Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ H ] / Here's the problem

Here's the problem перевод на турецкий

654 параллельный перевод
I'm here because there's a problem with the hotel swimming pool. I'm not here to play. Yes.
Otel havuzunda bir sorun çıktığı için geldim, eğlenmeye değil.
I heard that with all your brains, the one thing you can't figure out, the one problem you can't solve is what you're all doing here.
Duydum ki, tüm zekanıza rağmen, anlayamayacağınız... çözemeyeceğiniz tek problem, burada ne yaptığınızmış.
- What's the problem here?
- Ne oluyor burada?
HERE'S THE WAY TO SOLVE YOUR PROBLEM.
Hem de hemen. İnan bana, başka çaresi yok.
It's a point of fact that historically, even here in the south, which I'm pleased to visit for the first time, the moment's come to face the age-old problem of women's emancipation as it's been confronted and solved, for example,
İşin aslı, bu tarihsel bir an, hatta güney için bile... Buraya geldiğimden beri ilk kez mutlu oluyorum. Sanki çağlardır süre gelen kadınların hak sorunlarına göz atmak... ve onunla yüzleşmek ve sorunu çözmek gibi bir şey.
Lying here, indisposed you must have had time to consider the problem.
Burada yalan söylüyor, isteksiz sorunu hesaba katmak için zaman ayırmış olmalısın.
What's the trouble here?
Problem nedir beyler?
And here's the hairiest problem of all - - isolation, being alone.
Ama işte en ağır sorun... İzolasyon, yalnızlık!
For years, we here in the united states have been working on that problem until now it's been our most closely guarded secret involving great effort and vast expenditure.
Amerika'da yıllardır bu sorun üzerinde çalışıyoruz. Muazzam bir masraf ve çok büyük çaba gerektirmiş ve çok sıkı bir şekilde korunan en büyük sırrımız üzerinde çalışıyoruz.
The problem for our employees here is transportation.
Burada çalışanların en büyük sıkıntısı ulaşım. Arabanız var mı?
We merely wanted to resolve the traffiic problem... with a subway like Munich's or Dublin's... but here the ground has eight strata... and we're forced to become archaeologists.
Bizim işimiz Münih ve Dublin'deki gibi trafik problemini çözmek için metro yapmak. Ama burada toprak sekiz kat olduğu için arkeolog olmaya zorlandık.
Here's our problem. Fire's lapping here. It's going up through the windows.
Yangın buraya yayılıyor, camlardan dışarı çıkmakta.
What's the problem here? Oh, this rinky-dink has screwed up my reservation.
Bu gerzek rezervasyonumun içine etmiş.
Ever since then, I have been studying sharks and that's why I'm gonna go to the Institute tomorrow and tell them that you still have a shark problem here.
O zamandan beri, köpekbalıklarını incelerim o yüzden de yarın enstitüye gidip burada hala bir köpekbalığı sorunu yaşadığınızı söyleyeceğim.
Do you see any problems with the D.S.R.V. here?
D.S.R.V. ile herhangi bir problem var mı?
Here's the problem.
Bir problem var.
Half the graduating class going out of here with a substandard education and you compound the problem by beating a student senseless?
Mezunların yarısı buradan yetersiz eğitimle ayrılırken bir de şuursuzca bir öğrenciyi döverek sorunu mu büyütüyorsunuz?
I've been working on a story about the slave rackets down here and I've got a problem you might be able to help me with.
Buralardaki köle ticareti üzerinde çalışıyordum ve belki sizin yardım edebileceğiniz bir problemim var.
Look, if you like Sam at all, I don't understand what the problem is here.
Bak, Diane, eğer Sam'den hoşlanıyorsan, sorunun ne olduğunu anlamış değilim.
Now here's the problem : the septum don't knit properly.
Problem şu, septum olması gerektiği gibi kaynamadı.
Look, what's the problem here?
Bak Jake, ne oluyor?
I came up here because there's a problem with the mogwai.
Buraya mogwai ile ilgili bir sorun yüzünden geldim.
Come on, what's the problem here?
Problem nerede?
Sometimes the problem's over here.
Bazen problemler burada olur.
What's the problem here?
Sorun nedir?
It's a fine product. Here's the problem.
Ve kaliteli ürün.
What's the problem here?
Sorunun ne?
But here's the problem. If you don't let me live, how can I prove my good faith to you?
Ama yaşamama izin vermezsen, sana olan inancımı nasıl ispatlayabilirim?
I have studied your problem... and here's the report I'm submitting to my chief.
Sorun hakkında çalıştım... ve buradaki raporu şefime sundum.
See, the problem here is the sprocket teeth are all worn down.
Buradaki sorun zincir dişlisinin aşınmış olması.
In the old days, before we understood the problem some of the staff were afraid to come down here, particularly in the dark, because of the strange sounds, pops, when the saltpetre cracked off more plaster.
Eskiden, yani biz sorunun ne olduğunu anlayana kadar, personelin çoğu buraya inmekten korkardı, özellikle de karanlıktan, kaya tuzu duvarlarda çatlaklar açtığı için, tuhaf sesler çıkarırmış.
Here's the problem. We gotta do a whole ensemble.
Problem işte burada Onu yeniden yaratmalıyız
She's just a foreign exchange student that's living here. And other than having to honk when we want to get out of the garage, she's... she's really been no problem at all.
O kız burada yaşayan yabancı değişim öğrencisi ve garajdan çıkarken korna çalmak zorunda kalmamız haricinde hiç rahatsızlık vermedi.
- Yeah. Hey, what's the problem here?
Hem bu ne demek oluyor ki?
What's the problem here?
Burada bir sorun mu var?
Look, here's the problem.
Bakın işte, sorun burada.
- What's the problem here?
- Burada sorun nedir?
Hey, what's the problem here?
Hey, problem nedir burada?
Now, here's the problem as I see it.
Bence problem şu.
- What's the problem? - Why are we out here?
- Neden buradayız?
Now, we have got a bit of a problem here. Let's say, everyone from behind the row that was holding up the portraits of ancestors should will it to come down heads, and everyone from the ancestral portraits downwards - tails.
Farz edelim ki, atalara ait resimleri tutan sıranın arkasındaki herkes tura ve öndekiler yazı dedi.
Well, Sarah, here's the problem.
Şey, Sarah, Bir problem var.
- What's the problem here?
- Sorun ne burada?
Okay... what's the problem here?
Sorun nedir?
Here's the problem.
İşte sorun bu.
But here is the problem. Those very same birds or relatives of them, had to have been fooled down the bottom of Mount Improbable, by insects that hardly looked like sticks at all.
Ama sorun şu ki, yine bu kuşların ya da onların akrabalarının, dağın altında bulunan ve sopaya hiç benzemeyen böcekler tarafından da kandırılmış olması gerekiyordu.
- Here's what the problem is.
- Bekle bir dakika. - İşte asıl problem bu.
Here's the problem.
Sorun şu.
- Well, that's the problem here.
- Buradaki sorun da bu.
What's the problem here?
- Buradaki sorun ne?
What's the problem here?
Buradaki sorun nedir?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]