, aslında... ama ya bir korsan senin aklını başından alırsa ve beraber kaçarsanız?
Summer says she's not worried. But I can tell she is, which is why I dug into the archives and came up with evidence that we are, in fact, destined to be together.
Summer da meraklanmadığını söyledi, fakat öyle olduğunu söyleyebilirim, işte bu yüzden arşivlere daldım ve aslında beraber olmamız gerektiğini gösteren bir kanıt buldum.
And 15 years from now when he's trapped in a loveless marriage and I've become a cold, hard ice queen for whom love is but a distant memory it will come down to the fact that on this day, which happens to be my birthday you obeyed the letter of the law at the expense of simple human charity.
... ve ben de soğuk, taş gibi bir aşkı unutmuş bir kraliçe oldum mu sebebi tesadüfen doğum günüm olan bu sabaha gelecek basit bir insani iyilik yerine yasalara uyduğun için.
But Eric is right as well, because me calling you cute might actually make you think that I look at you as a sex object, when in fact, I see you as one of the smartest, most interesting women I have ever met.
Tamamen. Ama Eric de haklı çünkü sana tatlı demem sena, benim seni bir sex objesi olarak gördüğümü düşündürebilirdi, ama aslında ben seni şu ana kadar tanıştığım en zeki, en ilginç kadın olarak görüyorum
but in the end 317
but in order to do that 29
but in my defense 43
but instead 336
but in the meantime 283
but in a good way 48
but in time 33
but in 118
but in my experience 31
but inside 47
but in order to do that 29
but in my defense 43
but instead 336
but in the meantime 283
but in a good way 48
but in time 33
but in 118
but in my experience 31
but inside 47