In your life перевод на турецкий
10,781 параллельный перевод
You have issues in your life that are going to keep you from having real relationships.
İnsanlarla gerçek ilişkiler kurmanı engelleyen sorunların var senin.
Ms. Garcia, are there any men in your life...
- Bayan Garcia hayatınızda hiç erkek var mı... Babanız, erkek kardeşleriniz?
You told us that you didn't have a man in your life.
Bize hayatınızda bir erkek olmadığını söylemiştiniz.
I am not here to help you find purpose in your life.
Hayatının gayesini bulmana yardım etmek için burada değilim.
Be quiet and listen for once in your life.
Bir kere de çeneni kapayıp dinle.
I'm sure that you've been through a great deal, and I can appreciate you feeling like this is suddenly the right time for you to want me in your life, but that doesn't mean that it's the right time for me.
- Büyük zorluklar atlattığına eminim. Beni hayatına sokmak için bunun birden bire uygun bir zaman olduğunu düşünmene teşekkür ederim. Ama bu benim için de uygun bir zaman demek değildir.
Still, you're going to take over another body... and seduce men you were never able to in your life?
Yine de başkasının bedenini alıp hayattayken ayartamadığın adamları baştan çıkarman...
Now is the time in your life when anything is possible.
Hayatınızda, her şeyi başarabileceğiniz bir dönemdesiniz.
If he's too negative to support you, you should take a good hard think about if that's the kind of energy you want in your life.
Seni desteklemek için çok olumsuzsa hayatında istediğin enerjinin bu olup olmadığını iyice bir düşünmelisin.
You have any idea how lucky you are to have a parent in your life?
Bir evebeyne sahip olduğun için, Ne kadar şanslı olduğunun Farkında değil misin?
You have issues in your life that will keep you From having real relationships.
Gerçek ilişki kurmanı engelleyen sorunların var senin.
And I'm sure the people in your life care enough about you to not want to see you get hurt.
Eminim hayatındaki insanlar zarar gördüğünü görmek istemeyecek kadar önem veriyordur sana.
Everything and everyone that you could have had in your life will be taken from you.
Hayatındaki her şey ve herkes senden alınmış olur.
You do realize that this innate desire to keep Elena physically present in your life, this boyish refusal to let her go will only put her in more danger?
Çocukça Elena'yı fiziksel olarak hayatında tutma arzusunun, gitmesine izin vermeyi reddetmenin onu daha çok tehlikeye atacağının farkında mısın?
Rumple, you may have made many mistakes in your life, but this isn't one of them.
Rumple, hayatın boyunca birçok hata yapmış olabilirsin ama bu, onlardan biri değil.
No, honey, everything in your life would have been different if Rita hadn't molested you.
Hayır, hayatım Rita seni taciz etmeseydi hayatın o zaman farklı olabilirdi.
And to continue that progress, I think you need people in your life outside of the garage.
- Ve bu ilerlemenin devamı için bence hayatında bu garajdakilerden başka insanlar da olmalı.
You've snuck somewhere sometime in your life and had a Whopper.
Hayatında bir kez de olsa Whopper alıp bir köşede gizli gizli yemişsindir.
Does anything in your life?
Hayatında iyi giden bir şey var mı ki?
That your entire career, everything you've ever done in your life,
Tüm kariyerini, hayatında yaptığın her şeyi.
Having someone poke around in your life, ask questions?
Hayatındaki birisini araştırıp, sorular sormak?
What used to be sleep in your eye has turned into a carnivorous life form!
Gözünüzde uyuyan şey etobur bir yaşam formu haline büründü.
You can either spend the rest of your life in prison... or go back to your cell... and await further instructions.
Ya hayatının sonuna kadar hapishanede kalırsın ya da hücrene dönüp ileriki talimatları beklersin.
No, but I'm not gonna let you make a decision in the heat of the moment that you'll regret for the rest of your life.
Hayır ama olayın sıcaklığıyla geri kalan hayatın boyunca pişman olacağın bir karar vermemeni sağlayacağım.
And for your information, I convinced her to be forgiving by telling her that there are some things in life that are more important than money.
Bilgin olsun, bu dünyada paradan daha önemli olduğunu söyleyerek onu affetmesine ikna eden bendim.
They could put you in prison for the rest of your life.
Hayatının geri kalanını hapiste geçirmeni sağlayabilirler.
Listen, there's always gonna be Harrys out there, but you can't let the Harrys of the world get in the way of you living your life.
Dışarıda yığınla Harry var. Harry'lerin hayatını yönlendirmesine izin veremezsin.
Well, I don't like your unemployed genes in my grandchildren, Jerry, but life is made of little concessions.
Ben de torunlarımda senin işsizlik genini istemiyorum Jerry. - Ama hayat küçük ödünlerden oluşuyor.
Your job is to pump out garbage every year hoping some of the garbage stinks less than the rest so you can quietly renew that garbage and keep failing sideways until you retire to a three-point-five bedroom garbage in Beverly Garbage and spend the rest of your life - watching your former assistant's garbage.
Senin işin, her sene yeni bir çöp üretmek, o çöpleri yenilemeye devam edebilmek için yaptığın çöpün bir kısmının daha az kokmasını ummak, böylece emekli olup Beverly Çöp'teki kocaman çöplüğüne çekilip eski asistanının çöplerini izleyebilesin.
You'd be able to buy that building and tear it down and go back to living in that little hole and being alone for the rest of your life. Are you sure?
Emin misiniz?
You work for me, and you will remember that your life is at all times, my dear boy, entirely in my hands.
Benim için çalışıyorsun ve şunu unutma ki, senin hayatın, sevgili oğlum,... tamamıyla benim ellerimde.
I am literally putting my life in your hands.
Hayatımı ellerine teslim ediyorum.
Well, last year, I heard that voice mail that you accidentally left, saying that you'd been in love with me for your whole life.
Geçen yıl yanlışlıkla gönderdiğin sesli mesajı aldım...
In return for your daughter's life...
Kızının hayatına karşılık...
Probably because the love of your life is far too vain to be wearing whatever that tiny little rock is, reflecting light in that box.
Muhtemelen hayatının aşkı şu kutunun içinde ışık saçan küçük taş neyse onu takmak için çok kendini beğenmiş olduğundan.
And yet here you are, essentially risking your life to be here with me in order to keep her alive.
Gel gelelim ki benimle buradasın özellikle onu hayatta tutmak için hayatını tehlikeye atarak.
You're in danger of losing the love of your life...
Hayatının aşkını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyasın.
There it is, but this favor that you keep calling on every time you've used and exploited everybody in your life who ever gave one shit about you... That favor has been paid.
Bu iyilik ödendi.
Now, can you think of anyone in particular who would want to save your life?
Hayatınızı kurtarmak isteyecek biri aklınıza geliyor mu?
But... if you could find it in your heart to let my little girl have the wedding that she's always wanted, I am telling you, she'll remember it for the rest of her life.
Ama... Eğer küçük kızımın her zaman istediği düğünü yapmasına izin verirsen sana söylüyorum, hayatının sonuna kadar bunu hatırlayacak.
If we're in a firefight and your gun's in the wrong position, that mistake could cost someone their life.
Çatışmada silah kılıfının yanlış konumda olmasından ötürü birileri hayatını kaybedebilir.
And if you could remember that there's an abandoned track next to the L stop in Union Square, then the dumbest stunt you ever pull... might just turn out to be... the smartest moment of your life.
Bir de Union Meydanındaki bölge durağının yakınlarında terk edilmiş bir tren yolu olduğunu hatırlarsan aklına gelen en aptalca hareket belki de hayatının en zekice anına dönüşebilir.
To get your name in the Book of Life, you make apologies.
Hayat Kitabında ismin geçince özür dilemelisin.
Each time live your own life and if someone is dumb enough to stand in... You don't get a lot of time before the whole valley finds out, but,
Her seferinde kendi hayatını yaşa ve eğer birisi yolunda duracak kadar salaksa herkes bunu duymadan önce çok fazla zamanın yoktur, ama...
♪ And it seems to me ♪ ♪ You lived your life ♪ ♪ Like a candle in the wind ♪
d Ve bana öyle geliyor ki d d Yaşadığın hayat d d Yağmur bastırınca d d Kime tutunacağını bilmeyen d d Rüzgardaki bir mum gibi d d Ve seni tanımış olmayı d d Çok isterdim d d Ama küçücük bir çocuktum d
Look, what you kids don't get is life is about these moments, these pieces of time, these slices of life that flash by, but they stay in your heart forever.
Bakın çocuklar, anlamadığınız şey şu... Hayat bu anlardan bu zaman parçalarından bu kısa anlardan ibaret. Ama sonsuza kadar kalbinizde kalacaklar.
This instant is the most important thing in all of your life.
Şu an, tüm hayatınızdaki en önemli şeydir.
My life's in your hands.
Hayatım senin ellerinde.
You're just gonna sleep it off on the couch, and then tomorrow we start working on your new life in sobriety.
Hayır, git ve kanepede biraz uyu ve yarın ayık olacağın yeni hayatına başlamış olacasın.
So, in trying not to be a fictional character from your brother's television show, you're letting our real-life kids do whatever the hell they want and... we think this is a good idea?
Kardeşinin dizisindeki uydurma karaktere benzememeye çalışırken, Gerçek hayattaki çocuklarımızın canları ne isterse yapmalarına izin veriyorsun. Sence bu iyi bir fikir mi?
Lord of all insect life in the universe, and bringer of your deaths!
.. ve sizin ölümünüzü getirecek.. .. Lord Vrinagath Dregg'im.
in your mouth 17
in your dreams 215
in your 51
in your hands 23
in your heart 60
in your own time 47
in your house 29
in your face 181
in your own words 44
in your absence 21
in your dreams 215
in your 51
in your hands 23
in your heart 60
in your own time 47
in your house 29
in your face 181
in your own words 44
in your absence 21