Heath перевод на турецкий
452 параллельный перевод
Heath, uh, I don't...
Heath, bilm...
You mean Heath?
Heath mı demek istiyorsun?
Heath, Keith.
Heath, Keith.
- It's Heath, by the way.
- Ben Heath, bu arada.
Oh, yeah. Heath, Keith.
Tabi Heath, Keith.
But when I found you were one of those savages... returning to your native heath, my grateful eyes could hardly believe it.
Ama bu yabani hayatta yerlilerin arasında sizi bulunca, gözlerime inanamadım.
Mrs. Barnsley, Miss Heath, Mr. Barnsley, Mr. Randall.
Bayan Barnsley, Bayan Heath, Bay Barnsley, Bay Randall.
Mr. and Mrs. Barnsley, Miss Heath and Mr. Randall.
Bay ve Bayan Barnsley, Bayan Heath ve Bay Randall.
The angels were so angry, they flung me out in the middle of the heath... on top of Wuthering Heights.
Melekler o kadar öfkelendiler ki, beni fundalığın ortasına fırlattılar, Uğultulu Tepeler'in yukarısındaki.
Would you give that to Dr. Heath?
Bunu Doktor Heath'e verir misiniz?
John, my good friend, I realize your Dr. Heath is right.
John, sevgili dostum, bence Doktor Heath haklı.
Heath was telling me that you're still carrying on with that research work.
Heath bana halen araştırman üzerinde yoğunlaştığını söyledi.
Dr. Heath isn't in sympathy, Dr. Courtland.
Doktor Heath pek anlayışlı değil Doktor Courtland.
Is that the fellow who played rugby for Black Heath?
Black Heath takımında rugby oynayan adam değil mi?
" inspired hath in every holt and heath...
" Zephirus da dolaşarak kırları bayırları...
Give me Hampstead Heath.
Bana Hampstead fundalığını verin.
Makes your Hampstead Heath look pretty cheap.
Senin Hampstead fundalığın oldukça ucuz görünüyor, değil mi?
Hampstead Heath was never like this.
Hampstead fundalığı asla böyle değildi.
Father's never allowed me to go on the heath.
Babam benim o fundalığa gitmeme asla izin vermezdi.
I was attacked on the heath.
Kırlarda saldırıya uğradım.
It's easy for you to say that, but you didn't see it that Sunday morning, screaming out of the heavens to crash and bury itself in the heath.
Senin için bunu söylemesi kolay. Sen bunu görmedin. Ama ben o pazar sabahı onun göklerden çığlık atarak düştüğünü ve kendini toprağa gömdüğünü gördüm.
The next morning, the heath was covered with a lush vegetation that should never have grown there.
Ertesi sabah bölge, orada asla yetişmemesi gereken yemyeşil bir bitki örtüsüyle kaplıydı.
It's the opening of the Highland Fair tonight and I am the President of the Daughters of the Heath and Heather.
Bu akşam İskoç panayırının açılışı var. Ve ben panayır komitesinin başkanıyım, unuttun mu?
And now, Edward Heath.
Şimdi de Edward Heath.
- That nice Mr Heath would never allow that.
Yakışıklı Bay Heath buna asla izin vermez.
And here is the result Of the "where to put edward heath's statue" competition. The winner was a mr. ivy north
Ve şimdi de "Edward Heath Heykeli Nereye Konsun" yarışma sonucu.
Upon the heath.
Bozkırda.
Or why upon this heath you stop our way with such prophetic greeting?
Niye bozkırda yolumuzu kesip, böyle kehanetlerle selamlıyorsunuz?
It's been a bit Heath Robinson, a bit "mad scientist's laboratory" on the stage.
Biraz Heath Robinson gibi oldu ; Biraz da "çılgın mucitin laboratuvarı" yapıyoruz sahneyi.
The nominations are : Mr. edward heath for "the new suit sketch"... Mr. richard baker for "lemon curry"...
Edward Heath, yeni elbise skeci ile Richard Baker, Limonlu Köri ile...
Mr. heath!
- Bay Heath. - Ne?
Looks like Ted Heath.
Ted Heath'a benziyor.
Walking around on the heath dressed like a boy!
Erkek çocukları gibi giyinip çayırlarda dolaşıyorsun!
We're replicating Heath's and Friedhoff's strategies trying to find maverick substances specific to schizophrenia.
Şizofreniye özel, sıra dışı maddeler bulmak için... Heath ve Friedhoff'un yöntemlerini uyguluyoruz.
For he shall be like the heath in the desert, and shall not see when good cometh but shall inhabit the parched places in the wilderness.
Böylesi, bozkırdaki çalı gibidir ; iyilik geldiği zaman görmeyecek. Kurak çöle, kimsenin yaşamadığı tuzlaya yerleşecek.
For he shall be like the heath in the desert, and shall inhabit the parched, uninhabited places.
Böylesi, bozkırdaki çalı gibidir kurak çöle, kimsenin yaşamadığı tuzlaya yerleşecek.
I'm in perfect heath.
Sağlığım gayet yerinde.
There's a tin pavilion on Hampstead Heath, five minutes'walk from East Heath Road.
Doğu Heath Yolu'ndan beş dakika yürüyüş mesafesinde Hampstead Heath'de bir köşk var.
We've had no further contact from Colonel Smith... or our other operative Alice Heath.
Albay Smith ile daha fazla bağlantı kuramadık ajanımız Alice Heath ile de.
Gentlemen, meet Alice Heath.
Baylar, Alice Heath ile tanışın.
Byron Chin, this is Alice Heath.
Byron Chin, bu Alice Heath.
UPON THE HEATH.
2. Cadı : Şu fundalık başı.
This is Carol Heath and Maddy Nagle, my oldest and my dearest friends.
Bu Carol Heath ve bu Maddy Nagle, en eski ve en iyi dostlarım.
Heath.
N'aber Heath?
And kindly remove that ridiculous Heath Robinson contraption from off my property.
Ve lütfen şu Heath Robinson * mekanizmasını da mülkümün önünden çekin.
Daddy says that he can "snordly heath."
Babam "normlukla Efes" aldığını söylüyor.
I, a boy of 15, and my oldest and dearest friend, Dickie Heath, having just stolen a car from the parking lot of a ShopEasy, and finding ourselves with nothing much to do, entered a house on Fox Hill Lane.
ShopEasy'nin park yerinden bir araba çalmıştı yapacak fazla birşeyimiz olmadığını farkettik ve Fox Hill Lane'de bir eve girdik.
From Heath's, Miss Botting.
Heath's'den aldım, Miss Botting.
There's likewise a wind on the heath.
Keza, fundalıklardan esen rüzgar.
I've tried jogging on Hampstead Heath... at seven o'clock in the morning in a sweat suit... but I never worked up a sweat.
Hampstead Heath'te sabahları 7'de jogging yapmayı denedim.
It was a day not unlike any other in the summer of 1976.
1976 yazında, diğer günlerden farksız bir gündü 15 yaşındaydım, en yakın ve en eski arkadaşım Dickie Heath,