Imperative перевод на турецкий
705 параллельный перевод
It is imperative that these dispatches be in Petrograd as soon as human means can contrive.
Bu talimatların, imkanlar elverdiğince çabuk Petrograd'a ulaştırılması zaruridir.
And it is imperative that the whole nation should at once stand to arms.
Tüm ulusun derhal silahlanması gereklidir.
Speed is imperative.
Hızlı olmak bir zorunluluktur.
It is imperative that our Government... have quick communication with the West. "
... Birliğimizin yardıma ihtiyaç duyduğu bu sıralarda gerçekleşmesi... ... büyük bir başarıdır, Yolunuz açık olsun, Selametle kalın "
It is imperative that we see the patient.
Hastayı görmemiz gerekiyor.
Don't you realize that it's imperative we get Gus to a hospital as soon as possible? Sure, I do.
Gus'ı acilen hastaneye götürmemiz gerektiğinin farkında değil misin?
It's imperative that I search your premises immediately.
- Evinizi derhal aramak zorundayım.
"Speed imperative."
"Hız şart."
Remember Sire, it's absolutely imperative that this time you keep your word.
Unutmayın efendim, bu kez sözünüzü tutmanız gerekiyor.
But it is imperative that I have a few words with Mr. Harry Fabian.
Ama Bay Harry Fabian ile konuşmam şart.
He just told me it was imperative that you and Miss Ellen meet him at McGuffie's bar after the performance.
Sadece siz ve Bayan Ellen'in performanstan sonra McGuffie'nin barında onunla buluşmanız gerektiğini söyledi.
My friends, it is imperative that you listen closely.
Dostlarım, şimdi beni çok dikkatli dinleyin.
It's imperative that you keep this secret.
Bu bir sır olarak kalmalı, kimsenin haberi olmasın.
It's absolutely imperative!
Bu kesinlikle gerekli!
Absolute secrecy is imperative.
Mutlak gizlilik şart.
Imperative you come home immediately.
Acilen eve dönmeniz şart.
It is imperative that I speak to you at once.
Sizinle hemen konuşmam şart.
Imperative?
Şart mı?
What makes imperative?
Neden şartmış?
It's not imperative I go but I'm having a new plant built
Gitmeye mecbur değilim ama yeni bir fabrika kuruyorum.
Look at it from the political angle, because, like it or not, Nottola and his gang are powerful, and it's imperative that we bring them over to our side.
Bir de siyasi açıdan bak, çünkü, ister hoşlan, ister hoşlanma, Nottola ve çetesi güçlü, ve onu kendi safımıza çekmemiz şart.
Why is it imperative?
Neden şart?
It is imperative you come immediately.
Hemen gelin.
Imperative.
Zorunlu.
In my profession, to win is imperative.
Benim mesleğimde, zafer şarttır.
Imperative we get at least one long-range plane, and get it now.
Zorunlu olarak en az bir tane uzun menzilli alabilmeliyiz, hem de şimdi.
I consider it imperative that we let this tragic matter drop for all our sakes.
Bu trajik konuyu unutmanı istiyorum hepimiz adına.
Gentlemen, it is imperative that we limit our conversation to peace.
Beyler, konuşmamızı barış konusuyla sınırlamak zorundayız.
And I think this likely. - Then attack becomes even more imperative.
Bir Vulkan kanından geliyorlarsa, ki sanırım geliyorlar, bir saldırı zorunlu oluyor.
- War is never imperative, Mr. Spock.
- Savaş hiç de zorunlu değildir.
Lithium replacements are now imperative.
Lityum ihtiyacımız artık zorunluluk halinde.
Belzig, it is imperative I have them now and without arousing suspicion.
Belzig, şüphe uyandırmadan onları hemen şimdi almak zorundayım.
It is imperative that we meet with you before the sealed bids are opened.
Mühürlü teklifler açılmaya başlamadan acilen görüşmemiz gerekiyor.
It's most imperative to keep the enemy in a perpetual state of crisis, never knowing how or where we will strike.
Düşmanlarımızın nereden ve nasıl vuracağımızı öğrenmemelerini sağlamak kriz merkezlerimizin uyması gereken en önemli zorunluluktur.
It is imperative this matter be resolved according to Argelian law. ls that clear?
Bunun Argelianlıların hukukuna göre çözülmesi çok önemlidir. Anlaşıldı mı?
The point is that there are certain matters, of which you are quite naturally unaware, which make it imperative that I should take them back to London immediately.
Mesele şu ki farkında olmadığınız belirli hususlar var ve onları hemen Londra'ya götürmeye mecburum.
Our failure to correct its course, and the critical nature of Dr. McCoy's illness, made the extraordinary event of contact with Starfleet Command imperative.
Rotasını düzeltemediğimiz için ve Dr McCoy'un hastalığı, Yıldız Filosu Komutasıyla iletişim kurmamızı kaçınılmaz kıldı.
Our delay on the planet's surface has made it imperative that we proceed at maximum warp speed for a period which exceeds the recommended safety margin.
Gecikmemiz maksimum Warp hızında ilerlememizi kaçınılmaz kıldı, belirli bir süre de gerekli güvenlik önlemlerini aştık.
It is imperative that we get inside immediately.
Hemen içine girmeliyiz.
I don't know how to destroy it, but its destruction is imperative.
Onu nasıl yokederiz, bilmiyorum, ama yokedilmesi şart.
It is imperative that he send two panzer battalions at once.
Bir an önce iki panzer taburunu göndermesi zorunludur.
Right now, it is imperative that you brief us thoroughly on the details of the apparat.
Şu anda, organizasyon hakkında brifing vermen şart.
It's imperative.
Zorunluluk durumu.
In a potentially violent confrontation, it's imperative law enforcement officials... should conduct themselves with calm and understanding.
Şiddet olasılığı olan durumlarla karşılaşınca kanun uygulayıcıların soğukkanlı ve anlayışlı olmaları şarttır.
Captain, it is imperative that you return Lokai to Cheron for judgment.
Lokai'nin Cheron'a yargılanmak üzere dönmesi için, onu bırakmanız gerekiyor.
Delivery of the zenite is imperative within 12 hours or all life on the planet will be annihilated.
Zenit 1 2 saat içinde teslim edilmeli yoksa tüm hayat yok olacak.
It's imperative to know exactly what kind of man you're dealing with.
Tabi burada nasıl bir insanla yüz yüze olduğunuzu bilmeniz gerekir.
Not more important. But at the moment more imperative.
Daha önemli değil ama şu anda daha mecburi.
But we have control damage which makes landing there imperative.
Kontrol mekanizması hasar gördü. Oraya inmek zorundayız.
- I shall need a warrant. - That is imperative.
- Tutuklama emrine ihtiyacım var.
'Repeat - imperative.'
Tekrar ediyorum.