Clicking перевод на турецкий
790 параллельный перевод
- And the castanets are clicking...
-... ve kastanyetler tıkırdıyor...
- [Man Whistles ] - [ Gate Clicking]
[Man Whistles ] [ Gate Clicking]
You were clicking beautifully until we released Paul and used the accidental death of the jockey for bait.
Biz Paul'ü bırakana ve jokeyin rastlantısal ölümünü yem olarak kullanana kadar her şey yolunda gidiyordu.
You'll get them back if they don't stop clicking.
Ses kesilmezse geri getiririm, bilesin.
Stop clicking those needles.
Şu iğnelere vurmayı bırak.
Some baseball and a little less heel-clicking is what he needs.
Biraz beyzbol ve daha az disiplin, onun ihtiyacı bu.
Clicking sound is her bracelet on the table.
Bileziğinin masada bıraktığı ses duyuluyor.
Now you're clicking, fan.
- İşi kapmışsın çaylak.
[Clicking]
# Geleceğe hızla yelken açın #
[Clicking]
İki, üç - Ara ver.
I heard the charming clicking of all the little push buttons.
Bütün küçük itmeli düğmelerin büyüleyici sesini işittim.
Like a switch clicking off in my head.
Kafamda bir elektrik düğmesi varmış gibi.
- Unless you stop clicking your heels. Yes, sir.
Yani şu topuklarını vurmayı kesmezsen!
While they practise not standing, I will practise not clicking my heels.
Özür dilerim. Onlar kalkmama antrenmanı yaparken ben de topuk vurmamaya çalışırım.
I'm so scared my bones are clicking, like dice on a Reno crap table.
Öyle korkuyorum ki, kemiklerim uyuşuyor. Ölümle zar atmak gibi.
If it starts clicking, it means the bombs are aboard.
Eğer kliklemeye başlarsa, bombalar yüklüdür.
You will salute properly as in the army by clicking your heels or touching your cap.
Yarın "albay" veya "efendim" diyeceksin ve orduda yaptıkları gibi topuklarını vurarak ya da elini kepine götürerek selam vereceksin.
- Come on! - FRANTIC CLICKING
Hadi!
CLICKING
BEN İYİYİM DOSTLARIMLAYIM TALİMATLARI BEKLİYORUM
It must be something that got him to your clicking machine.
Onu bulduklarında elinde makinalı tüfek varmış.
We're clicking at last.
Çok yaklaştım.
[Camera Shutter Clicking ] [ Man] Only a few more.
Sadece bir kaç tane daha.
Did you notice the date meter clicking down after the shock wave hit our ship?
Gemimize çarpan şok dalgasından sonra tarih göstergesinin geriye saydığını fark ettiniz mi?
That old heel-clicking, hand-kissing routine of his isn't going to get him anywhere with her.
Bu topuk vurmalar el öpmeler onu hiç bir yere götürmez.
13 months to isolate the clicking patterns from the squeaks, and the whistles and the groans.
13 ay boyunca tıkırtılarını, ıslıklardan ve ciklemelerinden ayırdık.
- Why isn't it clicking?
- Neden şaklamıyor o?
( CLICKING TONGUE )
Zavallı Leon.
Now, with all those shutters clicking where is the indisputable photographic evidence?
Onca objektif çalıştı. O tartışılmaz kanıt fotoğraflar nerede?
You mean, I could have gone home by clicking my heels three times?
Diyorsun ki... Ben, eve gidebilir miydim topuklarımı üç kez vurduğum zaman?
It seems to consist mainly of clicking sounds.
Genellikle tıklama seslerinden oluşur.
You keep clicking and clicking!
Şipşakçılık edip duruyorsun!
[Clicking]
[Tıkırdama]
[Lock Clicking]
[Kilit sesi]
[Clicking Continues]
[Kilit sesi devam ediyor]
[Clicking]
[Klik]
- [Clicking Continues]
- [Klik]
[Phone Rings ] [ Clicking]
[Telefon çalıyor ] [ Klik]
[Clicking Continues ] [ Quacking]
[Klik sesi devam ediyor ] [ Vaklama]
No fantasy too wild, no taste too bizarre, except that all the time the camera is clicking away.
Hiç bir fantazi çok aşırı değildir, çok garip değildir, sadece tüm zamanlarda kamera kayıttadır.
[Prince clicking tongue] Oh, Sergio.
Sergio.
- Smile! - [Shutter Clicking, Whirring]
Gülümse!
[Gun clicking] You're never gonna pull this off.
O tetiği asla çekemezsin.
[Clicking Noise] Gran?
Büyük -
Doubtless the marker clicking
Hiç şüphe yok ki saatin çıkarttığı tik tak seslerini kastetmişti.
[Clicking]
# Bir kez kendinizi bulursanız #
[Clicking]
Ayrıca, küçük kız bebeğini özlemiş olacaktır.
[Clicking]
Amma da titizlik seninki.
[Clicking]
Mushu, bu kadar kaygılıysan, git gözcülük yap. Evet, evet.
[Clicking]
Oh, Merhaba, çocuklar.
- Clicking.
- Yaklaştım.
( camera shutter clicking )
"... iki şoför polise haber verdi.