I mean перевод на турецкий
228,306 параллельный перевод
I mean, look at what's in your bed right now.
Yani şu yatakta kaçırdığın şeye bir baksana.
I mean, familiar things help me with my memories.
Tanıdık şeyler hafızam için iyi geliyor.
Every minute of your day is spent doing something that they want you to do, I mean, when was the last time you made a decision for yourself?
Hayatının her dakikası yapmanı istedikleri şeyi yapmakla harcanıyor. Bir düşün en son ne zaman kendin için bir karar verdin?
Yeah, I mean, you don't have to.
- Yani sen yapmak zorunda değilsin.
I mean, of course he still has legs, but, you know...
Yani hala bacakları var, ama bilirsin...
I mean, nobody's ever been like, "Yeah, yeah, more guy noises."
Kimse "Evet, evet" gibi erkek sesleri duymak istemez.
I mean, what the hell, Gronk?
Demek istediğim, sen ne ayaksın Gronk?
I mean, it's not a great picture but...
Tamam harika bir fotoğraf değil ama...
I mean, A, the Aleutian flu was considered dormant until this outbreak.
A, Aleutian gribi salgın olana kadar kuluçkada kabul edildi.
Hey, if you need help moving stuff tomorrow, I mean, my schedule is... Wide open?
Yarın eşya taşımada yardıma ihtiyacın varsa programım tamamen boş.
I mean, I was saying that that's why you would talk to me... Um, looking like you do.
Senin gibi görünen biri neden benimle konuşsun diyordum.
No, I mean, us. Together.
Hayır bizi diyorum, beraber.
I mean, here definitely.
Burası.
I mean it.
Ciddiyim.
Look, it's taken me a while to learn, and, I mean, I use the Force.
Bak, benim öğrenmem biraz zaman aldı ve demek istediğim ben Güç'ü kullanıyorum.
And I mean it.
Ve bunda ciddiyim.
I mean, that would be too obvious, wouldn't it?
Bu çok belli olmaz mıydı?
I mean, if you live that long...
Yani... Bunca sene yaşıyorsan...
And you can't blame them for it. It's just... almost typical of all of humanity. I mean, it's...
Onları bu yüzden suçlayamazsınız.
Going to these massive amateur events that are not professional, but, I mean, there's serious guys there.
Profesyonel olmayan büyük amatör müsabakalara katılıyorum ama orada da çok ciddi insanlar var.
- I mean, I see it there.
- İçeride görüyorum.
I mean, I'm hauling ass, but they're...
Acayip hızlıyım ama onlar...
I mean, I could have been 21 years old and taken all the blood bags and EPO in the world, and I was still not going to be a Tour de France champion.
Meğer 21 yaşında da olsam, dünyadaki tüm kan torbalarını ve EPO'yu da kullansam Fransa Bisiklet Turu şampiyonu olamazmışım.
I mean, will they come after you?
Peşine düşecekler mi?
You know who I mean.
Kimi kastettiğimi biliyorsun.
Yes, well, I mean, you had free will, and look at what you did with it!
Yani evet, özgür iraden vardı ama sen onunla ne yaptın? !
I mean, you and I weren't much older when we met, and that was fun, right?
Biz tanıştığımızda çok büyük değildik. Eğlenmiştik. Güzel günlerdi.
I mean, we're 32 days into his senior year, and he hasn't had a meltdown yet, so...
Son sınıfa başlayalı 32 gün oldu ve henüz hiç kendini kaybetmedi.
I mean, relationships are hard enough for neurotypicals.
İlişkiler normal insanlar için bile yeterince zor.
I mean, how did you scare her away?
Yani o kızı nasıl kaçırdın?
I mean, I'm not a mantis shrimp.
- Ben peygamberdevesi karidesi değilim.
I mean, sometimes, you do.
Bunu bazen yapıyorsun.
I mean, who cares?
Kimin umurunda?
I mean, honestly, there is times I think you don't even like him.
Yani onu sevmediğini bile düşündüm bazen.
Oh, no. I mean, forever ago.
Hayır yani, çok eskide kaldı.
I mean, that may be weird, but I just... I need that.
Yani tuhaf olabilir ama buna ihtiyacım var.
I mean, you're a little old for that, but, you know?
Bunun için biraz büyüksün ama olsun. Sağ ol.
I mean THE President.
- Bizim Başkan'ı kastediyorum.
I mean, this is a trap, right?
Yani bu bir tuzak, değil mi?
I mean, that's all...
Yani...
Something to tell your kids. I mean...
Çocuklarımıza resmen Marslıları anlatacağız!
I mean, look, you're human, and humans are so mortal.
Yani baksana, insansın sen. İnsanlar o kadar çabuk ölüyor ki!
Princess Jasmine, I didn't mean...
Prenses Yasemin, ben öyle yapmak isteme...
I didn't mean to leave.
Gitmek istememiştim.
I didn't mean that.
Bunu demek istemedim.
What I mean is...
Demek istediğim...
What do you mean, he got Lucy?
Ne demek Lucy'i kaçırdı?
If I could do that and I could get away with it, that would mean that pretty much any athlete could do that and any athlete could get away with it.
Bunu yapıp yakalanmamayı başarabilirsem aynı şekilde her atlet yakalanmamayı başarabilir anlamına geliyordu.
Sometimes, I don't know what people mean when they say things, and that can make me feel alone even when there are other people in the room.
Bazen insanların ne söylediğini anlamıyorum. Bu yüzden, yanımda başkaları da olsa kendimi yalnız hissedebiliyorum.
I don't mean my job necessarily.
Yani işimi kastetmiyorum.
Yeah, I'm always mean to people I like.
Beğendiğim kişilere hep fena davranırım.
i mean it 1883
i meant every word 19
i mean everything 35
i meant no harm 22
i meant 546
i meant to say 40
i meant it 146
i mean you no harm 50
i meant for you 16
i mean no disrespect 26
i meant every word 19
i mean everything 35
i meant no harm 22
i meant 546
i meant to say 40
i meant it 146
i mean you no harm 50
i meant for you 16
i mean no disrespect 26
i meant what i said 95
i meant to tell you 58
i meant no disrespect 29
i meant to call 19
i meant to call you 19
i mean really 45
i meant you 39
i mean yes 37
i mean no harm 17
i meant to ask you 25
i meant to tell you 58
i meant no disrespect 29
i meant to call 19
i meant to call you 19
i mean really 45
i meant you 39
i mean yes 37
i mean no harm 17
i meant to ask you 25
i meant to ask 21
i meant me 26
i mean me 34
i mean to say 41
i mean now 23
i mean like 23
i mean us 22
i meant that 30
i mean here 25
i mean no 65
i meant me 26
i mean me 34
i mean to say 41
i mean now 23
i mean like 23
i mean us 22
i meant that 30
i mean here 25
i mean no 65