Habit перевод на турецкий
4,070 параллельный перевод
Out of her mind on heroin, doing daily crimes with psychopath Mark to keep up their habit, but how do you know you're cured?
Eroin haricinde Mark gibi bir psikopatla suç işlemeyi sürdürüyordun tamam ama iyileştiğini nereden biliyorsun?
Not that I'm in the habit of seeing you on the train, but I wanted to ask'cause I made the introduction.
Demek istediğim seni trende görmeye alıştım, ama sormak istedim buluşmayı ayarlayan bendim.
Julia, we got here out of habit.
Julia, alışkanlıklarımız yüzünden beraberiz.
Habit?
Alışkanlık mı?
Habit, Julia, habit.
Alışkanlık Julia, alışkanlık.
I wasn't with yöu out of habit.
Alışkanlık yüzünden seninle beraber değildim.
You see, I'm not in the habit of speaking to people very much.
İnsanlarla çok konuşan biri değilimdir.
I didn't like it, but I guess it was a better way to support her habit than selling her body on the street.
Ben, bunu sevmedim ama daha iyi bir yol yoktu Onu desteklemek için. vücudunu sokakta satmaktan daha iyi
I wouldn't have some... one of the dancers, you know, dressed as a nun, you know, with... suspenders under her habit, you know.
Bazı olmazdı... Dansçıların biri, biliyorsunuz, bir rahibe olarak, biliyorsun, ile giyinmiş... Bildiğiniz onu alışkanlık, altında jartiyer.
Know why habit rhymes with rabbit?
Huy ile tavşanın alakası nedir biliyor musunuz?
Chaplain at Attica said Pastor Randy had been down the habit road himself, so he'd help me.
Attica'daki rahip bana, Rahip Randy'nin zamanında bizzat tavşan deliğine girdiğini söyledi. Yani bana yardım edebilirdi.
Force of habit. if I look homeless, it's because I practically am.
Alışkanlık işte. Eğer evsiz gibi görünüyorsam, öyle olduğum içindir.
Ishkq had a habit.. ... of living in the moment.
Ishkq'ın alışkanlığı her anı dolu dolu yaşamaktı.
Yeah, we kiss all the time, but it's habit.
Evet, her zaman öpüşüyoruz, ama bu alışkanlık.
Did April have a habit?
April'in uyuşturucu alışkanlığı var mıydı?
No. Uh... it's just that I'm you know, kind of in the habit of popping over.
Hayır, ıı biliyorsunuz ben böyle habersiz uğrayıveririm.
About a man whose wives had a nasty habit of committing suicide.
Eşleri intihar etme gibi kötü bir huy edinmiş bir adam hakkındakine.
- Sorry, bad habit.
- Pardon, alışkanlık işte.
This is becoming quite a habit, innit?
Bu alışkanlık olmaya başladı, di mi?
You're making a habit of these weird hobbies.
bu garip hobileri de kendine adet edindin.
♪ My words, your words, talking so much is a bad habit ♪
Benim sözüm senin sözün... Daha fazla konuşmak berbattır..
It's a habit.
Alışkanlık oldu.
The problem with Joseph's habit is that one day there will be an actual emergency or violent crime coming from this house.
Joseph'ın bu huyunun oluşturduğu sorun şu ki. Bir gün bu evde gerçekten acil bir durum veya bir şiddet suçu yaşanacak.
I hardly think I'd still be in business if I were in the habit of killing off my customers.
Buraya gelen her müşterimi öldürsem sanırım işim batardı.
Leave this habit.
Bırak bu alışkanlığı.
That means, you can live with this habit, but not me.
Yani bu alışkanlıkla yaşayabiliyorsun da benimle yaşayamıyorsun, öyle mi?
But, you always had this habit.
İyi de bu alışkanlığın hep vardı.
You're making a habit of this. Getting us lost.
Bizi kaybetmeyi alışkanlık haline getirmeye başlıyorsun.
Force of habit.
Alışkanlıktan.
Now, look, we're all creatures of habit, am I right, Sal?
Şimdi, bakın, biz tüm konum alışkanlık yaratıklar, ben, doğru Sal miyim?
You didn't inherit that habit from him, did you?
Bu alışkanlığı da ondan miras almadın, değil mi?
He knew that Driver was a creature of habit.
Driver'ın alışkanlıkları olduğunu biliyordu.
It's a habit of yours by now.
Zaten bu sende bir alışkanlık haline geldi.
I dropped it. The habit...
Yapmıyorum, alışkanlık...
Now, you have the habit of killing prisoners before I have a chance to question them.
Ben daha onları sorgulamadan, mahpusları öldürmek gibi bir alışkanlığın var.
- Did I, I have a habit of...
Beni de, alışkanlığıma göre...
- But... They told you not to make a habit of it.
- Sana bunu alışkanlık hâline getirmemeni söyledi.
They have a habit of just... fading away.
Solup gitmek gibi bir huyları vardır.
It's getting to be a habit with me. Kristin...
- Bu bende alışkanlık oluyor.
She and Brad were high school sweethearts back in Bismarck where they made a habit of scamming rich people.
O ve Brad zengin kişileri dolandırmayı alışkanlık haline getirmiş Bismarck'tan iki lise aşığı.
You have a habit of... giving up too soon.
Çok çabuk vazgeçme... alışkanlığın var.
While you have a habit of fighting.
Senin de kavga etme alışkanlığın var.
Failure seems to be a habit with you.
Anlaşılan başarısızlığı alışkanlık haline getirmişsin.
And he will carry on feeding that killing habit..... unless we stop him.
Ve biz onu durdurmazsak, öldürme alışkanlığından beslenmeye devam edecek.
I'm humiliated,'cause believe it or not, I'm not in the habit of...
- İnan veya inanma kendimi aşağılanmış hissettim, ben böyle biri değilim...
He was in the habit of snapping his teeth every time they drove under a streetlight.
Yoldaki her sokak lambasını geçtikçe,... dişlerini takırdatmak gibi bir alışkanlığı vardı.
It only takes 30 days to form a habit and then it becomes second nature.
Alışması sadece 30 gün alıyor ve sonra ikinci bir dünyan oluyor.
That's how long Oprah said it takes to form a habit, right?
Bu süre Oprah'ın alışmanın ne kadar sürdüğünü dediği süre, değil mi?
I splurge from habit.
Savurganlık alışkanlığım var.
When Jasmine don't wanna know something she's got a habit of looking the other way.
Jasmine birşeyler bilmek istemediği zaman başka yollar aramak gibi bir alışkanlığı var
Shady habit.
Kötü alışkanlık.