Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ T ] / The problem was

The problem was перевод на турецкий

1,944 параллельный перевод
The problem was we were hunting a man none of us had ever seen before.
Problem ise, daha önce hiçbirimizin görmediği bir adamı arıyor olmamız.
The problem was, ghost mom didn't approve of him
Sorun, hayalet annenin çocuğu onaylamaması.
The problem was a brain problem.
Sorun beyninden kaynaklıydı.
The problem was Crusher's style was too brutal for the national venues.
Crusher'ın fazlasıyla acımasız stili ulusal dövüşler için sorun yarattı.
Did you find out what the problem was?
Sorunun ne olduğunu buldun mu?
The problem was that he had no idea about the film I was making with his money.
Problem, onun parası ile film çektiğimden haberi olmamasıydı.
The problem was figuring out which small-town lowlife was responsible.
Asıl soru, böyle pis bir kasabada böyle birşeyi kim yapmış olabilir.
No, that was kind of the problem.
Hayır, problemde burada zaten.
They said it was a problem with the subways, I suspect they were doing sex with each other.
Metroda bir sorun vardı dediler, ama birbirleriyle seks yaptıklarında şüpheleniyorum.
Easy. There was a problem with having one head of the Party Planning Committee.
Tek bir parti planlama komitesi başkanı olması sorun yaratıyordu.
The only problem was that they had no plan whatsoever on how to make their dream come true.
Tek sorunları ise rüyalarını gerçekleştirmek için bir planları olmamasıymış.
The only problem was that he started performing unnecessary surgeries to ensure a steady supply of canine barbiturates.
Sorun şu ki, köpek yatıştırıcıları kaynağını garanti altına almak için gereksiz muayaneler yapmış.
He was probably looking to steal the business as soon as I straightened out the Russian problem.
Muhtemelen Rus sorununu çözdüğüm zaman işi çalmaya çalışacaktı.
You see, the biggest problem with my addiction, was that like all addictions, it sneaks up on you slowly.
Gördüğünüz gibi, benim bağımlıIığımda da en büyük sorun diğer bağımlıIıklar gibi, sinsice kanınıza işlemesiydi.
There was over a dozen critical systems we could go for, but there's only one that solves the problem once and for all.
Bakacağımız bir düzine kadar kritik sistem var fakat sorunumuzu tamamen çözebileceğimiz bir yol var.
That might be the problem. Because we're looking at it as it is, not as it was.
Çünkü şimdiki hâline bakıyoruz, eski hâline değil.
The only problem was, Marshall and Lily were not.
Tek sorun Marshall ve Lily'nin onu sevmiyor olmasıydı.
AMITA : The problem is whatever he was sending was going through a ghost IP.
Evet ama gönderdikleri hayalet bir IP'ye gidiyormuş.
There was a problem with the recipient.
Alıcı ile ilgili bir problem varmış.
For the days when Jenny was the problem.
Ondan bahsetmişken, ona bir baksam iyi olur.
You think the blood clot was caused by a clotting problem.
Demek pıhtının, pıhtılaşma sorunundan kaynaklandığını düşünüyorsun.
There was always... one more problem at the stores.
Her zaman bir bahanem vardı.
Told Donald there was a problem with the gas line in the garage.
Donald'a, garajdaki gaz hattında bir sorun olduğunu söyledim.
Yes, there is a problem. "Is there a problem?" Listen to her. The kid that was gonna play your son, he didn't show up for work today.
Senin oğlunu oynaması gereken çocuk- - Bugün işe gelmemiş.
Or of course, which was massive at the time, the global problem, and we have ourselves out.
O zaman için bu çok büyük bir problemdi, küresel bir sorundu ama biz kendimizi bunun dışında tuttuk.
My problem was I had another life too, the one that landed me in here.
Sorunum, beni buraya getiren başka birhayatımın da olmasıydı.
And that I was the problem.
-... benim de sorun olduğumu düşünmüştü. - Öyle mi?
His impression at the time was That I had not broken any law If I had given it to the senate,
Rowen'a göre yaptığım suç teşkil etmiyordu.Eğer belgeleri senatoya vermişsem bunda bir problem yoktu, senatonun bunları görme yetkisi vardı.
We had a little bit of a problem earlier Because bitch Stewie was stooling in the tub, wasn't he? I did some poos.
Ama onun öncesinde ufak bir problemimiz var,... çünkü zilli Stewie küvete kakasını etti, değil mi?
Because I was trying to convince myself that that was the problem.
Neden? Çünkü kendimi onun asıl sorun olduğuna ikna etmeye çalışıyordum.
THE ONLY PROBLEM WAS GOVERNMENT WAS DRINKING FRIEDMAN'S FREE-MARKET KOOL-AID.
Sorun, devletin Friedman'ın serbest piyasa gazozuyla sarhoş olmasıydı.
BUT HOW IT WAS WAS THE PROBLEM.
Asıl sorun da buydu.
Okay, but the army vets I worked with at TSA said that sexual assault was a big problem.
TSA da birlikte çalıştığım emekli askerler cinsel saldırının büyük bir sorun olduğunu söylediler.
His only problem was he was married to the poxy job.
Tek sorunu lanet işiyle evli olmasıydı.
What was the problem?
Sorun neydi?
The only problem was, it didn't look like that when you gave it to me.
Tek sorun, bana verdiğinde böyle görünmüyordu.
And sex was never the problem.
Ve seks sorun değildi.
Perhaps, the biggest problem of all for most people was the argument put forward for the existence of God at the beginning of the 19th century by an Anglican clergyman called William Paley.
Belki de, bu insanların ortaya atmış olduğu soruların en büyüğü Tanrı'nın varlığı yönündeki argümanlardan biriydi. 19. YY'ın başında Willam Paley adında bir Anglikan rahibi tarafından ortaya atılmıştı.
... but the data acquisition problem in Minsky's "society-of-mind" theory was addressed in large part by Singh's "E-M-One" paper back in... 2005.
... fakat Minsy'nin "toplumun aklı" teorisindeki bilgi edinme sorunu Singh'in 2005 tarihli "E-M-One" makalesinin büyük bölümünde geçti.
But the building of it wasn't the problem, was it?
- Yapmak sorun olmadı, değil mi?
Only too perfect was the problem.
Ama çok iyi olması problemdir.
But he was the only one who diagnosed my problem.
Derdimi teşhis eden yegâne doktor oydu.
What was the problem? Flour Do me s? will ction?
Sorunun ne olduğunu bana söyleyecek misin?
The first challenge that Jeff and the team faced was to get their latest high-definition camera systems into the wilds of British Columbia.
Jeff ve ekibinin karşılaşacağı ilk problem en son HD kamera sistemlerinin İngiliz Kolombiya'sı vahşi doğasının içlerine götürülmesiydi.
It was your reckless, pointless attempt to dial Earth that robbed me of the time I needed to solve this problem!
Benim bu sorunu çözmem için gerekli zamanı benden çalan şey, senin düşüncesizce Dünya'yı çevirmeye kalkışmandı.
Will was being a dick with the bouncers and there was a thing with my shoes.
Will korumaya dikleniyordu, bir de ayakkabılarımla ilgili bir problem vardı.
- We don't know it was the biopsy that caused the heart problem.
Kalp sorununa biyopsinin sebep olduğunu bilmiyoruz.
Their problem was that the huge food storage depots essential to the war effort were being overrun by rats and mice.
Sorunları, savaş seferberliği için gerekli büyük gıda depolarının sıçan ve fareler tarafından istila edilmesiydi.
Natasha was not the problem.
Ama Natasha önemli birisi değildi.
What was the problem?
Problem neydi?
The problem is that there is very little physical evidence to show that this route from Africa all the way to Australia was ever taken.
Sorun, Afrika'dan Avustralya'ya, bu rotadaki bütün o yolun alınmış olup olmadığını gösterecek çok az fiziksel kanıt bulunmasıdır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]