Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ I ] / In good faith

In good faith перевод на турецкий

375 параллельный перевод
I came up here in good faith, then both of them attacked me.
Buraya iyi niyetle gelmistim, ama bu ikisi bana saldirdi.
I bought these horses in good faith. I aim to sell them the same way.
Bu atları dürüst bir şekilde aldım ve aynı şekilde satmayı amaçlıyorum.
Your Honor, I don't want to imply that this identification is not in good faith... but it was a particularly dark night... and the basis for the identification seems to be... that the murderer wore a dark coat and a light hat, a fairly common combination.
Sayın Yargıç, bu tanımlamanın iyi niyetli olmadığını ima etmek istemiyorum ama özellikle karanlık bir geceydi ve kimlik tespitine temel olan katilin koyu renk palto ve açık renk şapka giymesi... oldukça yaygın bir kombinasyon.
O, nay, good my lord, for mine ease, in good faith.
Hayır efendimiz, böyle daha rahatım, yemin ederim.
The existing contract is valid, made in good faith.
Mevcut sözleşme geçerli, iyi niyetle hazırlanmış.
I can't in good faith ask the university to do it.
Üniversiteden bunu yapmasını isteyemem.
I'm willing to take his records in good faith.
Ben kayıtlarını iyi niyetle almak istiyorum.
I figured it was a contract in good faith, more than how legal it was.
Yasal olmasından ziyade iyi niyete dayanan bir anlaşma olduğunu düşünmüştüm.
I was in good faith.
İnancım kuvvetliydi.
You made your offer in good faith before any emotional advance.
Henüz bir duygusal gelişme olmadan,... iyi niyetle teklifini yapmışsın.
There is no reason to believe the prosecution hasn't acted in good faith.
Savcılığın kötü niyetli davranmış olduğuna inanmak için bir neden yok.
We're here in good faith, Mrs. Osgood.
İyi niyetle buradayız Bayan Osgood.
I admit it freely... but, today, I came here, in good faith... to tell you of my admiration for your work.
Çekinmeden itiraf ediyorum. Ama bugün buraya iyi niyetle eserinize duyduğum hayranlığı dile getirmeye geldim.
I came to you in good faith.
Buraya iyi niyetle geldim.
In good faith, Rich, I am sorrier for your perjury than my peril.
İnan bana Rich, başıma geleceklerden çok senin yalan yere yemin etmen üzdü beni.
And if this be not enough to keep a man alive... then in good faith, I long not to live.
Eğer bunlar bir adamı yaşatmaya yetmiyorsa... o zaman inanın, artık yasamak istemiyorum.
- I come in good faith.
Ben artık iyi niyetliyim.
Very consternated by the facts and circumstances we offer an open hand in good faith hoping that our enemy will hold on to it.
Koşullar ve gerçeklerden dehşete düşmüş olarak iyi niyetle karşılığını görmeyi umarak, elimizi düşmana uzatıyoruz.
I divorced Catherine in good faith.
Katherine'i iyi niyetle boşadım.
Most gracious lord I do not crave forgiveness, for by all I hold most dear I do solemnly swear that I acted in good faith!
İnayetli kralım af dilemiyorum, çünkü en sevdiklerim üstüne yemin ederim ki, iyi niyetle hareket ettim!
- I'm just flirting in good faith.
- Yani sana asıldığımı sanma.
President Roosevelt negotiated in good faith!
Başkan Roosevelt sözünün eridir!
We are honest merchants, we buy and sell in good faith We cannot afford scandal
Bizler dürüst tacirleriz, alışverişimiz dine uygundur, rezalet çıkmasını istemeyiz
This deposition is brought in good faith.
Bu ifadeyi, iyi niyetimi göstermek için getirdim.
I knew you didn't come here in good faith So I've exposed a traitor
Buralarda olacağımı ve senden şüpheleneceğimi bilmeliydin foyan hemen ortaya çıktı işte
I acted in good faith.
Ben iyi niyetle hareket ederdim.
Your Honor, those officers were acting in good faith.
O memurlar iyi niyetlilerdi.
It doesn't matter whether they were acting in good faith or not.
İyi niyetli olmaları bir şeyi değiştirmez.
I went to the Obelisque in good faith.
İyi niyetle anlaştığımız gibi Obelisque'ye gittim.
Let me tell you something in good faith :
Size iyi niyetle bir şey söyleyeyim :
The weapons I gave you in good faith are destroyed by guerillas, which you have said don't exist.
Size güvenerek verdiğim silahlar olmadığını söylediğiniz gerillalar tarafından yok edildi.
I came to do my job in good faith.
Dinle! - Buraya iyi niyetle işimi yapmaya geldim.
The Tucker Corporation was started in good faith.
Tucker Şirketi işe iyi inançlarla başladı.
But as evidence of their good faith, I made them place him in my hands as a hostage.
Ama onların iyi sadakatinin kanıtına rağmen onu bana rehine olarak vermelerini sağladım.
And I want to justify your faith in me by being a very good butler... and filling the void created by the death of your late, lamented Pomeranian.
Ve bana olan bu inancınızı iyi bir uşak olarak... ve belki de zamanla, ölen köpeğinizin yarattığı boşluğu doldurarak... doğrulamak istiyorum.
Will she kindly tell us her opinion of the good faith of Zola in bringing these charges?
Bize Zola'nın bu suçlamaları neden yaptığı hakkındaki fikirlerini söyleyebilir mi?
All the good in this world came from fools with faith like that.
Dünyadaki bütün iyi şeyler, bu inançlı çılgınlar sayesinde oldu.
Well, that's a very good angle to play up... your faith in your mother, her faith in you.
Evet, bu vurgulayacağımız çok güzel bir bakış açısı, senin annene olan inancın, onun sana olan inancı.
Tell him we're here in all good faith to...
Onlara bütün iyi niyetimizle burda olduğumuzu söyle.
In all good faith?
Bütün iyi niyetiniz mi?
Because, you see, this is one fish that isn't jumping into anybody's pond unless I'm paid $ 100,000 in cash as a token of your good faith. You want the syndicate to pay you?
Çünkü bu balık, sadakatinin bir göstergesi olarak karşısındakinden yüz bin dolar almadığı sürece, hiç kimsenin havuzuna atlamaz.
And as you granted faith and grace by your deacon Philip to the man from Ethiopia, who was sitting in his chariot reading holy scripture, show the way of salvation to your servants, so that, helped by your grace and always intent on doing good works,
Habeş adama, diyakozun Filip'e eliyle iman ve şan ihsan ettin ki o arabasında oturmuş kutsal kitabı okuyordu.
I put my faith in the Good Book.
Kutsal Kitaba imanım tam.
And in her courage and faith, this good woman is now... joined in eternal peace with her Maker... in His Divine Kingdom...
Cesareti ve imanıyla bu iyi kadın şimdi Yaratıcısı'nın İlahi Alemi'ne sonsuz huzura kavuştu...
And in all good faith, 5000 is the best I can manage.
Ve tüm çabalarımla, 5000 verebileceğimin en iyisi.
And as a sign of Russian good faith, I'm prepared to make available the microfilm recovered by Agent Triple X.
Ve Rusya'nın iyi niyetinin göstergesi olarak Ajan Üç X'in ele geçirdiği mikrofilmi verebilirim.
I'll put my faith in the good Lord and a little gunpowder.
Bütün inancımı Tanrıya ve silaha adarım...
Instead of the remaining three thousand the borrower will have to take the clothing, and jewels from the following catalogue and which the said lender has put in all good faith at the lowest possible figure.
Geri kalan 3.000 frank karşılığında borçlunun aşağıdaki listedeki eşya, giysi ve mücevherleri alması gerekmektedir. Bunlar için tefeci, mümkün olan en düşük fiyatı koymuştur.
- You better have good feelings for me... or a lot of faith in that God of yours.
- Benim için iyi hissetsen iyi olur bayan ya da Tanrına fazla güven.
[Davis] Show a little good faith in that.
Biraz iyi niyet göster.
So that was it, he'd realized that his idea... it was his idea, I think, of working in good faith with the Germans, in the Jews'best interests.
Evet, öyle. Ertesi gün. Evet, ertesi gün.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]