Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ L ] / Let him live

Let him live перевод на турецкий

446 параллельный перевод
And you let him live.
Siz de yaşamasına izin verdiniz?
And let him live that long?
O kadar yaşamasına izin mi vereceksin?
- Let him live.
- Bırak yaşasın. - Hayır.
- You will let him live!
- Yaşamasına izin vereceksin!
To defeat an enemy and to let him live appears to be a kind act, but it is cruel.
Düşmanı mağlubiyete uğrattıktan sonra yaşamasına izin vermek asilce olsa da acı verici bir davranış!
I ask you for this favour remembering that turkey. Go to the other side... Let him live...
Beraber yediğimiz hindinin hatırına diğer tarafa geç bırak da yaşasın.
Let him live.
Bırak da yaşasın.
Don't let him live.
Yaşamasına izin verme.
Father, why do you let him live?
Baba onun yaşamasına neden izin verdin?
Jason dared to speak of the end of the gods and yet you let him live.
Jason Tanrıların sonundan bahsetti ama yaşamasına izin verdin.
Let him live.
Bırakın yaşasın.
We can't afford to let him live.
Yaşamasına izin veremeyiz.
Last night you let him live.
Dün gece yaşamasına izin verdin.
I don't intend to let him live.
Onun yaşamasına izin vermek gibi bir niyetim yok.
Never mind, let him live.
Boş ver, bırak yaşasın.
And let him live so he will remember this day.
Ve yaşamasını sağla ki bu günü ömrü billah hatırlasın.
- For my sake, let him live.
- Onu bırakın, benim için.
If any one of you joins me, anyone I'll let him live.
İçinizden biri bana katılırsa, herhangi biriniz! Yaşamasına izin vereceğim.
They wouldn't let him live in peace, now they won't let him die in peace.
Huzur içinde yaşatmadılar, şimdi de huzur için ölmesine izin vermiyorlar.
And because he wanted to do something, he let him live.
Ve bir şey yapmak istedi diye de Tanrı yaşamasına izin verdi.
Let him live in fear for his life.
Hayatını korku içinde geçirmesini sağla.
I can't let him live.
onun yaşamasına musaade etmiyeceğim.
But, what kind of doctor would cut a man down to what I am now and still let him live?
Ama nasıl bir doktor bir adamı... bana yaptığı kadar kesip hala yaşamasına izin verebilir?
But I'll bargain with you You give me yourword you let him live until I find the gold.
Ama seninle bir pazarlık yaparım. Altını bulana kadar yaşamasına müsade edersen,
You going to let him live, Mr. Benedict?
Yaşamasına izin mi vereceksiniz Bay Benedict?
He was lucky the Shack let him live.
Şanslıydı ki Shack yaşamasına izin verdi.
Please, let him live, let him plow like he wants to.
Bırak yaşasın, bırak ekip biçsin istediği gibi.
He offered them a million dollars if they'd let him live there.
Yerleşmesine izin versinler diye bir milyon dolar teklif etmiş.
We can't let him live.
Onu sağ bırakamayız
"Lord, I beg you, I demand from you, " Don't let him die today, He is not prepared, " I beg you, have mercy on us, Let him live,
Tanrım sana yalvarıyorum, senden istiyorum bugün ölmesine izin verme, henüz buna hazır değil bize merhamet göstermeni diliyorum, yaşamasına izin ver.
But let him live.
Ama bırak yaşasın.
Do you think they'll let him live?
Onu yaşatırlar mı sanıyorsunuz?
- They let him live to create.
Yaratması için yaşamasına izin veriyorlar.
Let him live.
Bırak yaşasın.
Let him live.
Hayatını bağışla
Let him live normally.
Bırak normal bir şekilde yaşasın.
It's the honor of my family. If somebody tries to harm us, we won't let him live.
Bir gün biri çıkar, boyunlarımızı bükerse onu yaşatmayız.
Now please let him live it.
Artık ona izin ver de yaşasın.
It is too dangerous to let him live.
Yaşaması çok tehlikeli olur.
Uh, Bub's been responding so well lately, I've let him live.
Bub, son dönemde çok büyük gelişmeler kaydetti. Bu yüzden yaşamasına izin verdim.
Let him live!
Yaşamasına izin ver!
Let him live and I'll come with you, like before.
Yaşamasına izin ver. Seninle gelirim, eskisi gibi.
We've let him live like a prince for three months.
Üç aydır prensler gibi yaşamasına izin verdik.
But let him live his life. "
Ama hayatını da yaşasın " dedi.
Let him not die, for he will live and laugh at this hereafter.
Sonradan güler bunlara, yaşarsa.
I can't let an H-bomb kill him before he's even had a chance to live!
Yaşama şansı bile olmadan hidrojen bombasının onu öldürmesine izin veremem.
I will let him live.
Yaşamasına izin vereceğim.
As we worship together this Easter morning... and more of we pray to Him who died and rose again... that we might have life and have it more abundantly... let us remember especially... those who have gone from this country and this town... to live and die in far old places for a like purpose.
Bu Paskalya sabahı birlikte ibadet ederken ve ölmüş ve dirilmiş olana dua edip hayatı bahşetmesini ve bereketli yaşamayı dilerken bu ülkeden ve kasabadan giderek benzer bir amaç uğruna uzak diyarlarda yaşayanları ve ölenleri hatırlayalım.
Now that you've seen him dead, we can't let you live.
Çünkü onun naaşını gördün. Yaşamana izin veremeyiz.
Let the boy live, the Führer still needs him.
Delikanlıyı rahat bırak. Führer'in O'na ihtiyacı var.
Well, live and let live, I say, but when I pull up next to him at the light, your wife leans over and gives him the finger.
Peg, Olabildiğince açık ifade edebilmem için bana izin ver. Sana alışveriş için para bulmak uğruna başka bir işe daha başlamaktansa. Burnumu bir konserve acacağı ile yırtmayı tercih ederim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]