Must be nice перевод на турецкий
719 параллельный перевод
- Oh my! - Must be nice!
- Çok şanslısın.
It must be nice in jail with you there.
Orada sizin esiriniz olmak güzeldi.
Must be nice to believe in what you're doing.
Yaptığınız şeye inanmak iyi bir şey olmalı.
Must be nice to have a room all to yourself this way.
- İnsanın kendi odası olması iyi bir şey.
And you must be nice to him, Janet, anyway until after the election.
Ona iyi davran Janet. Hiç olmazsa seçimler sona erene kadar.
It must be nice.
Çok güzel olmalı.
It must be nice to be beautiful.
Güzel biri olmak ne hoş bir histir.
Must be nice to have a hometown.
Bir memleketinin olması güzel olmalı.
Must be nice to have dough.
İnsanın parası olması güzel olmalı.
That must be nice.
Guezel olmali.
You must be nice fella.
İyi biri olmalısın.
If Charlie sits with you, you must be nice fella.
Eğer Charlie yanında oturuyorsa, sen iyi biri olmalısın.
We must be nice to him.
Ona iyi davranmamız lazım.
That must be nice, an electric blanket on a night like this.
Böyle bir gecede çok işe yarayabilir.
- Τhat must be nice.
- Güzel olmalı.
- Sometimes, it must be nice
- Bazen, güzel oluyor olmalı.
A shop must be nice and tidy.
Daha çok iş var. Bir dükkan temiz ve düzenli olmalı.
It must be nice to have an understanding friend.
Anlayışlı bir arkadaşa sahip olmak hoş olmalı.
That must be nice for him.
O'nun için çok güzel olmalı.
That must be nice.
Çok güzel olmalı.
You must be nice to me.
Bana iyi davranmalısın.
But when we're together, we must be nice to each other.
Ama bir aradayken, birbirimize karşı nazik olmalıyız.
You must be going somewhere really nice.
Hoş bir yere benziyor.
How nice it must be for her.
Çok şanslı!
Wow, I don't know who the woman is, but it must be so nice for her.
Kim bilir hangi şanlı kız içindir!
It must have been nice for you to be living as Han Na Brown in my place?
Benim yerime Han Na Brown olarak yaşamak güzel miydi?
He must be an awful nice fellow.
Çok yakışıklı bir adam olmalı.
But a woman must decide purely on instinct, guesswork, if she wants to be considered nice.
Ama kadın iyi niyetli görünmek için tamamen hisleriyle ve biraz da varsayımlarıyla bir karara varmak zorundadır.
You must be happy to have such a nice son.
Böyle hoş bir oğlun olduğu için mutlu olmalısın.
He must be a nice young man.
Cici bir genç olmalı.
It must be that nice boy in the brown suit.
Kahverengi takım elbiseli hoş çocuk olmalı.
I must have done something very nice in my life to be so beautifully rewarded.
Bu kadar güzel bir şekilde ödüllendirildiğime göre hayata dair çok iyi bir şey yapmış olmalıyım.
It must be pretty nice to be able to walk out of a place and quit.
Bir yerden çıkıp bırakabilmek çok güzel olmalı.
It must be a nice place.
Güzel bir yer olmalı.
It must be just as nice inside, don't you think?
İçerisi de dışarısı kadar güzel olmalı, sence de öyle değil mi?
Switzerland must be a very nice place, don't you think?
İsviçre çok güzel bir yer olmalı, sizce de öyle değil mi?
You must be surprised that I'm being so nice to you.
Sana karşı bu kadar nazik olmama şaşırıyor olmalısın.
He must be a nice guy.
İyi bir adam olmalı.
Yeah, must be real nice having a couple of boys like that to ride out with every morning.
Evet, cok guezel olmali her sabah birlikte ata binecegin oeyle iki oglun olmasi.
That would be very nice, Brandt, but I think I must report. Oh, report in the morning.
Bu çok hoş olurdu, Brandt, ama sanırım rapor yazmalıyım.
From what she said, I think Sharon must be a nice girl.
Söylediklerinden, sanırım, Sharon güzel bir kız olmalı.
Must be quite nice out.
Dışarısı güzel olmalı.
It must be very nice traveling together, just you and your wife.
Eşinizle beraber seyahat etmek çok hoş olmalı.
She must be pleased to see all her nice grandchildren praying for her.
Torunlarının kendisi için dua ettiğini görmek hoşuna gidecektir.
Well, I must say. I'll be rather nice to meet these friendly people again after all these years.
Söylemeliyim ki, bunca yıldan sonra cana yakın arkadaşlarla buluşmayı epey çok isterim.
You must be working a nice fiddle.
Bir şeyler çalıyorsundur.
It must be very nice for you to go back to heaven, but... what will happen to me?
Cennete dönecek olman güzel ama bana ne olacak?
He must be a poet. Very nice. I'd like to meet him if I'll still be alive.
Çok kibardır, şair ruhludur onunla da tanışmayı çok isterim...
Ms. Johnson must be a right nice lady.
Bayan Johnson, iyi bir kadın olmalı.
She must be nice!
- Kibar bir kız olmalı.
You can be very nice. You must've fucked her well, you're not bad in bed.
Kibarsın, onu iyi becermişsindir, çünkü yatakta hiç fena değilsin.
must be 169
must be hard 20
must be important 16
be nice 407
be nice to me 21
be nice to him 34
be nice to her 26
nice 6605
nicely done 303
nice to meet you 4926
must be hard 20
must be important 16
be nice 407
be nice to me 21
be nice to him 34
be nice to her 26
nice 6605
nicely done 303
nice to meet you 4926
nicely 34
nicer 18
nice try 940
nice job 563
nice to meet you too 134
nice to see you 972
nice one 592
nice shot 303
nice guy 145
nice shoes 81
nicer 18
nice try 940
nice job 563
nice to meet you too 134
nice to see you 972
nice one 592
nice shot 303
nice guy 145
nice shoes 81
nice and easy 314
nice meeting you 395
nice catch 108
nice hat 67
nice talking to you 103
nice to see you again 321
nice place 288
nice car 134
nice move 87
nice to see you too 69
nice meeting you 395
nice catch 108
nice hat 67
nice talking to you 103
nice to see you again 321
nice place 288
nice car 134
nice move 87
nice to see you too 69
nice work 1264
nice dress 74
nice shirt 88
nice outfit 80
nice house 87
nice moves 29
nice to see you guys 16
nice shooting 69
nice dress 74
nice shirt 88
nice outfit 80
nice house 87
nice moves 29
nice to see you guys 16
nice shooting 69