Eyes front перевод на турецкий
750 параллельный перевод
Eyes front, there.
Önünüze bakın.
- Eyes front!
- Gözler ileri!
Eyes front, that man.
Önüne bak.
Eyes front, Watson.
Önüne bak, Watson.
Eyes front!
Gözler öne!
Eyes front.
- Gözler ileri.
Eyes front.
Gözler öne.
Eyes front. All right, soldier.
Yok et şunu gözümün önünden.
Eyes front, soldier.
Önüne bak asker.
All right, Marines, eyes front!
Tamam denizciler, önünüze bakın!
Eyes front. Look to the front!
Öne bak!
( Man ) Eyes left. ( Gas hisses ) ( Man ) Eyes front!
Gözler sola! Gözler ileri
Eyes front!
Önüne bak!
- Eyes front!
- Önüne dön!
Eyes front! Left turn!
İleri bak!
Eyes front!
Başlar ileri!
Eyes front.
İleri bak!
A giant that's even scarier than a ghost is rising up in front of our very own eyes.
Sadece 2 ay mı kaldı?
But she died right in front of my eyes.
Ama o gözlerimin önünde öldü.
- I was just telling her, miss... right here, in front of me very eyes, his friend... his best pal, as you might rightly call him, takes out a pair of handcuffs, and snap, snap, and he's a prisoner.
Ben de tam ona anlatıyordum hanımefendi -... hemen burada, gözlerimin önünde arkadaşı, en iyi arkadaşı, tabii bunu siz diyebilirsiniz cebinden kelepçe çıkarttı ve şak, şak ; o bir hükümlü oluverdi.
The only way I'll follow another of your suggestions... is if you hold a bright object in front of my eyes and twirl it.
Senin önerilerinden bir başkasına daha uymam için beni hipnotize etmen gerekir.
Look at them, bleeding to death in front of my eyes!
Ölebilir! Bak şunlara! Gözlerimin önünde kan kaybından ölüyorlar!
Setting that in front of my eyes.
Bunu gözlerimin önüne koyuyorsunuz.
- I said, eyes front!
- Sana önüne bak dedim!
Only one put his hands in front of his eyes and he was the last one.
Sadece biri, en sonuncusu elleri ile gözlerini kapatmıştı.
I start to figure maybe they won't take me... and some cold sweat runs down the middle of my back, and my head begins to buzz... and everything in the middle of the room begins to swim... and I get black spots in front of my eyes... and they say I've got high blood pressure again.
Belki de beni hiç almayacaklarını anlamaya başlarım ve sırtımdan aşağı soğuk terler akarken, beynim çınlamaya başlar ve odanın ortasındaki her şey havada yüzerken gözüm kararmaya başlar ve gene tansiyonumun yükseldiğini söylerler.
And a man was murdered in front of my eyes!
Ve bir adam gözlerimin önünde öldürüldü!
Head and eyes straight to the front.
Baş ve gözler tam karşıya.
Doctor, I get spots in front of me eyes and me heart is palpitating.
Doktor, gözlerim karıncalanıyor ve çarpıntım var.
If you look at the front, it is not elderly, it has aged are the eyes, which are empty.
Önden bakarsan, çokca yaşlı değil, yaşlanan ise boş olan gözler.
You don't know what it's like to watch somebody you love just crumble away bit by bit and day by day in front of your eyes.
Sevdiğin birinin gözlerinin önünde azar azar, günden güne... yok olup gittiğini görmek... nasıl bir şey bilemezsin.
- Let me tell you, when I seen my poor friend Wes lying dead in a pool of blood, being scalped in front of my eyes,
- Bir şey söyleyeyim mi? Zavallı dostum Wes'i gözlerimin önünde kafa derisi yüzülüp de bir kan gölü içinde terk edildiğini gördüğümde yapmam gerekeni çok iyi biliyorum.
Observe, please, they're on the front of his head and not on the side like reptile or fish eyes.
Dikkat edin lütfen, gözleri başının ön kısmında ve balıklar ve sürüngenler gibi yanlarda değil.
I started looking for my sheep and I couldn't see my hands in front of my eyes.
Koyunlarımı aramaya başladım, ama göz gözü görmüyordu.
You wanna see him dead right in front of your eyes?
Gözlerinin önünde ölmesini ister misin?
Eyes front, you.
Gözler önde, sen
This organisation is falling apart in front of my eyes.
Benim adamlarımda kaçıyor. Bu organizasyon gözlerimin önünde çöküyor
Both of them right there in front of my eyes.
İkisi de gözlerimin önünde öldü.
Eyes front!
İleri bak!
It's right there in front of my eyes.
Orada, gözümün önünde duruyordu.
In front of eyes like... Eyes as full of...
Böylesine dolu gözler önünde ilk.
I seen my family falling apart right in front of my eyes today.
Bugün ailemin, gözlerimin önünde dağıldığını gördüm.
You have to hang things in front of your eyes in order to see.
Görebilmek için o şeyleri gözlerine asmalısın.
Stuck a pistol in your back, tied you up, raped your wife right in front of your eyes.
Kıçına bir tabanca soktu, seni bağladı, gözlerinin önünde karının ırzına geçti.
All the time, she's in front of my eyes :
Nereye baksam, onu görür oldum.
I leave you in charge of the only factory in Europe making heavy water and a dozen men in British uniforms calmly walk in and blow it up right in front of your eyes.
Seni Avrupa'nın ağır su üreten tek fabrikasına sorumlu bırakıp gidiyorum... ve İngiliz üniformalı bir düzine adam ellerini kollarını sallaya sallaya içeri girip, gözlerinin önünde tesisi havaya uçuruyor!
Here they are, in front of our eyes.
Dürüst ve güvenilirdir.
My whole life passing in front of my eyes!
Tüm hayatım gözlerimin önünden geçti!
In front of your eyes, Olen.
Gözlerinin önünde, Oren.
But there's no point in covering my eyes in front of ruthless truth.
Ama acı gerçekler karşısında gözleri kapamanın da bir anlamı yok.
Sometimes I stand in front of the mirror... and my eyes get bigger and bigger.
Bazen aynanın karşısına geçip kendime bakıyorum ve gözlerim büyüdükçe büyüyor.
front 182
front and back 38
front page 47
front desk 35
front row 50
front and center 56
front door 43
front door ajar 17
eyes on the prize 41
eyes on me 42
front and back 38
front page 47
front desk 35
front row 50
front and center 56
front door 43
front door ajar 17
eyes on the prize 41
eyes on me 42
eyes up 51
eyes up here 21
eyes open 53
eyes here 16
eyes on the road 42
eyes down 32
eyes forward 43
eyes on 29
eyes closed 32
eyes up here 21
eyes open 53
eyes here 16
eyes on the road 42
eyes down 32
eyes forward 43
eyes on 29
eyes closed 32