Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ E ] / Exhaustion

Exhaustion перевод на турецкий

471 параллельный перевод
She collapsed from exhaustion while getting your birthday dinner ready. So, how can you speak of her like that?
Doğum günü partinde bayılan birine bunu nasıl söylersin?
The witch's insanity can be explained as a nervous exhaustion that I will try to exemplify here.
Cadılık cinneti sinir yorgunluğu olarak açıklanabilir ki ben de burada bunu örneklerle açıklamaya çalışacağım.
Did you faint from exhaustion?
Yorgunluktan mı bayıldınız?
Perhaps our production would increase if our Skoda workers were allowed higher pay... since our food allowance is very low... frequently resulting in exhaustion.
Eğer Skoda çalışanlarımıza daha çok ödenmesine izin verilirse... belki üretimimiz artar. Yiyecek ödeneği çok düşük... olduğu için sık sık bitkinliğe neden oluyor.
If a man showing your symptoms came into your clinic... wouldn't you diagnose his case as nerves shot to pieces... hysteria cause by exhaustion?
Eğer kliniğine gelen bir adam sendeki semptomları gösterse... yorgunluk sonucu oluşan histerisinin sinirlerinin bozulmasından ötürü olduğu... teşhisini koymayacak mıydın?
But it's a crying shame that boys should be driven to it to avoid exhaustion.
Ama çocukların, yorgunluktan kaçınmaları için buna zorlanmaları, rezil bir durum.
Not heart, shock of some sort. Must be brought about by exhaustion.
- Kalpten değil, yorgunluktan kaynaklanan bir şok sadece.
I know that feeling of exhaustion only too well.
Bu yorgunluk hissini iyi bilirim.
Physiological exhaustion, wounds and injuries, dysentery, typhoid and what one doctor called "Buchenwalditis", a purulent infection which led to a swift death.
Psikolojik tükenmişlik... yaralar, fiziksel hasarlar, | dizanteri, tifo... ve "Buchenwalditis" diye adlandırılan doktor,... salgınlar çabuk ölümün davetiyeleriydi.
But as a physician and psychiatrist... you will admit that in a state of exhaustion approaching hysteria... a man is highly susceptible to suggestion.
Ancak bir doktor ve psikiyatr olarak histeriye yaklaşan bir yorgunluk durumunda telkine karşı oldukça hassas olunduğunu kabul edersiniz.
After a certain point, men go past the exhaustion.
Belirli bir noktadan sonra, adamların yorgunluğu geçer.
- He'll die from exhaustion.
- Yorgunluktan ölecek.
For centuries it has been in the last stages of exhaustion.
Mars, yüzyıllar boyunca, tükenmenin ve yok olmanın son aşamasındaydı.
I've played that role to exhaustion.
O role girmekten gına geldi.
I only wish that physical exhaustion wasn't so essential in the early stages.
Keşke ilk aşamalarda bedensel yorgunluk çok önemli olmasaydı.
That's from the smoke and exhaustion.
Sigara ve halsizliktendir.
- You're suffering from exhaustion.
- Yorgunluktan bitap düşmüşsünüz.
Dr. Bradley diagnosed exhaustion.
Dr. Bradley bana bitkinlik teşhisi koydu.
As nearly as we can judge, they all died of exhaustion.
Tahmin edebileceğimiz kadarıyla, hepsi de bitkinlikten ölmüş.
She's suffering from mental exhaustion.
Zihin yorgunluğundan acı çekiyor.
If only from exhaustion.
Böyle tükenirsin.
Even more backward than the novelists, since... they are unaware of the decomposition and exhaustion... of individual expression in our time, unaware that the arts of passivity are over and done.
Bunlar, romancılardan daha da geri kalmışlardır çünkü zamanımızdaki bireysel ifadenin bozuluşu ve tükenişinden, edilgenlik sanatlarının... artık sona vardığından bihaberdirler.
Apparently he died of exhaustion and exposure.
Hiç şans yok mu... hayatta kalmış olamaz mı?
He works himself to exhaustion... and his nurses, too.
Pestili çıkana kadar çalışır... tabi hemşireleri de.
I've already died 100 times in different places killed here and there by a kapo or a firing squad or exhaustion
Ben zaten 100 kere öldüm..... farklı yerlerde.. ... burada ve orada öldürüldüm bir kapo ya da idam kangası tarafından ya da bitkinlikten.
It was a fever brought on by exhaustion.
Bazen yorgunluktan böyle şeyler olur.
The prostrate form of mr. David ellington - scholar, seeker of truth, and regrettably, finder of truth - a man who will shortly arise from his exhaustion to confront a problem that has tormented mankind since the beginning of time - a man who knocked on a door seeking sanctuary
bu düşüş bay david ellington'a... bilgiyi, gerçeği ve maalesef gerçeğin hiçde göründüğü... gibi olmadığını gösterecekti yorgunluğun sonunda... kendine geldiğinde çok daha büyük bir şey ile yüzleşeceğini zaman ona gösterecekti.
You're driving my crew to the point of exhaustion possibly even rebellion.
Mürettebatımı tükenme noktasına, hatta belki isyana sürüklüyorsunuz.
- Exhaustion, I'd say.
- Bence yorgunluk.
Well, it's exhaustion and malnutrition.
Gıdasız ve yorucu.
I mean, mental exhaustion- - can happen to anyone.
Yani, demek istediğim şuan kafalarımız çok karışık.. herkesinki öyle... fakat bu vazgeçeceğimiz anlamına gelmez tabi..
I live in a constant state of exhaustion.
Sürekli soluk soluğayım.
Heat exhaustion.
Sıcak çarpması.
Heat exhaustion, sun stroke and...
Hipertermi, güneş çarpması ve- -
- Exhaustion.
- Yorgunluktan.
But of exhaustion.
Ama yorgunluktan.
Resistance and self-defence, by reaching their culmination, expose the people to lassitude, with exhaustion.
Direniş ve kendini savunma doruk noktasına ulaştığında insanlarda bitkinlik ve yorgunluk yaratıyor.
Well, my diagnosis is exhaustion brought on from overwork and guilt.
Teşhisim, bu yorgunluk, aşırı çalışma ve suçluluk duygusuyla oluştu.
If you keep this up, you'll collapse from exhaustion.
Böyle devam edersen, yorgunluktan tükeneceksin.
The management cautions that no wagering is permitted, but you can always cheer on your favorite couple, and believe me, these wonderful kids deserve your cheers, because each one of them is fighting down pain, exhaustion,
İdare, bahse girmenin yasak olduğu uyarısında bulunuyor. Ama en sevdiğiniz çifte tezahürat yapabilirsiniz. Ve inanın bana bu harika gençler tezahüratı hak ediyor.
He probably was in a state of exhaustion.
O muhtemelen tükenme durumıuna gelmiş.
In my exhaustion, I suppose I lost the will to recall it
Benim tükendiğimi, bunu hatırlamak için isteğimi kaybettiğimi varsayalım.
In my exhaustion, I was only falling behind
Benim bitkinliğim, sadece geride kaldı.
The doctor says it's nervous exhaustion.
Doktor sinir yorgunluğu olduğunu söylüyor.
Chronic exhaustion.
Kronik yorgunluk.
Some would die of exhaustion, some were beaten to death, some, too weak to work another day, were gassed in their turn.
Kimi bitip tükenecek, kimisi ölene dek dayak yiyecek ertesi gün çalışamayacak kadar zayıf düşenlerse, gazlanacaktı.
the 1115 working hours for day, minimum rations, the concern with the husband or the son who was in the Front, the exhaustion that if became a permanent illness.
Günde 11 ila 15 saat, yetersiz istihkak cephedeki eşler ve oğullar için duyulan endişe kalıcı bir hastalık gibi bitkinlik.
In a war that if drags we have decreases due to the secondary effect of the exhaustion, privation, illnesses and things of the sort.
Savaş uzadıkça tükenmişliğin, yokluğun, hastalığın ve bu tür şeylerin etkisiyle kayıp vermeye başlıyorsunuz.
One can deduce that without acute mental exhaustion.
Bu çok çocukça bir yaklaşım oldu.
Exhaustion.
Yorgunluk.
Later, I caught the stand of the baby e we cross the border with the children. The nazista propaganda it filmed them until a exhaustion for Atualidades of the Cinema during July and August.
Naziler, Temmuz ve Ağustos aylarında mültecilerin içler acısı halini gösteren propaganda filmleri yayınladılar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]