Even me перевод на турецкий
22,799 параллельный перевод
What - - what does that even me- - my sister is dead! You're - - you're sorry?
- Üzgün müsün?
Because she really doesn't trust anybody, even me.
Çünkü o, ben dahil kimseye güvenmez.
God didn't even give me parents-parents.
Tanrı bana aile ailesi bile vermedi.
I didn't even know how to react when he moved my chair for me.
Sandalyemi benim için tuttuğunda ne yapacağımı bilemedim.
First time in a bar, they didn't even card me.
Bir barda ilk bulunuşum. Bir kart bile vermediler.
Even when I'm perfect, he talks to me like I'm an idiot.
Mükemmel bir iş çıkarsam bile benimle aptalmışım gibi konuşuyor.
You don't even know me.
Beni tanımıyorsun bile.
Even when you accused me of killing my own father.
Beni, kendi babamı öldürmekle suçladığında bile.
I don't even think they'd miss me.
Beni özleyeceklerini bile sanmıyorum. Bana anca bir takma ad verdiler.
They barely even gave me a nickname.
- Ne?
Look, you don't even know me.
Daha beni tanımıyorsun bile.
Ambassador Blackburn, as casmanded, you dismantled the marriage alliance between Queen Mary and Don Carlos, extracted information from the queen, and even helped Dudley foil an assassination plot against me.
Elçi Blackburn, emredildiği gibi Kraliçe Mary ve Don Carlos arasındaki ittifak evliliğini yok ettin. Kraliçe'den bilgi aldın. Ve bana karşı bir suikast planını suya düşürmek için Dudley'e yardım bile ettin.
And to the people of Portland, those who voted for me, and those who did not, it is time for us to overcome our differences and to work together to make Portland an even greater city than it already is.
Portland halkına ve bana oy verenlere, ve oy vermeyenklere Farklılıklar üstesinden gelme zamanı şimdi olduğudan daha iyi bir şehir yapmak için birlikte çalışmalıyız.
Even if she picks up a card, you can't tell me it's anything more than dumb luck.
Bir kart seçse bile acemi şansı olup olmadığını anlayamayız.
Let me ask you something, have you even thought about how long you want to put everyone to sleep, or are you just... spin the dial and see what happens?
Sana bir şey soracağım : İnsanları ne kadar süre uyutmak istediğini düşündün mü yoksa çarkı döndürüp ne olacağına mı bakacaksın?
The Army want me back even though I'm out here, actually doing something.
Ordu, burada düzgün bir şeyler yapmama rağmen hâlâ beni geri çağırıyor.
Your most eviscerating sentences just make me shiver with delight, even when they're about me.
En delici cümleleriniz beni haz vererek ürpertiyor. Benim hakkımda olasalar bile.
But because of this fucking coffee... in short, we are living in an age of spectacle, not music, and everything you're looking at is dead or dying, because, baby, if you even have to ask me that question,
Ama bu mükemmel kahve yüzünden... Kısaca, müzik değil, bir gösteriş çağında yaşıyoruz. Ve bakmakta olduğun her şey ya ölü, ya da ölüyor.
When I said to you that we, um, could be friends, um, what you... you don't realize is... well, how could you, you don't even know me... is that... I never become emotionally involved.
Arkadaş olabiliriz dediğimde farketmediğin şey, gerçi nasıl edeceksin beni tanımıyorsun bile asla duygusal olarak bağlanmam birine.
You weren't even a person to me yet.
Henüz insan sınıfına koymamıştım.
The only reason, Meg, that I was even on that beach is because you wanted me to deal with Danny.
O gün o sahilde olmamın tek nedeni Meg senin Danny'nin icabına bakmamı istemendi.
- He won't even talk to me anymore.
- Artık benimle konuşmak bile istemiyor.
And you know what? I can't even go to Cleveland, because you wouldn't recommend me.
Üstelik Cleveland'a gidemiyorum çünkü beni önermedin.
Yeah, and she threw a Slim-fast at me, which, even though it's only 190 calories, still hurts.
Evet, bana diyet içecek kutusu attı, 190 kalori olmasına rağmen acıtıyor.
I... - Come on. It's not even gonna take me that long.
O kadar uzun sürmeyecek bile.
Take it from me, even heroes can't save them all.
Onu benden al, Hatta kahramanlar hepsini kaydedemezsiniz.
So if you don't mind taking me to the airport or a train station or... even this bus stop pulling up here, yeah, if you want to pull over...
Böylece Havaalanına beni alarak sakıncası yoksa. Bir tren istasyonu ya da ya. Hatta bu otobüs, evet, burada yukarı çekerek durdurmak
I even know that you loved me in your own way.
Kendi yolunda beni sevdiğini biliyorum hatta ı.
Man, Andre's full of shit and I don't even think he really believes in me anymore.
Dostum, Andre saçmalayıp duruyor ve artık bana inandığını da sanmıyorum.
Tell me about it. I can't even get a call about OTAs and my deal's already set.
OTA'lar ve anlaşmanın hazır olup olmadığı hakkında bir telefon bile alamıyorum.
Which is weird, because you don't even know me.
Garip, çünkü beni hiç tanımıyordun.
I got scar tissue pushing my heart up against the back of my sternum, and even if Dr. P. Here could crack me open, my heart would probably tear as soon as she cut through to the bone.
Kalbimi sırtıma doğru ittiren büyük bir yara dokum var. Dr. P. beni ameliyat etse bile kemiği kestiği anda kalbim yırtılacak.
He doesn't even look that much older than me.
Benden o kadar da büyük görünmüyor.
Megan, don't ruin another man's life just because you want to get even with me.
Megan, sırf benden intikam almak için başkasının hayatını mahvetme.
I didn't even see him until he was on me, and then he grabbed me, and I was just... I was so scared, I...
Bana değene kadar onu görmedim bile ve sonra beni tuttu veben de sadece çok korktum.
Don't even think about blaming me.
Sakın beni suçlamayı düşünme.
- Because I didn't want to chain her to me if there was even the chance that she would regret it.
Pişman olacağına dair en ufak bir ihtimal dahi varsa diye onu kendime bağlamak istemedim.
So, if you can't support me... even a little bit... then... I might have to let someone else have my baby.
Beni azıcık olsun desteklemezsen o zaman bebeğimi başka birine vermek zorunda kalabilirim.
Heather tells me that ethan isn't even my son.
Heather, Ethan'ın aslında benim oğlum olmadığını söyledi. - Ne?
I wouldn't even dream of asking your mother to move in with me Without you.
Annenden seni bırakıp yanıma taşınmasını istemeyi aklımdan bile geçirmedim.
Just for a moment. Try to see that even on a bad day, even if it's not rational, even if it doesn't seem reasonable, to me, still...
Sadece bir anlığına düşün, en kötü günde bile hiç akıl kârı olmasa da, sana mantıklı gelmese de benim için yine de yine de dünyadaki en güzel meslek bu.
What? Pardon me because I-I know this is a period of grieving for all of you, but right now, it seems that the LAPD can't even protect your own officers.
Kusuruma bakmayın, bunun sizin için bir yas dönemi olduğunu biliyorum ama bu aralar Los Angeles Emniyeti kendi polislerini bile koruyamıyor.
Not only did he drop me flat, but he never showed even the slightest interest in Dwight.
Beni yüzüstü bırakmakla kalmayıp Dwight'a da en ufak bir alaka göstermedi.
They haven't even returned my phone call yet, and that's making me very nervous.
Hâlâ mesajlarıma geri dönmediler ve bu beni endişelendiriyor.
Wait. You didn't even want me to meet your kid.
Çocuğunla tanışmamı bile istemedin.
It didn't even sound like me.
Benim sesime benzemiyor.
If it wasn't for me, Rusty wouldn't have even been thinking about diapers.
Ben olmasaydım Rusty'nin aklına bez falan gelmezdi.
I know exactly what punishments await me there, and they are far worse even than what I feel now.
Orada beni bekleyen cezayı gayet iyi biliyorum, şu an hissettiklerimden çok daha kötü cezalar da var.
Even more Benjamins to be had if I let the old dudes give me hand jobs.
Yaşlıların benim çavuşu tokatlamasına... izin versem daha çok para kaldırırım.
Max, you know, before you were even born, somebody told me I didn't need that diploma.
Max, sen doğmadan önce biri bana diplomaya ihtiyacım olmadığını söylemişti.
Even so, you got out because you helped me.
Öyle bile olsa, çıktın, çünkü bana yardım ettin.