Eyes forward перевод на турецкий
140 параллельный перевод
Eyes forward!
İleri bak!
- Eyes forward, Julie.
- Gözler ilerde, Julie.
- Eyes forward, mouth shut.
- Gözler ileride, ağız kapalı.
And I want those arms and those eyes forward!
Elleri ve gözleri önde görmek istiyorum!
Head up and eyes forward as in life
Baş yukarda, gözler ilerde.
- Eyes forward.
- Gözler ilerde.
Eyes forward!
Gözler ilerde! Gözler ilerde!
- Eyes forward.
- Karşıya bak.
Eyes forward.
Karşıya bak.
Eyes forward.
Gözler ileri.
Eyes forward.
İleri doğru bakın.
Altivo, eyes forward.
Altivo, önüne bak.
Keep your eyes forward on the important things.
Gözün önemli şeylerde olsun. Peki efendim.
Now get your eyes forward already.
Gözün simdiden ileride olsun.
Some order, please... with the eyes forward and the hands neatly folded... and the paying of attention.
Biraz düzenli olun, lütfen gözleri ileride, ellerse düzgün biçimde birleştirilmiş dikkatli bir şekilde.
Eyes forward, Miss Delacorte.
Önünüze bakın Bayan Delaconte.
Eyes forward at the urinal, and you never steal another guy's route.
Pisuarda gözler ileri dönük olur ve asla başkasının güzergâhı çalınmaz.
Eyes forward.
Buraya bak.
All right, there is not much more to see, so let's have eyes forward.
Pekala, görülecek bir şey yok, önümüze bakalım.
Remember, eyes forward, shoulders back, hips square.
Unutmayın, gözler önde, omuzlar geride, kalçalar geride.
Even while you're on the train, keep your eyes forward focused on one spot.
İleriye, sadece bir noktaya bak. Trene binince de böyle devam et.
- oh, my... eyes forward there, pretty boy.
- Olamaz Allahım... Kapat gözlerini güzel çocuk.
Eyes forward and down.
Gözler ileride ve aşağıda.
Eyes forward.
Kafalar öne.
They are eyes forward predators.
Askerler, yırtıcı hayvanlar gibidir.
Now! Eyes forward!
İleri bak!
Arms straight, eyes forward.
Kollar düz, gözleri ileride.
Keep your eyes forward.
Önünüze bakın.
Eyes forward!
Kafalar öne!
Eyes forward.
Tam karşına bak.
Brain to eyes. Forward.
Beyinden gözlere, tamam.
The snare : the dangerous illusion of being impenetrable, of offering no purchase to the outside world, of silently sliding, inaccessible, just two open eyes looking forward, perceiving everything, retaining nothing.
Tuzak : anlaşılmaz olmanın, dış dünyaya bir şey sunmamanın, her şeyi algılayan ama hafızasında tutmayan yalnızca önüne bakan iki gözle erişilemez şekilde sürüklenmenin tehlikeli illüzyonu.
We have business to look forward to which we will never see... if we close each other's eyes.
İleriye dönük işlerimiz olacak, ama birbirimizin gözünü kapatırsak... bunları hiç göremeyiz.
But I urge that guilty person here, under the eyes of God to come forward, to confess and save yourself from the torment of your own personal hell!
Ama bu suçlu insanın Tanrının önünde öne çıkmasını ve itiraf etmesini ve kendini bu gazaptan kurtarmasını telkin ediyorum!
Your eyes meet for a brief instant, but, not to look too forward, you turn away.
Sadece bir anlığına onunla göz göze geliyorsun. Uzun bir süre değil. Sadece bir anlığına ve arkanı dönüyorsun.
yolks of the same egg... eyes looking forward... and eyes looking backwards.
Gözlerimiz aynı anda hem geleceğe hem de geçmişe bakıyordu.
One day you are looking into one another's eyes the next he's in Detroit with his child's mother. Not forward.
Bir gün, onun gözlerinin içine bakarsın ertesi gün, Detroit'te çocuğunun annesiyledir.
Hey, eyes forward.
Buraya bak buraya.
Eyes on the side of your head so you can't see forward can be catastrophic.
Tonga etrafındaki sular kamburların yalnızca doğum yeri değil aynı zamanda da çiftleşme bölgesidir.
I will stop, and keep my eyes straight forward, call a garage and then stay in my car with the radio on really loud'til they come, and then I'm gone.
- Duracağım, önüme bakacağım tamirciyi arayacağım. Arabamda oturup radyoyu sonuna kadar açacağım. Tamirciler gelince de gideceğim.
Monkeys have forward-pointing eyes with which to judge distance - invaluable when moving around in the trees - but this tiny hunter uses that ability also to pounce.
Tüm maymunlar gözleri ileri baktığı için mesafeyi iyi belirlerler. Bu, ağaçlarda dolaşırken çok önemlidir. Ancak bu minik avcı, o yeteneği avına çullanmak için de kullanır.
I'm going to turn around and close my eyes... and I want the guilty party to step forward.
Arkamı dönüp gözlerimi kapatacağım. Kabahatli kişi bir adım öne çıksın. Yargılama yok.
Books under the desk, eyes straight forward. We're having a pop quiz.
Kitaplar sıranın altına, gözler ileriye bakıyor!
They have huge forward-pointing eyes that enable them to aim their proboscis with such accuracy that it slips into the exact centre of each tiny flower.
Hortumları ile minicik çiçeklerin tam merkezini bu derece doğrulukla hedefleyebilmelerinin sırrı devamlı ileriye bakan büyük gözlere sahip olmalarındadır.
His forward-looking eyes scan in three dimensions.
Etrafı tarayan bakışlarından bir şey kaçmazdı.
- Face forward in a seated position, eyes closed, arms resting comfortably by your side, allowing your mind to clear itself of any outside stimuli.
Oturma posizyonunda yüz ileriye doğru, gözler kapalı, kollar yanlarınızda sabitlenmiş, dışarıdan gelecek uyarılara karşı zihninizi temiz tutmak için ona izin verin.
The moment where this team either gets past the loss of Jason Street and moves forward, or we watch the whole season crumble right before our eyes.
Önümüzdeki Cuma, bu takımın Jason Street'in yokluğunu atlatıp yoluna devam ettiğini mi yoksa tüm sezonun gözlerimizin önünde, nasıl un ufak olduğunu mu anlayacağımız gün olacak.
My eyes were forward, my hips were square.
Gözlerim ilerideydi, kalçam geride.
Always leans forward, pointy shoulders, squinty eyes, very Jewish.
O da hep öne eğiliyor, sivri omuzlar, şaşı gözler, o da 100 yaşında.
Carlton, I hope this isn't too forward of me, but you have kind eyes.
Carlton, Umarım cüretkarlığımı bağışlarsın ama çok hoş gözlerin var.
Just imagine... there's a rope between your eyes pulling you forward.
Sadece gözlerinin arasında seni ileri çeken bir ip varmış gibi düşün.
forward 889
forwards 74
forward march 76
eyes on the prize 41
eyes on me 42
eyes up 51
eyes up here 21
eyes open 53
eyes here 16
eyes on the road 42
forwards 74
forward march 76
eyes on the prize 41
eyes on me 42
eyes up 51
eyes up here 21
eyes open 53
eyes here 16
eyes on the road 42