Defendants перевод на турецкий
562 параллельный перевод
From the very first day on, the defendants behavior...
" İlk günden itibaren davalının davranışları...
No, the defendants egotistic and careless behavior... behavior...
Hayır, şöyle olsun : "davalının bencil ve dikkatsiz davranışları"...
As counsel for these defendants, Your Honor ladies and gentlemen of the jury I must point out that my clients are not on trial for treason against any philosophy of government as our esteemed district attorney seems to think.
Davalıların avukatı olarak, Sayın Yargıç ve saygıdeğer jüri üyeleri şunu belirtmeliyim ki, müvekkillerim sayın bölge savcısının zannettiği gibi vatana ihanetten yargılanmıyorlar.
These defendants have pleaded not guilty to the charge of murder.
Davalılar suçsuz olduklarını söylüyorlar.
And this Mr. Garrett is the same Frederick Garrett who is one of these defendants here?
Bu Bay Garrett davalılar arasındaki Frederick Garrett ile aynı kişi mi?
Will the defendants whose names I read stand?
Adını okuyacağım davalılar ayağa kalksın.
His last remark proves the district attorney hasn't lost his humor, in spite of the fact that his attempt to establish the presence of the defendants at the lynching has either failed or been ridiculed by the defense. Wait.
Bu son sözleri gösteriyor ki bölge savcısı, davalıların linçe katıldığını kanıtlama çabaları boşa çıksa da espri anlayışını kaybetmiyor.
Can you identify any or all of these defendants as having been in the mob that stormed your jail and burned it thereby burning your prisoner to death?
Davalılardan herhangi birini ya da hepsini hapishanenizi basan ve içindeki mahkumla birlikte yakan güruhun içinde gördünüz mü?
Can you, then, tell me the names of anyone, other then these defendants among those rioters?
Peki o zaman bu davalılar dışında olaya katılanların...
The state's own witnesses have not been able to identify these defendants as having even been at the scene of the crime alleged in the indictment.
Savcının kendi tanıkları davalıların iddianamede yer alan suçun işlendiği mekanda bulunduklarını söyleyemedi.
And that their contempt of truth shall not go unpunished I shall ask their indictment for perjury on the same evidence that in one minute will prove the identity of these defendants with that of 22 active members of the mob that stormed and burned the jail and lynched Joseph Wilson!
Ama gerçeğe ihanetleri cezasız kalmayacak. Ben de birazdan ortaya koyacağım ve davalıların 22'sinin birden hapishaneyi basıp Joseph Wilson'ı yakarak linç ettiklerini gösteren kanıtı onların yalancılıktan yargılanması için de kullanacağım!
And in the absence of convincing proof of the corpus delicti I move this indictment be wiped off the records and the charges against these defendants be dismissed.
Ceset ya da cismani delil bulunmadığına göre bu iddianın kayıtlardan çıkartılmasını ve davalılar hakkındaki suçlamaların düşmesini talep ediyorum.
I believe that this fraud is a fabrication of some soul poisoned with hostility toward these defendants!
Bence bu mektup davalılara kötülük etmek isteyen... hatıram... hasta ruhlu birinin uydurması!
We find in the case of the people of the state versus the defendants charged with the murder of Joseph Wilson as set forth in the indictment.
İddianamede Joseph Wilson'ın ölümünden sorumlu tutularak cinayetle yargılanan sanıklar hakkında aşağıdaki karara vardık.
As attorney for the State of Illinois, gentlemen... I shall prove... that by their own confessions... the defendants did stab unto death the deceased.
İllinois Eyaleti Savcısı olarak kendi ifadelerinden yola çıkarak sanıkların maktulü ölümüne bıçakladıklarını ispatlayacağım.
Did you visit the wagon owned by the defendants?
Sanıklara ait olan arabaya hiç uğradınız mı?
Do you know if he tried to use it on the defendants?
Sanıklara doğrulttuğu hakkında bilginiz var mı?
Now, Sheriff, let's just suppose that my two defendants here... were like that man with a pitchfork... only, let's say, they've got a knife.
Şerif, farz et ki buradaki sanıklarım omzunda yabası olan adam. Tek fark yaba yerine bıçak var.
And do you recall... where, and under what circumstances, you first saw the defendants?
Peki sanıkları ilk defa nerede ve hangi koşullarda gördüğünüzü hatırlıyor musunuz?
And the knife was on the ground between the defendants?
Bıçaklar iki sanığın arasındaydı öyle değil mi?
The defendants will stand up.
Sanıklar ayağa kalksın.
But, man, you'll send both defendants to the gallows... as surely as the moon sets.
Oğlum, iki sanığı da idam sehpasına gönderiyorsun. Gün gibi ortada.
And, uh, the only reason you're tellin'us this now... is'cause you feel sorry for one of the defendants?
Tüm bunları bize anlatmanızın sebebi de sanıkların durumuna üzülmeniz, değil mi?
No more plaintiffs or defendants.
Davacı veya davalı kalmaz.
People of the State of California versus Frank Jessup and Diane Tremayne Jessup. We, the jury, in the above entitled action, find the defendants "Not Guilty".
Frank Jessup ve Diane Tremayne Jessup'a karşı açılan kamu davasında, biz, jüri olarak sanıkları "suçsuz" bulduk.
In fact, when the jury found out what kind of a chap the Count was, it recommended the defendants for the Order of the Garter.
Aslında, jüri Kontun ne türden bir adam olduğunu ortaya çıkardığında, savunmayı Garter Nişanı almaları için önerdi.
There has never been a written indictment of charges... made against the defendants.
Savunmaya yazılı bir iddianame hiç verilmedi.
I see the defendants have no legal representation.
Davalıların yasal olarak temsil edilmediğini görüyorum.
The tribunal will now arraign the defendants.
Mahkeme önce davalıları dinleyecek.
The case is unusual, in that the defendants are charged with crimes committed in the name of the law.
Bu dava çok alışılmadık bir dava. Çünkü davalılar kanun adına işledikleri suçlarla itham ediliyorlar.
The defendants served as judges during the period of the Third Reich.
Davalılar Üçüncü Yönetim döneminde hakim olarak hizmet ediyorlardı.
The defendants knew this too.
Davalılar da bunu çok iyi biliyorlardı.
But the prosecution is not calling the defendants to account for violating constitutional guaranties or withholding due process of law.
Ancak savcılık davalıları anayasayı ihlal etmekle veya....... yargılama süresince kanunları gözardı etmekle suçlamıyor.
Sentences were passed against defendants just because they were Poles or Jews, or politically undesirable.
Sadece Polonyalı, Yahudi veya politik karşıt oldukları için....... savunmalar dinlenmiyor cezalar uygulanıyordu.
He was one of the defendants in the Malmedy case.
Malmedy davasındaki sanıklardan biriydi.
and put into concentration camps. I also offer a group of orders issued under that decree, each one signed by one of the defendants, by which hundreds of persons were arrested and placed in concentration camps.
Ayrıca hepsi burada oturan sanıklar tarafından imzalanmış olan,........ yüzlerce insanın tutuklanmasını ve........ toplama kamplarına gönderilmesini sağlayan bir kaç belgeyi de sunmak istiyorum.
Your Honours, the defendants on trial here today did not personally administer the concentration camps.
Sayın hakimler, bugün burada yargılanan sanıklar elbette toplama kamplarını bizzat yönetmediler.
But as the documents we have introduced into this case have shown, these defendants fashioned and executed laws, and rendered judgments which sent millions of victims to their destinations.
Ancak size sunduğumuz belgelerin de gösterdiği gibi sanıklar milyonlarca kişinin ölmesine sebep olan....... kanunları biçimlendirdiler uyguladılar ve olaylardan sorumlu oldular.
to show such films in this case, in this court, at this time against these defendants!
Bu filmler, bu davada, bu mahkemede, böylesi bir zamanda sanıklara karşı delil olarak gösterilmemeliydi!
But the most ironic part of it is that the prosecution showed these films against these defendants, men who stayed in power for one reason only : to prevent worse things from happening.
İşin en tuhaf kısmı da savcılığın bu filmleri, sadece bir tek sebep için görevlerinde kalmış tek düşünceleri bu olayları engellemek olan sanıklara karşı delil olarak sunmasıydı.
That concludes presentation of documentary evidence against these defendants.
Sanıklara karşı sunmak istediğimiz son belge de....... tarafınıza sunulmuştur.
The defendants may now make their final statements.
Tanıklar son ifadelerini verebilirler.
Regardless of the acts committed, we cannot make the interpretation that these defendants are really responsible for crimes against humanity.
İşlenmiş olan suçlar gözönüne alındığında, sanıkların gerçekten....... insanlık suçu işledikleri yorumunu yapmak pek olası değil.
You were speaking of crimes against humanity, saying the defendants were not responsible for their acts.
İnsanlığa karşı suçlardan bahsediyordun ve tanıkların yaptıklarından sorumlu olmadıklarını söylüyordun.
The tribunal has carefully studied the record and found therein abundant evidence to support beyond a reasonable doubt the charges against these defendants.
Mahkeme kayıtları dikkatle inceledi ve tanıkların işledikleri iddia edilen suçları hiçbir şüpheye mahâl vermeden kanıtlayan deliller buldu.
If he, and all of the other defendants, had been degraded perverts, if all of the leaders of the Third Reich had been sadistic monsters and maniacs, then these events would have no more moral significance than an earthquake, or any other natural catastrophe.
Eğer o ve diğer tüm tanıklar alçak insanlar olsalardı ve Üçüncü Yönetim'in tüm liderleri sadist birer manyak olsaydı, tüm olanların ahlaki açıdan bir depremden veya..... bir diğer doğal felaketten farkı olmazdı.
The issue of the actions of the defendants, who believed they were acting in the best interests of their country, is an issue that cannot be decided in a courtroom alone.
Ülkeleri için en iyisini yaptıklarını düşünen..... ve inançlarına uygun olarak hareket eden bu sanıklarla ilgili dava sadece bu mahkemede karara bağlanacak bir dava değildir.
That's up to you, but before you make any decision I think you ought to know one of the defendants is a kid named Di Pace.
Bu sana kalmış ama kararını vermeden önce bence sanıklardan birinin Di Pace adlı bir çocuk olduğunu bilmelisin.
Also, a sworn statement by one Angela Rugiello, to the effect that these are the knives handed her by the defendants, on July 25.
Ayrıca, 25 Temmuz'da bu bıçakların sanıklar tarafından ona verildiğine dair Angela Rugiello'nun yeminli bir ifadesi var.
Daniel Di Pace, you've acted in concert with the other two defendants, and as such, you became an accomplice.
Daniel Di Pace, diğer iki sanıkla birlikte hareket ettin ve böylece de suç ortağı oldun.
I demand an inquiry into the treatment of the defendants prior to questioning.
Sanıkların sorguya çekilmeden önce bir tahkikat yapılmasını talep ediyorum.
defense 957
defence 161
defend 23
defensive 17
defendant 37
defend yourself 64
defenseless 20
defensive wounds 24
defence 161
defend 23
defensive 17
defendant 37
defend yourself 64
defenseless 20
defensive wounds 24