Indispensable перевод на турецкий
299 параллельный перевод
Expectation is an indispensable condiment for dreary daily chores.
Beklenti, günlük işlerin belirsizliği için vazgeçilmez bir çeşnidir.
In science and government, in the long run, no man is indispensable.
İlimde ve hükümette, bu uzun yolculukta hiç kimse vazgeçilmez değildir.
I am indispensable at these international parties.
Bu uluslararası partilerin vazgeçilmeziyim.
He's indispensable.
Vazgeçilemez biri.
But when I did, I suddenly realized that here was not only an indispensable member of the organization, but a screen personality whose possibilities nobody around the place had ever noticed.
Onu tanıyınca da, onun sadece takımın vazgeçilmez bir elemanı değil... yetenekleri hiç farkedilmemiş bir sahne yıldızı olduğunu da farkettim.
I forgot something very important, indispensable.
Çok önemli bir şeyi unuttum. - Neyi? - Nüfus bilgilerini.
I'm not indispensable!
Vazgeçilmez değilim.
Indispensable.
Kaçınılmaz.
And for my book, it is indispensable that you tell me about it.
Ve kitabım için bana kesinlikle anlatmanız icap ediyor.
Gladys must never know, yet sometime, somehow, basil might reveal his secret to her, the one person in the world whose good opinion was indispensable to him.
Gladys asla bilmemeli, hiçbir zaman, hiçbir şekilde. Basil bu sırrı ona açıklayabilirdi. Gladys'in Dorian hakkındaki temiz hisleri, onun için vazgeçilmezdi.
A wardrobe with a mirror is indispensable.
Gardıropta ayna olmasa da olur.
They can still get their indispensable cup of coffee any time.
Ne zaman isterlerse o vazgeçilmez kahveyi içebilmeliler.
Nobody's indispensable to this organization except Mr. Janoth.
Bu teşkilâtta onsuz yapılmayacak biri varsa o da Bay Janoth'dur.
As I said, this is a confused age, making a little recklessness practically indispensable.
Söylediğim gibi, bu karışık bir dönem ve küçük bir ihtiyatsızlık kaçınılmaz sonuçlar doğuruyor.
The bride always likes to think she's indispensable,
Gelin her zaman vazgeçilmez olduğunu düşünür.
Fernande played the pretty blonde and Raphaële the indispensable beautiful Jewess
Fernande çekici sarışını oynar ve Raphaële de vazgeçilmez Yahudi güzelini.
Sometimes, talk is an indispensable medicine.
Bazen konuşmak zaruri bir ilaç olur.
In point of fact, the land he is acquiring is extremely rich in certain minerals, minerals which are indispensable to the production of atomic energy.
Aslında... eline geçen toprak bazı mineraller bakımından olağanüstü zengin. Bunlar nükleer enerji üretiminde vazgeçilmez olan mineraller.
NO ONE IS INDISPENSABLE, AND CERTAINLY NOT YOU, LOUIS.
Ama şunu iyi anla : Kimse vazgeçilmez değil, tabii sen de Louis.
Wait a minute, you're not indispensable.
Dur bakalım, sen de vazgeçilmez değilsin.
I am, sir... if it should be positively indispensable to do so.
Atlarım efendim mutlaka yapmam gerekiyorsa yaparım.
Will someone tell me why I'm so indispensable to this outfit?
Bu ekip için neden çok gerekli olduğumu söyleyebilir misiniz?
Quite indispensable for a perjurer!
Yalancı şahitlik için oldukça lüzumlu.
However, that gold is an indispensable fund to restore Akizuki.
Öte yandan, bu altın Akizuki Klanı'nı yeniden ihya etmek için gerekli.
Seems the boss considers Okazaki more indispensable than me.
Patronun aklında daha çok Okazaki var.
Couldn't it be admitted that clever men able to achieve great things thus indispensable to society might be free in certain cases to break the law?
Pekala, diyelim ki, becerikli, zeki kişiler var. Çok yetenekli hatta dahi. Yani toplum için gerekli kişiler.
It is indispensable that you raise a male at once in the family.
Aile için bir erkek yetiştirmek kesinlikle gereklidir.
I'd say he was a poet and therefore indispensable, though to what, I'm not sure.
Ben onun bir şair olduğunu söylerdim, ve bu yüzden gerekli olduğunu ama neye, emin değilim.
I went through it, too ; being indispensable, then treated as a prop
Ben de bu yoldan geçtim. Önce vazgeçilmez olursun, sonra bir eşya gibi davranır.
Unfortunately for you, Barabbas, the law is indispensable.
Çok yazık, kanun vazgeçilmez.
Mr. Simone... and my most valuable assistant the shrewd, perceptive, indispensable Mr. Alcamo
- Avukat... - Simone. Ve benim en değerli meslektaşım, zeki, çevik ve vazgeçilmez Avukat AlCamo.
Am I not indispensable?
Ne de olsa benim önceliğim var, değil mi?
She is indispensable.
Önceliği var.
I'm indispensable to her at these official international parties.
Resmi uluslararası partilerde onun için vazgeçilmezim.
It is therefore indispensable to interest the public, and private organizations in building.
Bu nedenle tüm kurumların el birliğiyle çalışması gerekmektedir.
You're indispensable here!
Burada vazgeçilmezsin!
You accuse us of voluntarism, but Lenin proved precisely that... a dose of voluntarism, of revolutionary subjectivism, is indispensable.
Bizi volüntarizm ile suçluyorsun ama Lenin bir miktar volüntarizmin bir miktar devrimci öznelliğin zaruri olduğunu eksiksiz şekilde ispatlamıştır.
The indispensable Gromek will meet you in Leipzig with your baggage.
Gromek sizi bavullarınızla birlikte Liepzig'de karşılayacak.
This respite was indispensable to Kutuzov in order for him to get his transport-burdened army out of reach of the French troops, outnumbering his own three to one.
Kutuzov için bu mühlet çok önemli, çünkü o süre içinde ordusunu, sayıca üç kat üstün olan Fransız birliklerinin erişemeyeceği uzaklığa çekecek.
I regard the experience to be gained from this operation as absolutely indispensable. Hold it at 20.
Bu harekattan elde edilecek deneyim çok gerekli. 20'de kal.
So you think you're indispensable?
Kendinizi vazgeçilmez mi sanıyorsunuz?
No one is indispensable, but first, I'd like to talk to you about love.
Kimse vazgeçilmez değildir. Esas konuya gelirsek size aşktan bahsetmek istiyorum.
If there's one thing I really despise, it's an indispensable woman.
Gerçekten nefret ettiğim bir şey varsa, o da olmazsa olmaz bir kadındır.
And remember, in that part of the world, the closest thing we have to an indispensable man is Wilson.
Ayrıca unutmayın ki ne olursa olsun öncelikli görevimiz olarak Wilson'ı kurtarmak zorundayız.
Which makes you indispensable, captain.
- Bu da seni vazgeçilmez yapıyor.
You're my indispensable man.
Sen benim vazgeçilmez adamımsın.
Eddie Anderson, the indispensable man.
Eddie Anderson, vazgeçilemez adam!
Indispensable.
Zaruri.
This is why I feel an indispensable need... to have at my side a man... in favor of the regime...
Bu da bende bir ihtiyaç doğurdu. Yanımda rejimi destekleyen... bir adam istiyorum.
So the treatment of men with appropriate solutions is indispensable.
Bu nedenle insanların uygun çözeltilerle tedavisi kaçınılmazdır.
He is indispensable.
Onsuz olmaz.