Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ L ] / Look forward to it

Look forward to it перевод на турецкий

686 параллельный перевод
We shall look forward to it.
Sabırsızlıkla bekleyeceğiz.
- We'll look forward to it.
- İleride konuşuruz.
I shall look forward to it.
İzlemeye gelirim.
I look forward to it.
Merakla bekliyorum.
Well, I'll look forward to it.
Sabırsızlıkla bekleyeceğim.
Oh, I'll look forward to it so much.
Bunu dört gözle bekleyeceğim.
I'll look forward to it, doctor.
Sabırsızlıkla bekleyeceğim, doktor.
They look forward to it as much as I do.
Onlarda bunu benim kadar istiyor.
We'll look forward to it then.
Gelişinizi iple çekeceğiz.
And in the end... I began to enjoy it to look forward to it.
En sonunda bundan hoşlanmaya ve sabırsızlıkla beklemeye başladım.
I'll look forward to it.
Sabırsızlıkla bekliyorum.
I enjoy it. I look forward to it.
Çok hoşuma gidiyor.
I'll look forward to it, ma'am.
- Sabırsızlıkla bekliyorum.
Can I look forward to it?
Siz ne dersiniz acaba?
- I look forward to it.
Sabırsızlıkla bekleyeceğim.
Look forward to it...
Sabırsızlanma...
- Look forward to it.
- Umarım.
Yes, I shall look forward to it.
Evet, ben de iple çekiyorum.
Look forward to it.
Sabırsızlanıyorum.
- Chinese food later? - Look forward to it.
- Daha sonra Çin yemeğine ne dersin?
I'll look forward to it.
İple çekiyorum.
I'll look forward to it.
- Şimdiden sabırsızlanıyorum.
I'll look forward to it.
Bunu dört gözle bekleyeceğim.
We look forward to it.
Bunu dört gözle bekliyoruz.
I look forward to it, proletarian skunk!
İple çekiyordum, seni proleter kokarca!
You can't tell me that you don't look forward to the day... when you can come in here, stand on your two feet... and say, "From now on, it's share and share alike."
Buraya gelip, ayaklarının üzerinde dikilip... "Bundan böyle her şey eşit olacak" diyeceğin günü... iple çekmediğini söyleme bana.
It's the only disease that you don't look forward to being cured of.
İyileştirilmesini beklemediğiniz tek hastalık.
That gives us a lot to look forward to, doesn't it?
Sabırsızlıkla bekleyeceğimiz bir şey çıktı, değil mi?
I'm just beginning to realize... It's better to have something to look forward to.
Şimdi anlıyorum ki... insanın ümit edecek bir şeyi olması lazımmış.
I look forward to making it to this Marcus Brutus... when I catch up with him, but I doubt he has the stomach for an encounter.
Marcus Brutus'la buluştuğumda bunu ona söylemeyi dört gözle bekliyorum... fakat bu konuyla yüzleşmek için cesaretinin olup olmadığı hakkında şüphelerim var.
It's just that I always look forward to success.
Sadece, ben başarı için ileriyi görürüm.
It's no use. There was nothing for us to look forward to even if I weren't going away.
Buradan gitmeseydim bile ikimiz için bir gelecek yoktu.
It's something to look forward to, provided you're a mother-in-law.
Dört gözle beklenecek bir şey tabii kaynana olmanız koşuluyla.
- I'll look forward to it.
- Ben de bekliyor olacağım.
- I look forward to it.
- Sabırsızlanıyorum.
It's the one thing I look forward to.
Hatta hoşuma giden tek şey bu.
It seems you know little and are easily amused. I can look forward to a happy time.
Öyle az bilip, öyle kolay eğleniyorsunuz ki, anlaşılan, hoş vakit geçireceğim.
- I don't want my wife to hear it, but I would enjoy basking in the sun. He always does look forward to the trip.
- Gezileri her zaman dört gözle bekler.
It's something to look forward to.
- İstenen bir şey.
I look forward to hearing about it. Thursday.
Dinlemek için sabırsızlanıyorum.
We have a small if loyal congregation here, Mr Devlin. I look forward to your adding to it.
Burada ufak ama sadık bir cemaatimiz vardır Bay Devlin, umarım siz de aramıza katılırsınız.
It will give these poor souls something to look forward to.
Onlar, bu zavallı adamların belkide tek beklentisi.
We so much look forward to the summer, then we can't wait when it ends.
Yazın gelmesini iple çektik, şimdi de bitmesi için sabırsızlanıyoruz.
- I look forward to hearing it on Sunday.
- Pazar bunu dinlemek için can atıyorum.
I'm beginning to realise it's better to have something to look forward to.
Bir şeylerin olmasını beklemek lazım, bunu anladım.
It's not the kind of thing that should we should, you know, look forward to, like it's hanging over our heads all day that we're gonna be in bed together at night. Right.
Doğru.
I wouldn't have made it through this crazy thing if I didn't have something to look forward to.
Dört gözle beklediğim bir şey olmasaydı bu delice şeyin üstesinden gelemezdim.
[groans] I get the feeling this isn't the only thing we have to look forward to out here, is it?
İçimden bir ses bizi burada bekleyen tek şeyin bu olmayacağını söylüyor, öyle değil mi?
I look forward to it.
Sabırsızlanıyorum.
I think it's a splendid book, and I look forward to patronising it enormously.
Bence, muhteşem bir kitap, ve himaye etmeyi dört gözle bekliyorum.
Because it gives me something to do and look forward to.
Çünkü bu benim için bir uğraş, bir tür beklenti.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]