Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ M ] / My mother was right

My mother was right перевод на турецкий

110 параллельный перевод
My mother was right... getting myself hooked up with a crazy painter.
Annem haklıymış deli bir ressamla çıkmak hataymış.
My mother was right.
Annem haklıydı.
My mother was right!
Annem haklıydı!
My mother was right.
Annem haklıymış.
My mother was right about you.
Annem haklıymış.
My mother was right to fall down.
Annem düşmekte haklıymış.
My mother was right about you.
Annem senin hakkında yanılmamış.
You know, my mother was right.
Biliyormusun, annem haklıymış.
Prove to me my mother was right for entrusting me to you.
Annemin beni sana emanet etmekle doğru yaptığını kanıtla.
Turns out my mother was right.
Annemin şüpheleri doğru çıktı.
My mother was right, I'm going insane.
Annem haklıymış, deliriyorum.
My mother was right, Tess.
Annem haklıydı, Tess.
My mother was right!
Annen haklıydı!
My mother was right.
Annem haklı.
I know I used to hate my mother at times but I always believed she was right about things.
Bir zamanlar ben de annemden nefret etmiştim ama onun hep haklı olduğuna inanırdım. Belki de değildi. Ama onu severdim.
My mother was probably right in making me marry him.
Annem beni evlendirmekte haklıydı galiba.
That's right, I'm half lousy Indian, and my mother was an Indian.
Bu doğru, iğrenç bir yarı kızılderiliyim, ve annem de kızılderiliydi.
My mother was dead-right about you.
Annem hakkında çok haklıymış.
If only my mother and father, whom I was too young to remember, if only they'd lived, perhaps they would have taught me if it was right to kill evil so that good should prevail.
Hatırlamak için gencim ama, Eger dogruysa, Kötü bir şekilde öldürülen, Sadece benim annem ve babamsa, Benim bundan öğrendiğim
Here, to the right. I was leaving my mother, who lives across the street.
Sokağın karşısında oturan annemden çıkıyordum.
I told myself that my children had the advantage of a mother Who was able to develop as a person in her own right.
Kendi kendime, çocuklarım benim gibi kendi gereksinimlerini karşılayan bir anneleri olduğu için çok şanslılar diyordum.
When I was 13... You know this, right? That we boarded with my mother, my brothers, and my sisters, one younger than me, and a younger little brother, too.
13 yaşındayken, bildiğin üzere annemle ve erkek ve kız kardeşlerimle beraber - erkek kardeşlerimden birisi benden küçüktü, kız kardeşlerimden de birisi öyleydi - büyük bir balıkçı teknesiyle bilinmeyen bir yere, Malta'ya yolculuğa çıktık.
it was my mother's maiden name, all right?
Annemin gençlik soyadı, tamam mı?
( woman ) My mother was right!
Annem haklıydı!
Mother... I've acquired what was my right.
Anne... ne benim hakkımdıysa ben onu elde ettim.
Perhaps my step-mother was right.
Belki, üvey annem haklıydı.
ALL RIGHT, ALL RIGHT. MY MOTHER WAS EVIL. AWFUL.
Tamam, annem korkunç ve şeytan gibi biriydi.
This was my mother's... from right before she died.
Bu annemindi. Ölmeden önceki gece bana verdi.
But I feel bad about my mother because I know she didn't want it that way. But if she knew I was living here, and I didn't need the store, or even the house or anything, then I think she might think it's all right to let it go.
Ama annem adına kötü hissediyorum çünkü böyle olmasını istemediğini biliyorum ama burada yaşadığımı bilseydi ve mağazaya ihtiyacım olmadığını ya da hatta eve bile, bence o zaman bırakmam sorun olmazdı.
I was looking to get a card but I remember when I lost Millie my mother went right out- -
Güzel bir kart ya da benzer bir şey arıyordum ama... Millie'yi kaybettiğimde, annem dışarı... ... çıkıp...
You could play anywhere. Best place to play was right outside the candy store my mother ran for the landlord.
Oynanacak en iyi yer, annemin çalıştığı şekercinin önüydü.
It may sound strange, but... other than the time my mother came down to visit me and... said she thought I turned out all right... lying next to Eloise... in the same situation together... that was the best moment of my life.
Bu çok tuhaf gelebilir ama... Elois'le o vaziyette yan yana yatmak, annem beni ziyarete gelip aslında bir şeyim olmadığını söylediği o zamandan bu yana hayatımda geçirdiğim en güzel dakikalardı.
But it was my mother who truly would have cut off her right arm had I asked her to.
Ama o annemdi ve gorevi buydu Aslinda kimse ondan bunu istemiyordu.
And it appeared as though my mother's wish was coming true, as if the end of the war was beginning right there at the dinner table of Elisabeth Vincken.
Öyle göründü ki, annemin isteği gerçekleşiyor ve sanki savaşın sonu tam orada Elisabeth Vincken'in yemek masasında başlıyordu.
PLEASE. RIGHT AFTER MY MOTHER TOLD ME I WAS GAY,
Anneme gay olduğumu söyler söylemez bana güvenli seks dersi vermeye başladı.
And I won't be able to wear them... since I obviously won't make the date... for Emmett's fantasy baseball wedding... given that I don't have a chance of getting... those important congresspeople to co-sponsor my bill... which I need to get a hearing to stop animal testing... in order to reunite Bruiser with his mother... in order to have them at my wedding... in which I was going to wear... the most perfect wedding shoes ever... right inside that box.
Maalesef giyemeyeceğim, çünkü hayvan testlerini engellemeye yarayacak, bana destek olacak bir sponsorum yok, bu yolla Bruiser'ı annesiyle kavuşturup, şu kutunun içinde ki en mükemmel düğün ayakkabılarını giyecektim.
- All right. I know, I know. My mother always said I was as tenacious as a ferret on crack.
Pekala, biliyorum, biliyorum.
What happened was, I was about to graduate from Oxford and my mother had a horse in the Royal Ascot race, right?
Oxford'dan mezun olmak üzereydim ve annemin Ascot yarışlarında bir atı vardı.
All right, here's something that says my mother was 17, italian-catholic, unmarried.
Pekala, işte bir şeyler annem 17 yaşındaymış, Katolik İtalyan, evlenmemiş.
[Laughing] my mother would have a kitten if she knew i was here right now.
Annem burada olduğumu bilseydi herhalde beni kapı dışarı ederdi.
My mother was so right about you being unreliable.
Annem senin güvenilmez olduğunu söylerken haklıymış.
I was having lunch with my mother at Daley Plaza and a man was killed right in front of me.
Daley Plaza'da annemle öğlen yemeği yiyordum ve gözlerimin önünde bir adam öldü.
My father was a no-show, my mother lied about it, and I think you're lying right now.
Babam hiç gözükmedi, annem de bana yalan söyledi bence şu an sen de yalan söylüyorsun.
Of course, he set a questionable example as he was flagrantly clubbing other women right under the nose of my mother.
Tabii ki, annemin burnunun dibinde ahlâksızca kadınları tokmaklaması kötü bir örnek teşkil ediyordu.
I took it out because I wanted to see if you were right... about how hard it was for me to lie to my mother.
Bunu getirdim çünkü benim için anneme yalan söylemenin ne kadar zor olduğu konusunda haklı olduğunu bilmeni istedim.
Katara, she was my mother too. But I think aang might be right.
Katara, o benim de annemdi, ama Aang belki de haklıdır.
I would like to put it right if I can, but my mother cannot or will not tell me what it was.
Eğer yapabilirsem, bunu düzeltmek istiyorum, fakat annem ya bilmiyor ya da bana ne olduğunu söylemiyor.
And I remember one particular moment when my son, who was a little schoolboy, told me that he had a very funny story to tell me, that his friend's mother also listened to the radio with her ear right up against it the same as we did.
Hatırlıyorum bir gün oğlum ki henüz okul çağındaydı bana çok eğlenceli bir hikaye anlattı. Arkadaşının annesi de radyo dinlerken kulağını radyoya aynı bizim gibi dayıyormuş.
When it first happened, I was nine and it was right after my mother died, and I was...
Bunu ilk defa yaşadığımda 9 yaşındaydım annem öldükten hemen sonraydı. Korkuyordum.
My mother died right after I was born.
Annem, ben doğar doğmaz ölmüş.
All right? That's the only guy who knew where my mother was.
Annemin nerede olduğunu bilen tek kişi oydu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]