Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ N ] / Never mind me

Never mind me перевод на турецкий

365 параллельный перевод
Never mind me.
Beni boşverin.
Never mind me.
Sen beni boşver.
Never mind me. Help him.
- Beni bırakın, ona bakın.
Never mind me, Doctor.
Beni düşünmeyin Doktor.
Never mind me.
Beni boşver.
Never mind me. Convince that fella!
Beni değil, geleni inandır.
Never mind me.
Bana boş ver.
Never mind about me.
Beni boş ver.
Never mind, Miss Wolf is expecting me.
Gerek yok, Bayan Wolf beni bekliyor.
- Never mind about me, what are you doing?
- Beni boşver, sen neler yapıyorsun?
But it's impossible for me to read the mind of a woman I never saw nor heard of.
Ne gördüğüm ne de duyduğum bir kadının aklını okuyabilmem imkansız bir şey.
Never mind anxious, you leave me be anxious.
Telaşı boş ver, telaş etmeyi bana bırak.
Never mind about me.
Sen bana aldırma.
If I let this chance go by, there'll never be another for me so I don't think anyone will mind if I just have a go at it, will they, Julia?
Bu fırsatı kaçırırsam başka bir şansım olmayabilir. Sanırım bunu denememin kimse için bir mahzuru olmaz, değil mi Julia?
Oh, never mind about that. You'll wake up in a minute. Now listen to me carefully, darling.
Birçok çocuğun eğitim alıp, doktor veya avukat olduğu bir Yahudi mahallesinde büyüdü.
No, never mind! Leave me alone.
Hayır, şimdi bunu boşver.
Never mind about loving me.
Beni sevmen önemli değil.
Oh... Never mind me.
Bana aldırma.
- Never mind who told me.
- Kimin söylediğini boş ver.
- Believe me, I did not know... - Never mind, Ali.
- İnanın bana bilmiyordum...
Never mind, old pal, you'll be glad to see me yet.
Aman boşver be arkadaş, sonra beni görünce yine yüzün güler.
He didn't mind about the baby but he never forgive me for wanting you to quit school.
Bebek konusunu fazla takmadı ama okulu bırakmanı istediğim için beni hiç affetmedi.
Never mind that. Let me see that X-ray.
Onu boş ver de, röntgenini göreyim.
- Never mind about me, bud.
- Beni boşver ahbap.
Mind you, they never laid a finger on me, but, oh, the questions.
Bana dokunmadılar bile. Ama o sorular!
Never mind what they'll call me.
Ne diyecekleri umurumda değil.
Never mind long distance. Get me Western Union.
Önemli değil, bana Western Union bankasını bağlayın!
Now never mind what you've told me so far.
Bana şimdiye dek söylediklerinizi boşverin.
Never mind how you look, listen to me.
Nasıl göründüğünü boşver, beni dinle.
Never mind about me.
Beni boşver.
There was a boy with freckles and red hair... and I thought he was the beginning of the world... but he never paid me any mind.
Çilli ve kırmızı saçlı bir çocuk vardı... onun benim herşeyim olduğunu sanırdım ama o bana bakmazdı bile.
- Now, never mind about me.
- Beni boşver.
And me sleeping sound for the first time since we left Queenstown. - Never mind now. Never mind.
Queenstown'dan ayrıldığımızdan beri ilk defa güzel uyuyordum!
Never mind about me.
Benim için üzülme.
- Never mind who told me.
Boşver.
- Never mind the language but she did tell me something we ought to know.
- Dili geçin ama... - bilmemiz gereken birşeyler söyledi.
Never mind hi. Give me a hug.
Boşver "Merhabayı." Sen sadece bana sarıl.
Never mind that, tell me about Irma.
Boş ver şimdi bunu.
Never mind saying thank you. Just kiss me, you fool.
Teşekkür falan etmene gerek yok sadece öp beni, şapşal.
Really, sir, don't mind me. This isn't the first time my head's been pulverised. And it's never done any real harm before.
- Hayır durun, bu ilk işkence çekmem değil.
Never mind, the time will come when you come back to me crawling.
Neyse. Gene sürünerek gelirsiniz nasıI olsa.
Never mind Nikon, but listen to me.
Nikon'u boşver, ama beni dinle.
- Never mind. This fellow wouldn't frighten me if we were both equally armed.
Eşit şekilde silahlı olsaydık beni böyle yakalayamazdı.
Actually, it suits me fine, because – never mind.
Aslında bu bana tam oluyor, çünkü... Neyse.
Never mind about me. What about the ship?
- Gemi ne durumda?
Clear, captain. But you... Never mind about me.
- Kaptan tamam, ama sizi...
That's right, lieutenant, just beam it down to me immediately and never mind what I want it for.
Doğru. Hemen ışınla. Neden istediğim önemli değil.
Never mind the phoney brogue. Tell me what this is all about.
Onu bunu boş ver, kendi ağzınla anlat!
I have a right to... Never mind. Don't tell me.
Birinin olduğunu bilmek bile kötü.
Has it crossed your mind that you'll never see that canyon if you kill me?
Beni öldürürsen o kanyonu asla göremeyeceğinin farkında mısın?
Luxury, riches, beautiful women, sumptuous banquets till the cock crows, sweet pleasures to befuddle the heart and mind, every vice welcomed and never turned away - all these delights have corrupted me... and this is the result.
Lüks, zenginlik, güzel kadınlar... Son horozun ötüşüne kadar tatlı bir son akşam yemeği... Donuk bir kalp ve zihnin güçsüzlüğü...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]