Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ C ] / Chicken little

Chicken little перевод на турецкий

329 параллельный перевод
Hey, Chicken Little!
Hey Felaket Tellalı!
You ever heard of Chicken Little?
Sen Küçük Horoz'u duydun mu?
[Laughing, sighing] I tell you, chicken little, you're my kind of poultry.
Dediğim gibi Küçük Tavuk, sen kümes hayvanlarının en naziğisin.
Today, a belated apology to the much-maligned Chicken Little.
Bugün, uzun zamandır kötülenen Küçük Tavuk'a bir özrümüz var.
In this context, it's obvious Chicken Little represents the sane vision... and that Homo sapiens'motto, "Let's go shopping"... is the cry of the true lunatic.
Bu bağlamda, açıktır ki, Küçük Tavuk aklı başında görüşü temsil ediyor... Homo sapiens "in düsturu olan" Haydi alış verişe çıkalım " ise... bir delinin feryadı oluyor.
Chicken or no chicken, the Little Fellow looks appetizing to Big Jim.
Tavuk olsun olmasın, Little Fellow, Big Jim'e çok lezzetli görünüyordu.
Well, we have a couple of acres... and there'll be a little windmill, and a little shack on it, and a chicken run.
Bir kaç dönümlük yer işte. Bir yel değirmeni var. İçinde bir göz oda.
They came in all shapes and sizes, from little, crawling horrors about the size of a chicken to hundred-ton nightmares.
Türlü şekil ve boyutlardaydılar, bir tavuk boyutundaki korkunç ufak sürüngenlerden... yüz tonluk kabuslara kadar.
And tomorrow, if she has an appetite a little chicken broth, but no tinned food.
Yarın iştahı açılırsa tavuk çorbası verin.
That's my little chicken!
İşte benim küçük kız!
A little chicken-hearted?
Ödleğin teki misin yoksa?
It's a little late now to chicken out.
Korkup ayrılmak için geç artık.
A little chicken!
- Küçük bir piliç!
My little chicken.
Pilicim benim!
- Well... maybe we do have chicken a little too often.
- Belki de dediğin gibi biraz sık tavuk yedik.
I have two baked Virginia hams one huge turkey, fried chicken, cold sliced pork and plenty of barbecued spareribs, and all kinds of little knickknacks like, oh, pickled onions and olives and radishes.
İki tane Virginia usulü fırında domuz,.. ... devasa bir hindi, kızarmış tavuk, dilimlenmiş söğüş domuz,.. ... bir dolu mangal pirzola, bir sürü de garnitür olacak.
A little more chicken?
Biraz daha tavuk alır mısınız?
What are you doing, my little chicken?
Ne yapıyorsun, benim minik pilicim?
My darling, my little chicken.
Aşkım, benim küçük pilicim.
A roasted chicken, a leg of lamb smothered with onions... a Yankee pot roast with lots of brown gravy and little baby baked potatoes.
Kızarmış tavuk, soğanla kaplanmış kuzu budu bol kahverengi soslu sebzeli etli güveç ve fırında pişirilmiş küçük patatesler gibi.
"If you've got a little chicken, share it with your baby, at the hop, hop, hop."
"If you've got a little chicken, share it with your baby, at the hop, hop, hop."
That big rooster turned out to be nothing but a little bitty chicken.
Koca horoz, aslında ufacık minicik bir tavuktan başka birşey değil.
My little chicken's going to be in the show today, Cotton- - me and some nice juicy plump chickens.
Bugünkü şovda ufak tavuğum olacak, Cotton- - ben ve birkaç sulu ve tıknaz tavuklar.
My little chicken.
Benim küçük tavuğum.
She's just like that little white speck on top of old chicken shit!
Tavuk bokunun üzerindeki beyaz seyIer gibi!
My poor little chicken!
Zavallı küçük tavuklarım!
My poor little chicken!
Zavallılarım!
Move your little chicken asses out.
Kaybolun.
He called you a little piece of chicken.
Sana, küçük tavuk, dedi.
Chicken manure is stronger than cow manure, if I put down just a little, the ground won't freeze.
Tavuk gübresi inek gübresinden daha kuvvetli. Birazcık koyarsam toprak donmaz.
And ten years on Devil's Island ain't exactly the chicken's feed, either... my greedy little yellow pimp.
on yıl sonra tüm tavukların sahibi olabilir Benim açgözlü küçük sarı pezevengim.
I want you to try to chase this little chicken.
Bu küçük tavuğu kovalamanı istiyorum.
Can't you catch a little chicken?
Küçük bir tavuğu bile yakalayamıyor musun?
These little white sandwiches... are your mother's recipe for chicken tuna.
Bu sandöviçler annenin tavuk ve ton balığı tarifiyle yapıldı.
Let's play a little chicken with the farmer here.
Şu çiftçiyle arabaları kapıştıralım.
I knew he was a little chicken.
Küçük bir tavuk olduğunu biliyordum.
- He said to tell you. - Too much noise, little chicken?
- Çok fazla gürültü mü küçük tavuk?
- You're a chicken-shit little wimp.
- Sen korkudan altına sıçmış korkak bir tavuksun.
Nothing but a little chicken.
Küçük, korkak bir tavuksun.
Here you go. This is the chicken and just a little pancake to go.
Tavuk ve yanında biraz krep var.
Chicken was a little greasy, wasn't it?
Tavuklar biraz yağlıydı, değil mi?
You'll eat meat and chicken, but get a little blood on your hands -
Kırmızı et ve tavuk yersiniz, ama elinize birazcık kan bulaşsın...
Got a little shack on it, and a chicken run.
Bir baraka ve üstü açık bir kümes.
That little white speck is chicken shit, too.
Kafandaki şapka da işte öyle bir nokta.
She's a nice little chicken.
O küçük, tatlı bir piliç.
I'll drop you in that vat of defrost and fry you like a chicken or with my little pinky, drop your monkey ass...
Seni o buz çözücü teknenin içine atıp tavuk gibi kızartacağım ya da serçe parmağımla o maymun kıçını...
I'm gonna run your little chicken ass in!
Şimdi defol git!
Or I'll put your little chicken ass under the jail!
Seni deliğe tıkacağım.
A little linguine. Chicken. Broccoli and certain spices.
Biraz makarna, tavuk, brokoli ve tabii baharatlar.
My little chicken pot pie.
Benim küçük tavuklu böreğim.
Little tiny streets. Playing chicken with traffic. Your life flashing before you.
Sokaklar daracık trafikle boğuşuyorsun, hayatın gözlerinin önünden geçiyor...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]