Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ M ] / Moan

Moan перевод на турецкий

513 параллельный перевод
You know, I'm beginning to understand why ghosts moan so in this sort of weather.
Artık hayaletler neden inliyor anlıyorum.
- Did anyone hear a moan just then?
- Bir inleme sesi duyan oldu mu?
Then the wind began to moan, and the darkness blew away.
Sonra rüzgar hızlandı ve ortalık aydınlanmaya başladı.
He'll follow her into exile, or moan over a grave the rest of his life.
Ya sürgünde takip edeceğiz, ya da hayatı bir mezarda devam edecek.
They had causalties to moan and those who died left children to be cared for.
Yas tutacakları kayıpları... ve bakmaları gereken, ölenlerin yetim çocukları vardı.
You cloudy princes and heart-sorrowing peers... that bear this mutual heavy load of moan... now cheer each other in each other's love.
Siz, gözü buğulu prensler, yüreği yaslı beyler, hepiniz bu ağır matem yükünü yeterince taşıdınız. Artık sevginizle teselli edin birbirinizi.
Every time anyone kisses anyone or says, "I love you" you moan, groan, squirm. It's for the birds.
Gittiğimiz her filmde ne zaman birileri öpüşse ya da "Seni seviyorum" dese homurdanıp kıvranıyorsun.
Your own son, I've heard him moan in his sleep, he's so hungry.
Kendi oğlunuz öylesine aç ki, onun uykusunda inlediğini duydum.
'Cause we all tied to a race of people that don't know how to do nothing but moan, and pray and have babies.
Çünkü sızlanmaktan, dua etmekten ve çocuk yapmaktan başka bir şey bilmeyen bir ırka aidiz.
♪ So why on earth should I moan?
♪ O zaman neden sızlanayım? ♪
♪ So why on earth should I moan? ♪
♪ O zaman neden sızlanayım?
♪ ♪ All I do is hang my head and moan ♪
♪ Tek yaptığım boynumu eğip sızlanmak ♪
♪ So why on earth should I moan ♪
♪ O zaman neden sızlanayım? ♪
" Let her promise to atone Let her shiver, let her moan
" Ne kadar yalvarırsa yalvarsın Titresin, ağlasın
The poor devils moan, Cursing their fate.
Kör şeytanın işi, Kadere lanet etmek.
''And you moan and you groan quite a lot
" Ağlarsın, sızlarsın,
''I hear society moan
" Fısıltıları duyabiliyorum,
- Moan, he is you very kindly.
- Ay çok tatlısınız.
moan, my God!
Aman Tanrım.
I also arrived here today. Moan.
Üzgünüm, Ben de bugün geldim.
Moan, not game with who I do not know.
Üzgünüm, ama ben bilmediğim insanlarla oynamam.
Six months ago you'd moan if I bring you anything but two inches.
Altı ay önce 2 inçlikten başka silah getirsem sızlanıp duruyordun.
# I moan the whole night long #
# I moan the whole night long #
You want me to moan and groan for the rest of my life?
Hayatımın geri kalanını inleyip, sızlayarak mı geçireyim?
Company's going to moan about that.
Şirket buna mırın kırın edecektir.
They moan...
İnlerler...
I don't moan to him when I don't feel well.
Ben hastalanınca gidip ona sızlanmıyorum.
I have a theory on why people moan at certain jokes... envy.
İnsanların bazı esprileri duyunca neden bu sesi çıkardığına dair bir teorim var. Kıskançlıktan.
"To hear the piteous moan that Rutland made..." What is it?
Ne var?
All he does is lie there and moan.
Tüm yapabildiği yatmak ve inlemek.
"Moan, moan, moan!"
Mıy, mıy, mıy.
" Sigh and moan.
" İç çekip inle.
Don't moan, if you want to eat dinner.
Yemek yemek istiyorsanız sızlanmayı kesin.
I don't know who you hear moaning, pal, but I don't moan.
Kimin inlemesini duyduğunu bilmiyorum dostum ama ben inlemem.
It wasn't a moan.
İnleme değildi.
I love to hear you moan, even softly.
İnlemelerin çok hoşuma gidiyor. Çok yumuşak bir tonda olsa bile...
- I don't believe you. - What can I do, moan and groan?
Homurdanmak yararsız.
Then can I drown an eye, unused to flow... for precious friends hid in death's dateless night... and weep afresh love's long since canceled woe... and moan the expense of many a vanished sight :
İşte o zaman boğulabilir, böyle sellere alışmamış gözlerim. Ölümün sonsuz gecesinde kalan candan dostlara dökülen yaşlarla ; Ve ben, geçmişin kuytularında kaybolanların acısına yanar,
I wouldn't moan about coming back here.
Ben, buraya döndüğüm için sızlanmazdım.
A moan was heard.
Bir inilti duyuldu.
All day long you mutter to yourself, gibber, dribble, moan and bat your head against the wall, yelling : "I want to die!"
Bütün gün kendi kendine mırıldanıyor, anlamsızca konuşuyor, inliyor ve kafanı duvara vurarak, "Ölmek istiyorum!" diye bağırıyorsun.
All day long you mutter to yourself, gibber, dribble, moan and bat your head against the wall, yelling : "I want to die!"
İtiraf etmeliyim ki, çetin bir gün başlamadan, kahvaltını benimle paylaşmayı teklif etmene çok sevindim.
All you do is moan!
Tek yaptığın mızmızlanmak!
But we can't just sink down to moan about the present.
Ama sadece iniltiyle aşağıya batamayız.
[Students Moan]
[Students Moan]
Make her fuckin'moan, man.
İnlet onu dostum.
- Make her moan.
- İnlet onu.
"Hold her down", "Stick it to her", "Make her moan".
"Tut onu", "Sok ona", "İnlet onu".
♪ So why on earth should I moan ♪
Or could it be... a woman's painful moan.
♪ Bir kadının acı dolu iniltileri mi? ♪
Then can I grieve at grievances foregone... and heavily from woe to woe tell o'er... the sad account of forebemoaned moan... which I new-pay as if not paid before.
Bir daha ağlarım geri gelmeyecek sevginin gidişine. Geride kaldı, dediğim hüzünlerle hüzünlenirim, Sıkışır göğsüm, birbir sayarken acıları baştan ;

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]