Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ I ] / I meant me

I meant me перевод на турецкий

1,205 параллельный перевод
I meant me plus one.
Ben artı bir demek istedim.
I meant me.
Ben isterim.
- Yesterday, he asked me straight out if I thought he and Maris were meant for each other.
Ne sorusu?
Oh, he asked me if I thought he and Maris were meant to be together.
Sence Maris'le birlikte olmalı mıyız, diye sordu.
- Actually, I meant for me.
- Aslında kendimi kastettim.
I found out about general bloch from the same person... who told me that we were never meant to save bloch's life or the other generals.
General Bloch'un ya da diğer generallerin hayatını kurtarmamızın aslında bizden asla beklenmediğini söyleyen kişiden.
I meant it when I said that you were beginning to make sense to me.
Bana mantıklı gelmeye başladın dediğimde bunu kastetmiştim.
But because she can do anything... run the house, run our lives... keep everything so beautiful and so warm... I only thought of what she meant to me.
Her şeyi yapabildiği için değil evi ve hayatlarımızı idare ettiği için değil her şeyi güzel ve sıcak tutabildiği için de değil ben onun benim için ifade ettiği anlamı seviyordum.
Because then I had principles. That meant a lot to me.
Çünkü o zamanlar önemsediğim prensiplerim vardı.
But I just want to say all this nothing has meant more to me than so many somethings.
Söylemek istediğim şu önemsiz şeyler, bence daha anlamlıydı önemli şeylerden.
Excuse me, I meant what?
Affedersin. Şey demek istedim : Ne?
Let me tell you something, I meant what I said here today.
Şunu söylememe izin ver. Bugün burada söylediklerimde ciddiydim.
Well, anyway, I composed some thoughts last night about what the show has meant to me these last years and, well, I'd like to share it with you now.
Dün gece bu programın benim için ne anlam ifade ettiğini düşündüm. Bunu sizinle paylaşmak istiyorum.
I had visited just about everyone who ever meant anything to me.
Bana herhangi birşey bile ifade eden hemen hemen herkesi ziyaret ettim.
So before that happens, I want to share some things with you that have meant a lot to me.
Bu gerçekleşmeden önce, benim için anlamlı olan bir şeyleri paylaşmak istedim.
Hose who know me know I meant no disrespect.
Dostlarım, saygısızlık etmediğimi bilir...
It's OK. I'd like to start off by saying how much your support has meant to me.
Sözlerime, desteğinizin ne kadar önemli olduğunu söylemekle başlamak istiyorum.
I can't tell you what that package meant to me.
O paketin benim için ne demek olduğunu kelimelerle ifade edemem.
Look, I don't know if I ever thanked you for going last night, but it really meant a lot to me.
Bak, geçen gece bizimle geldiğin için teşekkür edip etmediğimi bilmiyorum ama benim için çok şey ifade ettiğini bilmelisin.
How could he do this to me, aftef all we've meant to each othef?
Bana bunu nasıI yapabildi? Biz birbirimizin herşeyiydik.
I thought you meant the other Italian restaurant I asked you to marry me in.
Evlenme teklif ettiğim İtalyan Lokantası sandım.
Look, I just - I just want to write him a letter... and tell him how much his book meant to me, that's all.
Sadece ona mektup yazıp, kitabının benim için önemini söylemek istiyorum.
I want you to know how much your book meant to me.
Kitabınızın benim için ne kadar önemli olduğunu bilmenizi isterim.
I meant, throw it to me.
Silahi bana verdedim.
To me, she meant a sort of escape, fresh air, a pinch of salt... to season the salad I had in my mind.
Benim için o, bir kaçış fırsatı, temiz havaydı, aklımdaki karışıklığa... yepyeni bir tat katacak bir tutam baharattı.
Oh, I meant to tell you, "sullen glen" reminded me.
Oh, size söylemek istiyorum, "İç karartıcı vadi" hatırlattı bana.
Your letters meant so much to me when I was in Africa.
Afrika'dayken mektupların benim için çok önemliydi.
- I don't know why - - but it just hit me this wasn't somebody else's child, he was meant to be with me.
Başka birinin çocuğu değildi.
I can only heal when they allow me to, when I'm meant to.
Ben yalnızca onlar izin verince, yapmam gereken zamanlarda iyileştirebilirim.
Oh, no, I don't mean you and me, I meant him and me.
Oh, hayır, sen ve benden bahsetmiyorum, o ve benden bahsediyorum.
- No, I meant with you and me.
- Hayır. Sen ve beni kastetmiştim.
I just, I can't tell you how much it meant to me.
Benim için ne kadar önemli olduğunu bilemezsin.
I can't tell you how much that meant to me... how much he means to me.
Bunun benim için ne kadar önemli olduğunu anlatamam. Noel'un benim için ne kadar önemli olduğunu anlatamam.
Look, Frasier, I know you meant well. But if you ever set me up again, I'll kill you in your sleep. Good night.
Frasier, niyetinin iyi olduğunu biliyorum ama bir daha bana birini ayarlarsan seni uykunda öldürürüm.
WHEN YOU TOLD ME YOU WERE GONNA TEACH ME TRICKS, I THOUGHT YOU MEANT, LIKE, REAL TRICKS.
Bana numara öğreteceğini söylediğinde gerçek numaralardan bahsettiğini sanmıştım.
I am begging you, Alex, if five years of friendship... have meant anything to you, please trust me.
Sana yalvarıyorum, Alex, Eğer beş yıldan beri arkadaşsak... bunun sana bir anlamı olmalı, Lütfen güven bana.
I don't care if they meant to kill me or not.
Beni öldürmeye çalışıp, çalışmamaları umurumda değil.
- I think she meant me.
- Sanırım beni kastetti.
They claimed I was an unfit father, that I was obsessed with conspiracy, the end of the world, that my work meant more to me than my daughter Jordan.
Babalık görevimi yapamadığımı, komplolara ve dünyanın sonu konusuna aklımı taktığımı iddia ettiler. İşime kızım Jordan'dan daha çok önem verdiğimi söylediler.
I meant to be on time to work this morning, but my water bed springs a leak, flooding my apartment and the apartment below me, so that makes me late for the meeting.
Bu sabah vaktinde işte olacaktım ama su yatağım delindi ve hem benim dairemi hem de alt daireyi su basarak geç kalmama sebep oldu.
I feel this was meant not for me to find, but for you to make sense of... make the connections which can't be ignored.
Bunun benim bulmam için değil senin, bunun ne olduğunu anlaman, görmezden gelinemeyecek bağlantıları kurman için varolduğunu hissediyorum.
I assumed that you understood me and that meant a lot to me.
Benim anlamadığım şeyleri anlıyorsun. Sana güvendiğimi de biliyorsun. Benim için çok şey ifade ettiğini de biliyorsun.
I realized then that such an act was never meant to be for me.
Anladım ki, böyle bir şey hiç bana göre değildi.
I'm forgetting this one event that meant something to me... and if I can remember that one thing, maybe I can get you home.
Benim için önemli olan şeylerin neredeyse hepsini unutmuşum eğer bir şeyleri hatırlayabilirsem, belki seni evine gönderebilirim.
I had to stick up the front. I suppose, in some ways, when Keith left, that was probably quite handy for me in one way cos then it meant I had my spot.
Yani önlerde durmak gerekti ve bir şekilde Keith ayrılınca bir bakıma benim için çok yararlı oldu çünkü bu sayede önlerdeki yerimi alabildim.
I mean, I know what he meant to me.
Eskiden değerliydi.
It's ridiculous to think that someone else might find me to be a decent, worthwhile human being? That's not what I meant.
- Öyle demek istemedim.
No, I just meant boyfriend... in the sense that the defending-me thing was very boyfriendy... but only in the broadest sense of the word... which doesn't even apply at all here.
Öyle dedim çünkü beni koruyarak bir erkek arkadaş gibi davrandın. Hayır. Ama genel anlamda demedim.
I can't believe you would gamble with something that meant so much to me.
Benim için o kadar önemli bir şeyle kumar oynamana inanamıyorum.
I remember knowing that each bomber that got through meant that another building, another home, another street in the city above me was gone.
Düşen her bombanın tanıdığım binaları, sokakları..... üzerimdeki şehirdeki herşeyi,... .. yok ettiğini hatırlıyorum.
I mean, she called me a dink... but I don't think she meant it.
Bana ahmak dedi ama, ciddi olduğunu sanmıyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]