Compulsion перевод на турецкий
426 параллельный перевод
"The case of Count Told is so unusual from beginning to end that I have become convinced that both as card-cheater and as suicide, the Count acted under the compulsion of some overpowering, but to him, hostile mind!"
"Kont Told'un rahatsızlığı baştan sona... "... öylesine müstesna ki, " Kont'un hem hile yaparken, hem de intiharında,
Yet he commits an error in judgement, because the very nature of compulsion warrants an acquittal!
Ama yanılıyor, çünkü bu zorlayıcı etken beraat etmesini gerektirir.
It is exactly the nature of compulsion that relieves him of the responsibility of his crimes!
Bu zorlama, onu bu suçların sorumluluğundan azat etmektedir.
The reasoning mind cannot work under any form of compulsion.
Mantık yürütebilen zihin, herhangi bir zorlama altında çalışamaz.
- This ruthless compulsion that...
- bu acımasızca baskı... - Doktor.
I won't leave her, and gambling's a compulsion.
Ondan ayrılamam ve kumar da bastırılması güç bir şey.
He has this strange, artistic compulsion to..
Onda böyle sanatsal şeyler için tuhaf bir dürtü var..
From the minute I first laid eyes on it, I was lost, helpless completely caught up in this awful compulsion.
İlk gördüğüm dakikadan itibaren tutku derecesinde bir bağlılığa yakalandım adeta.
On what compulsion is the oath?
Yemini etmemenin cezası ne?
It's a compulsion!
- Kendimi tutamıyorum.
A "cute compulsion," as the English say.
İngilizlerin dediği gibi'tatlı sert'
The compulsion to preserve their colony.
Kolonilerini kurmak için zor kullanıyorlar.
Well, there's a compulsion among the lower classes to get money to eat once in a while.
Alt sınıflarda arada bir yemek için para kazanma dürtüsü vardır. Belki söylentileri duymuşsundur.
It's a minor compulsion.
Sadece bir tutku.
There are areas I simply cannot scan. We've got to know about it, Spock. What makes it operate, its compulsion for perfection.
Neye göre işlev gördüğünü öğrenmeliyiz, özellikle de mükemmeliyet saplantısını.
They have a compulsion to purge themselves
Kendilerini arıtmak için bir mecburiyet hissederler.
In my creative work, nothing is evident, rather it is a compulsion.
Yaratıcı olan işimde, hiçbir şey aşikar değil, daha doğrusu zor.
Yet my compulsion remains.
Henüz tutkularım duruyor.
In the Revolution there compulsion, only circumstantial.
O anki koşullar dışında, devrim sırasında zor kullanma diye bir şey yoktur.
Maybe this sense of compulsion... is just what you need.
Belki de sendeki bu arzu... tam da ihtiyaç duyduğun şeydir.
But discipline for its own sake... or compulsion... I don't think that's good.
Fakat disiplin zorlamaya dönüşürse bu iyi bir şey değildir.
If there were no compulsion... I'd be totally lost at times.
Eğer bir mecburiyet olmasaydı tamamıyla zaman kaybetmiş olurdum.
It was brutal of your father... but that's not the sort of compulsion I mean.
Bu, senin babanın düşüncesizliğiymiş fakat benim demek istediğim bu tür bir zorlama değildi.
It's like a compulsion.
Dayanılmaz bir istek gibi.
You felt a compulsion to leave with the man... even though you'd just been with the boy?
Kısa süre önce bir gençle birlikte olmana rağmen içinden o adamla da birlikte olmak geçti, öyle mi?
It would make you sick if you knew the types of men... that I've felt a compulsion to sleep with or suck off.
Birlikte olduğum veya sakso çektiğim herifleri bir bilsen miden bulanır.
So, this compulsion that we've talked about... for sex... is it always the reason that you perform sexual acts?
Şu konuştuğumuz dürtülerin var ya... Seks hakkındaki... Bu davranışlarının tek sebebi o dürtüler mi?
Is that the only time you've done it without feeling a compulsion to?
Dürtülerinin haricindeki tek ilişkin bu muydu?
What is this compulsion like?
Şu dürtün nasıl bir şey?
When I feel the compulsion... I can't resist it.
O dürtüyü hissettiğimde karşı koyamıyorum.
I confess that against my will, under the compulsion of Prince Miloslavsky, I acted temporarily as a tsar.
Kendi arzum haricinde, Prens Miloslavsky'nin baskısı ile Bir çar gibi davrandığımı itiraf ediyorum.
Captain, the urgency of our feeling suggests visual compulsion.
Kaptan, hislerimizin baskısı akla hipnozu getiriyor.
All right, you don't believe in religious compulsion.
Anladık, dini yükümlülüğe inanmıyorsun.
I was having lunch at the Sans Souci, and this White House guy, a good one, a pro came up and asked me, "What is this Watergate compulsion with you guys?"
Şans Souci'de öğle yemeği yiyordum. Şu Beyaz Saray'daki adam, iyi birisi, profesyonel, bana geldi ve "Bu Watergate olayını neden bu kadar zorluyorsunuz?" dedi.
Compulsion?
Zorlamak mı?
This is not compulsion.
Zorlama değil.
There are four pages of your compulsion missing from those journals.
Bu dergiler eksik sizin zorlama dört sayfa bulunmaktadır.
That's your dangerous compulsion.
Bu senin tehlikeli zorlama olduğunu.
They have a compulsion to confess.
İtiraf etme dürtüleri vardır.
I have a compulsion to pay the mortgage.
Benim krediyi ödeme dürtüm var.
During the past 20 years, I know that my compulsion to understand death was much greater than just an obsession.
Geçtiğimiz 20 yıl boyunca, ölümü anlama dürtümün bir takıntıdan fazlası olduğunu biliyordum.
It's a compulsion to talk people out of things that they can't really afford.
İnsanları beceremediği şeylerden vazgeçirmek biraz zorlama oluyor.
Shut up. There's no compulsion in a wedding.
Kapa çeneni kimse onu zorla evlendirmedi
What is this incessant compulsion to escape?
Sürekli kaçma inadınızın sebebi nedir acaba?
I talk, answer, think, put on my clothes... sleep and eat. It's a daily compulsion. A strange, hard surface.
Konuşurum, cevap veririm, düşünürüm kıyafetlerimi giyerim uyurum ve yerim.Günlük bir zorlama bu.Garip, sert bir yüzey.
It's a compulsion.
Zorlayıcı bir şey.
Your compulsion to kill Clouseau... is it also back?
Clouseau'yu öldürme isteğin de geri geldi mi?
Yes, the human compulsion.
Evet, insani tutku.
You see, we must know more about this human compulsion.
Gördüğün gibi, bu insani tutku ile ilgili daha çok şey bilmeliyiz.
So when was this "compulsion" made, anyway?
- Ha. Peki bu ne zaman yapılmış?
What is this hideous compulsion you have to be honest?
Selam.