Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ D ] / Drink it up

Drink it up перевод на турецкий

351 параллельный перевод
Drink it up.
İçsene.
Come on, drink it up.
- Hadi, için.
Drink it up, Kid.
İç bakalım, evlat.
Drink it up!
Dik kafana!
Drink it up, and you'll get a good night's sleep.
İçin ve iyi bir uyku çekin.
Drink it up.
Sana iyi gelecek.
Want me to drink it up for you?
Senin için içmemi ister misin?
Drink it up, mister.
Çabuk için, bayım.
- Drink it up!
- Dik kafana!
Drink it up, or you'll make me cross... I am all right...
İçmezsen darılırım. İyiyim.
You drink it up and put your coat on.
Kahveni iç ve paltonu giy.
I will drink it up.
Bir dikişte içeceğim.
All right, drink it up, Gambler.
Tamam, içebilirsin Kumarbaz.
By the time they drink it up, the war will be over.
İçtikleri zaman, savaş sona erecektir.
Come on, drink it up.
Hadi, iç işte.
Drink it up.
Fondip yap.
Drink it up.
İçebilirsin.
That night the water came in to the top of the bar, where people sat to drink, it was clear up to that.
O gece su, insanların içki içmek için oturduğu, o ana değin sorunsuz olan barın tepesine kadar yükseldi.
Well if you're all officers, we won't mention any names, but in comes your fine captain drink as a pig... and orders 3 bottles of champagne... then he lifts up one leg like this and brings it down on my piano and starts to play it with his boot.
Sizin kendi memurlarınızdan biri. Adının ne olduğunun önemi yok ama adamın biri geliyor, yüzbaşım. Üstelik domuz gibi sarhoş, ve üç şişe şampanya sipariş ediyor.
Snap out of it. Drink up.
Kendine gel artık!
Go on, drink, it sobers you up.
Haydi içsene, seni ayıltacaktır.
Woot weep, woot fight, woot fast, woot tear thyself, woot drink up poison, eat a crocodile? I'll do it!
Ağlayacak mısın, dövüşecek misin, oruç mu tutacaksın, kendini mi parçalayacaksın, sirke mi içeceksin, timsah mı yiyeceksin?
It's time, mate. You'll have to drink up.
Kapatıyoruz, içkinizi bitirin.
- They'll fix it up over a drink.
Önce birer kadeh şarap içilecek.
You just can't pick up champagne and drink it.
Öyle şampanyayı kaldırıp içemezsin.
And while they were arguing about it, I went up to the bar to order another drink.
Biz bunu tartışırken, bir içki daha söylemek için bara gittim.
- Drink up. It's Skull's treat.
- Içkiler Skull'dan beyler.
Drink this, and then it's time to get up.
Kalkma vakti geldi, hadi iç şunu.
Drink up, boys. Name it.
Hadi, çocuklar için.
¶ And drink it bottoms up ¶
¶ dibine kadar içelim ¶
Now, here we are. You boys drink this up before it gets cold.
İşte geldim. soğuk bastırmadan siz gençler şunu içip bitirin.
You had better know why you drink or give it up!
Neden içtiğini bilmiyorsan bırakmalısın.
It'll take a while, so you can drink up while you listen.
Bu arada içkilerinizi de içebilirsiniz.
Maybe get myself slicked up a smidge and have a drink, it wouldn't hurt me either.
Belki biraz temizlenip bir şeyler içerim, bunun bir zararı olmaz.
It wouldn't surprise me if you couldn't do even better..... provided Shannon there didn't drink up your share of the profits.
Bundan daha iyisini yapamasan bile hiç şaşırmazdım Shannon'un, senin kardan payını son yudumuna kadar içmemesi şartıyla.
Drink up. It's good for you.
Size iyi gelir.
I can keep them busy for a while, but it might be a good idea... to bring them here and give them a drink and sandwich to sweeten them up.
Sanırım ben onları biraz meşgul edebilirim fakat ortamı yumuşatmak için onları buraya getirip, biraz içki ve yemek ikram etmenin iyi bir fikir oluğunu düşünüyorum.
Please forgive me, I'm just mixed up. - It's all right. Finish your drink.
- Biraz kafam karışmıştı, yoksa sizin hakkınızda böyle düşünmüyorum.
You want to drink it or you want to have it up through your nose?
İçmek mi istersin yoksa burundan almak mı?
You know, if he, like, picks up a drink, he's gotta look like he's gonna squash it.
Bilirsin, eğer, mesela, içki alıyorsa, kıracakmış gibi yapar.
Only you said we must have a drink together sometime, so I thought I'd take you up on it, as the film society meeting was canceled this evening.
Hani bir ara içki içeriz demiştin. Ben de şimdi fırsat buldum. Sinema derneği toplantısı iptal edildi.
The minute she wasn't there, I'd climb up and drink it out of the bottle.
Orada olmadığı bir anda bütün şişeyi içerdim.
Drink up, it's fresh!
İç onu! Soğukmu.
Drink this, Sir. It's cold up on this platform, at night.
İçin bunu, Yüzbaşım. geceleri soğuk oluyor burası.
Yeah, it's the only detail where you're told to drink, gamble and pick up hookers, all the while carrying a gun.
Öyle, tek mesele üzerinde üniforman varken nerede içip, kumar oynayıp ve fahişelere gittiğindir. Cennet Bahçesi.
I wake up and take the cellophane off the drink glass. The soaps in the Holiday Inn wrapper, even the toilet has a paper band on it with a nice little note from the hotel saying they put the band on the toilet for my protection.
Uyandığımda su bardağının koruma poşetini Oteldeki sabunların paketini hatta tuvaletin üzerinde bile kâğıt bant var, üzerinde şöyle yazıyor "bu bant güvenliğiniz için konmuştur".
Give Benson your hat and coat... have a drink, get to know the girls... and then when you are up to it... you can choose from a wide variety of exciting little diversions.
Benson'a şapkanızı ve paltonuzu verin... bir içki alın ve kızlarla tanışın... kendinizi hazır hissettiğinizde... geniş eğlence çeşitlerimizden istediinizi seçebilirsiniz.
Drink up, it'll kill the germs.
Hepsini bitir, bu mikropları kırar.
And, I mean, I just - I just don't know how anybody could enjoy anything more... than I enjoy, uh, reading Charlton Heston's autobiography... or, uh, you know, uh, getting up in the morning... and having the cup of cold coffee that's been waiting for me all night... still there for me to drink in the morning... and no cockroach or fly has-has died in it overnight.
Yani bilemiyorum, nasıl olur da başka birisi benim Charlton Heston'ın otobiyografisini okurken aldığımdan daha fazla keyif alabilir veya sabah kalkmaktan ve bütün gece beklemiş soğuk, içinde hamam böceği veya sinek ölüsü olmayan bir bardak kahvenin sabah onu içmemi beklemesinden.
Drink up, before it gets cold.
Soğumadan içsene.
Drink it all up. Don't leave a drop.
Hepsini iç, bir damlasını bile bırakma.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]