Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ G ] / Got to be

Got to be перевод на турецкий

20,622 параллельный перевод
You've got to be kidding me.
Benimle dalga mı geçiyorsun?
We just got to be on the same page.
Hemfikir olmalıyız.
Yeah, there's got to be some reason you survived.
Evet, hayatta kalmanın bir nedeni olmalı.
You got to be kidding me.
Şaka yapıyor olmalısın.
Boy, you got to be a real dumb ass, using your badge number for your safe combination.
Koçum, şifre olarak rozet numaranı kullanmakla çok salaklık etmişsin.
It's got to be up there.
- Şurada olsa gerek.
There's got to be a clue here as to who his killer is.
Katilin kim olduğuyla ilgili bir ipucu olmalı.
No, you know what, his jaw is so swollen, he couldn't talk if he wanted to. Okay, so, we know that Karen and Emil were together a few hours before he was killed, but the question is, if they weren't having an affair, what the hell were they doing? Well, it's got to be something illegal, or she would talk.
çenesi o kadar şiş ki istese bile konuşamaz tamamdır karen ve emil in ölmeden bir kaç saat önce beraber olduğunu bilyoruz fakat soru şu ki eğer ilişkileri yoksa onlar ne yapıyorlardı illegal bir şeyler olmalı yoksa söylerdi tabi karen bizim aradığımız katil değilse
This has got to be just between you and me.
Bunun ikimizin arasında kalması lazım.
That's got to be hundreds of ex-cons a year.
Bu yılda yüzlerce eski mahkum demek.
Well, he's got to be around here somewhere, he can't hide forever, right?
Ama buralarda bir yerlerde olmalı, sonsuza kadar saklanamaz, değil mi?
She's got to be the one to tell you, otherwise there won't be any trust at all.
Onun sana söylemesi lazım, aksi takdirde aranızda güven kalmaz.
Well, then you've got to be there.
- O zaman orada ol.
They've got to be capped.
Bunlar kaplama olmalı.
You got to be fucking kidding me.
Dalga geçiyor olmalısın.
She got to be your whore.
Orospun olmalı.
Well, you got to be the godmother too.
- Sen de vaftiz annesi olmalısın tabii.
I got to be honest, never took you for a karaoke guy.
Dürüst olacağım karaoke seven biri olduğunu hiç düşünmemiştim.
Why you got to be that way?
Niye öyle konuşuyorsun ki?
This guy's got to be a lock for husband of the year.
Bu adam yılın kocası olmaya aday.
Oh, I get it, but I got to be honest, Philip... it's a little out there.
Anlıyorum, açık söylemek gerekirse Philip bu büyük çılgınlık.
Uh, there's got to be an explanation.
- Bunun kesin bir açıklaması vardır.
That's got to be them.
Bunlar onlar olmalı.
You've got to be kidding me.
- Yok artık ya.
Got to be nice, though, Dad, knowing that your company is in good hands and you can stay home all day long and just play with your kid.
Şirketinin emin ellerde olduğunu bilip tüm gün evde kalmak ve oğlunla oynayabilmek çok güzel bir şey olmalı baba.
The best part about taking the train, as I often do for my work with, uh, the children, has got to be the scenery.
Trene binmenin en güzel tarafı ki iş için sık sık binerim çocuklarla manzarayı izleyebilmek olsa gerek.
This has got to be some mistake.
Bunun bir hata olması gerek.
Well, it's got to be safer than driving with Sylvester, and besides, you're not a typical kid.
Pekâlâ, Sylvester'le araba sürmekten daha güvenli olmalı, ayrıca sen sıradan bir çocuk değilsin.
So you've got to be grateful for what you have, because when you think about it, aren't we all just random pieces lost in the carpet of life, looking for where we fit?
Sahip olduklarınıza şükretmelisiniz çünkü bunu bir düşününce hepimiz nereye uygun olduğunu arayan hayatın kayıp bir parçası değil miyiz?
There's got to be something in here we can use to escape.
Kaçmak için kullanabileceğimiz bir şeyler olmalı buralarda bir yerlede.
All right, if there's three cases this year, there's got to be more.
Tamam eğer bu yıl üç vaka oldu ise daha fazlası olmalı.
Assignment reviews have got to be signed.
Denetim raporlarını imzalamanız gerekiyor.
( quietly ) : You've got to be kidding me.
Dalga geçiyor olmalısın.
I got to be in Seattle early tomorrow for a job interview.
Bir iş görüşmesi için yarın erkenden Seattle'da olmam gerek.
You've got to be kidding me.
- Şaka olmalı!
You got somewhere you need to be?
Tüm kişisel bilgileri burada.
I got nowhere else to be. [labored breathing]
Olmak istediğim yer burası.
But you got played,'cause I wanted to be able to give you a real, genuine Valentine's Day surprise, baby!
Kandırıldın çünkü sana öz, hakiki bir Sevgililer Günü sürprizi yapmak istedim bebeğim.
She's got a life there, and one she's supposed to be heading back to soon.
Orada bir hayatı var ve dönmek zorunda olduğu biri de olabilir.
You've got until Monday to submit a proposal detailing the measures you'll be taking, or else we'll shut it down.
Alacağınız önlemleri detaylı bir şekilde sunmanız için Pazartesi'ye kadar süreniz var. Aksi halde kapatacağız.
And he was talking about these rocks... that mysteriously move across the desert floor... and I got to thinking about it and I thought, well, to me, the obvious cause would be that...
Çölde gizemli şekilde hareket eden kayalardan bahsedip duruyordu. Bana göre de bunun en büyük nedeni...
Hey, if you really want to be blown away, I've got two special gummy bears you can have.
Gerçekten uçmak isterseniz iki tane özel ayıcıklı şeker verebilirim size.
Look, now that I've got you on the phone, I'm thinking it might be time to upgrade our Internet security.
Madem aradın, internet güvenliğimizi arttırmanın vaktinin geldiğini düşünüyorum.
Well, we are just dying to know how the conductor got all the way from the front to the back, kill the ambassador, and not be seen?
Kondüktörün nasıl kimseye görünmeden ön taraftan arkaya geçip büyükelçiyi öldürdüğünü öğrenmek için can atıyoruz.
My plan was to hide it from my parents until I got a new job, but with smarty-pants Alex home, I had to be more careful, or she was going to figure it out.
Yeni bir iş bulana dek bizimkilerden saklamayı planlıyordum ama çok bilmiş Alex evde olduğundan daha dikkatli olmam gerekiyordu yoksa anlardı.
Sorry, I hit some potholes, and then we got on the freeway, and then some schoolkids started throwing pencils at me, then we passed a cop, and I had to pretend to be a mannequin.
Tümsekten geçtik ve sonra otoyola çıktık, sonrasında da bazı okul çocukları bana kalem atmaya başladı, sonra polise rastladık ve manken gibi davranmak zorunda kaldım.
This guy used to be a big-deal plastic surgeon, until about 20 years ago when he got popped for selling oxycodone prescriptions and lost his license.
Bu adam eskiden ünlü bir estetik cerrahmış. Yaklaşık yirmi yıl önce oksikodon reçetesi satmaktan lisansı elinden alınmış.
Cece's got a big audition today to be a reporter.
Bugün Cece'nin muhabirlik mülakatı var.
When I pulled you out of that dumpster, I had no idea... that you'd be such a world-class fighter... but you don't got to fight anymore.
Seni çöp bidonundan çıkardığımda bir numara savaşçı olacağını hiç düşünmemiştim.
Wouldn't you be if you were getting six figures a year to do nothing because your wife got a big, new job?
Sırf karın güzel bir iş bulduğu için, her yıl sana... altı sıfırlı bir çek yazsalar sen de mutlu olmaz mısın?
You know, it's got a lot to do with my soon-to-be ex-wife.
O karanlık adam, yakında eski eşim olacak olan kadın yüzünden var.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]