Fortunate перевод на турецкий
2,126 параллельный перевод
We were fortunate that they could be joined by Specialist Joseph Gonzales.
Uzman Çavuş Joseph Gonzales'in de aramızda olması bizim için büyük şeref.
Your sister is very fortunate to have him caring for her.
Kız kardeşin doktoru o olduğu için çok şanslı birisi.
We feel so fortunate to be here.
Burada olduğum için, çok şanslı hissediyorum.
Volunteering to help those less fortunate than myself.
Benden daha talihsizlere gönüllü olarak yardım ediyorum.
And I've been fortunate in my friends.
Arkadaşlarım konusunda şanslıydım genelde.
Unfortunately, although fortunate for you, we've recently had an opening in the bee-girl division.
Ne yazık ki, sizin için neyse ki,.. ... arı-kız departmanında bir açık meydana geldi.
What a wonderful occasion this is, and how fortunate that it should happen to fall on Take Your Daughter to Work Day.
Ne harika bir vesile oldu bu ama ne yazık ki bugün olması gereken "Kızını İşe Götür" günüyle çakıştı.
Perhaps because you believe that society has a moral obligation to protect the least fortunate of its ranks.
Belki de sen toplumun kendi düzeyindeki talihini korumak için bir moral yükümlülüğüne sahip olduğunu düşünüyorsun.
And should i find myself in the form of a dog, i trust i will be so fortunate as to belong to a master as kind as my father.
Ve eğer bir köpek olursam, babam kadar iyi kalpli birine ait olacak kadar şanslı olacağıma inanıyorum.
But I was fortunate enough to know very differently to that.
Ama ben bütün bu farklılıkları bilecek kadar şanslıydım.
We are fortunate purifying the people living through our grief.
Bu acıyla insanları arındırabileceksek şanslı kişileriz.
* Oh, mama, dear, we're not the fortunate ones * * and girls * * they want to have fun * * oh, girls * * just want to have fun *
* Oh, anne, canım, talihlilerden değiliz ki * * ve kızlar * * eğlenmek ister * * oh, kızlar * * sadece eğlenmek ister *
He told me very seriously that only a very fortunate girl can get a guy like Surinder.
Bunu bana ciddi ciddi söyledi Surinder ile evlenecek kız, çok kısmetli biri dedi.
And may we remember our brothers and sisters Less fortunate than ourselves
Ve belki bizlerden daha şansız olan kardeşlerimizi hatırlarız
You feel very fortunate at the same time.
Aynı zamanda çok şanslı hissediyorsun.
Or have you already found the traveler that you and the less fortunate members of veritas were looking for?
Yoksa makus talihli diğer Veritas üyelerinin aradığı Gezgin'i buldun mu?
Given these conditions, You're actually Quite fortunate.
Bu koşullar altında şanslı bile sayılırsınız.
With one fortunate exception.
Bir talihli hariç.
We consider ourselves fortunate.
Kendimizi şanslı sayıyoruz.
Oh, dear, and you, Mrs. Caldwell, are most fortunate To have had such a husband.
Nasılsınız Bayan Caldwell, öyle bir kocanız olması ne büyük bir şans.
How fortunate for Papa.
Baban için hayırlı oldu.
She's near. A friend of a friend in Homeland Security was able to track her down and. I was fortunate.
Şansım yaver gitti.
Some of the more fortunate end up here, at Beijing's Raptor Rescue Centre.
Bunlardan şanslı olanlar Pekin'deki yırtıcı kuşları tedavi merkezine getiriliyorlar.
So, I guess you heard about today's fortunate events.
Sanırım günün bombasını duymuşsundur.
- This town, is fortunate to have you to protect it.
Biliyor musun, bu kasaba koruma konusunda sana sahip olduğu için çok şanslı.
I pay special attention to those who are weak and less fortunate People like you can't protect yourself and lack self-righteousness
Mesela senin gibi insanlar kendilerini koruyamıyorlar ve güvensizlik içinde yaşıyorlar.
Agent Scott wasn't as fortunate.
Ajan Scott sizin kadar şanslı değildi.
It's fortunate for an orphan like her, to have a mother, a family.
Onun gibi bir öksüz, böyle bir anneye ve bir aileye sahip olduğu için çok şanslı.
I suppose I should feel fortunate.
Sanırım talihsiz hissetmeliyim.
Mr. Jefferson is fortunate that I have left him a country at all over which to preside.
Bay Jefferson şanslı ki, ona yönetebileceği bütün bir ülke bıraktım.
No, they said it was their traditional way of extending a helping hand to those less fortunate.
Hayır. Durumları olmayanlara hep bu şekilde yardım eli uzattıklarını söylediler.
You are fortunate recruits are not allowed to carry guns, Tony.
Yeni gelenlerin silah taşıması yasak olduğu için şanslısın.
It's what brothers do when one is vastly more fortunate than the other.
Bir kardeş diğer kardeşten çok daha şanslı olduğunda böyle şeyler yapar.
Sahar is fortunate that this marriage will elevate her status.
Sahar bu evlilikte şanslı durumunu yüceltecek.
New York may not be so fortunate.
New York bu kadar şanslı olmayabilir.
I think myself more fortunate than all of my fellow citizens in having the... the distinguishing honor to be the first to stand in Your Majesty's presence in a diplomatic character.
Diplomatik olarak majestelerinin huzurunda bulunan ilk kişi olmanın verdiği ayrıcalıklı onur nedeniyle kendimi diğer vatandaşlarımın hepsinden daha şanslı biri olarak görüyorum.
Well, actually, the leverage was just a fortunate byproduct of my community spirit.
Aslında burdaki avantajımız, Benim topluluk ruhumun şanslı bir yan getirisi.
Saint melar's is so fortunate to have him back in its cradle
St.Melar, o yuvasına döndüğü için çok mesut.
It takes in the less fortunate, alcoholics, drug addicts and the homeless, providing them with tea and hot meals.
Talihsizleri, alkolikleri, madde bağımlılarını ve evsizleri kabul ediyor, onlara çay ve sıcak yemek sağlıyor.
We are so fortunate, Mr Bennet.
Çok şanslıyız, Bay Bennet.
How fortunate we are to find you here.
Sizi bulduğumuz için çok şanslıyız.
And we will not sit back and do nothing while less fortunate countries are ravaged by peruvian flute bands.
Ve biz de daha az şanslı olan ülkeler Perulu flüt grupları tarafından yıkılırken öylece durmayacağız.
It's a chance for me to help those less fortunate than myself.
Bu benden daha az şanslı insanlara yardım etme fırsatı.
How fortunate that our paths should cross.
Yollarımızın kesişmesi ne şans.
We feel fortunate to have met again
Tekrar karşılaştığımız için kendimizi şanslı sayıyoruz.
The Apollo lunar landing crews were quite fortunate.
Apollo iniş ekibi oldukça şanslıydı.
I was fortunate in that I was there in the capacity of... his strength and conditioning coach... whereas the Russian families were not able to come at all. They stayed in Star City.
Star City'deki Rus kozmonotlar aileleriyle bir araya bile gelemezken bense şanslıydım ki eşimin fizik kondisyon koçu olarak orada bulunmuştum.
That is fortunate, but I am worried that the stupid girl is going to lose it.
Bu iyi şans, ama aptal kızın onu kaybedeceğinden korkuyorum.
He's less fortunate than you are.
Senden daha az imkanı var.
How fortunate our failure to kill you, Dr. Jones.
Seni öldüremediğimiz için çok şanslıyız, Dr. Jones.
- I think I'm very fortunate.
- Sanırım çok şanslıyım.